ANKARA (AA) - Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "İki yılın altındaki cezalarda tutuklama yasakları tamamen kaldırılabilir, hakime takdir verilebilir, farklı bir değerlendirme olabilir. Bu konunun muhatabı Meclis." dedi.
Bakan Gül, AA Editör Masası'nda İnsan Hakları Eylem Planı'nın detaylarını paylaştı.
Toplumda infiale yol açan bazı olaylarda ilgili şahısların ifadelerinin alınmalarının ardından serbest bırakılmasının kamuoyunda yarattığı rahatsızlıkla ilgili bir soru üzerine Gül, bunun önemli bir mesele olduğunu, Türk Ceza Kanunu'nda 2005'te tutuklulukla ilgili değişiklik yapıldığını hatırlattı. Bakan Gül, şöyle konuştu:
"Kanunumuzda 2005 yılından önce toplumda infial uyandıran bir konu olduğunda cezası ne olursa olsun hakim bu olayla ilgili şahsı tutuklayabiliyordu. Bu konuda takdir hakkı vardı. 2005'te yeni Türk Ceza Kanunu ile bunu değiştirdik. Kanuna göre iki yılın altındaki suçlarda savcı tutuklamaya sevk edemiyor, hakim tutuklayamıyor. Burada temel yaklaşım, tutuklamaların bu anlamda yoğunluğunun azaltılmasıydı. Hakimler uygulamada takdir hakkını daha çok tutuklamadan yana kullanır, özgürlükler kısıtlanmış olur hassasiyeti vardı. İki yılın altında ceza alanların az da olsa girmesi yönünde öneri getirdik. Burada çok fazla kişi cezaevine girer şeklinde eleştiri de oluyor. Bunun yanında burada belirli örnekler var ama onun tersinde 'muhalifleri tutuklayacaksınız' gibi hemen muhalefetin tepkisi de oluyor."
- "Bu konuları yargıya bırakmak lazım"
Bakan Gül, son dönemde iki yılın altındaki suçlarda tutuklama olmadığına dikkati çekerek şunları söyledi:
"Mesela kavga olmuş, doktor raporunda 'Basit, hiçbir şey yok' demiş. Yani taraflar arasında itiş kakış yaşanmış, sonra olayın videosu sosyal medyada çıkmış. Bu gibi hadiseler de var. Burada iki yol olabilir; tabii Meclis'in takdiri. İki yılın altındaki cezalarda tutuklama yasakları tamamen kaldırılabilir, hakime takdir verilebilir, farklı bir değerlendirme olabilir. Bu konunun muhatabı yine Meclis. Kişiyi bilmem kaç sene önce yazdığı tweet nedeniyle tutukluyorsun ama darbediyor, bilmem kaynar kazan döküyor veya başka şeyler yapıyor. İnsanları rahatsız eden bu. Burada uygulamaya da düşen objektiflik, adil olma durumu var. Onun ötesinde de kamuoyunda, sosyal medyada, basında tutuklansın ya da tutuklanmasın tepkileri var. Bu konuları yargıya bırakmak lazım. Yargının, gerçekten toplumu rencide eden hususlarla alakalı, kamu düzenini tehdit eden 'Bu da olur mu?' denilecek konularda, soruşturmalarda daha titiz inceleme yapması gerekiyor. Bu hususlarla ilgili eğitim verilecek."
- "Hangi eksiklik varsa bunu çözme kararlılığındayız"
İnsan Hakları Eylem Planı'nda, yargı ve güvenlik personeline yönelik eğitimlerin içeriğinin ne olacağının sorulması üzerine Gül, vatandaşların kamu hizmeti alırken en iyi davranış ve dili hak ettiğini söyledi.
Vatandaşa kötü muamele yapan bir tek kamu görevlisinin dahi olmamasını istediklerini ifade eden Gül, "İnsan onurunu zedeleyecek her ne varsa bunun önüne geçmek istiyoruz. 'Kanunda var, yönetmelikte var onu kullanıyoruz.' deniyor. Tamam kullanıyorsun ama kanun 'ölçülü bir şekilde ve gerektiğinde' diyor ama sen keyfi bir şekilde yapabiliyorsun. Bu konuda eğitim gerekiyorsa eğitim, mevzuat gerekiyorsa mevzuat. Tüm bu konularda büyük bir özgüvenle hangi eksiklik varsa biz bunu çözme kararlılığındayız. İnsan onuru için yaşar, devletin görevi de insanın onurunu korumaktır. Devlet bunun için var." diye konuştu.
- "Haksız isnada karşı vatandaşı herkes korumak zorundadır"
Adalet Bakanı Gül, lekelenmeme hakkının önemine dikkati çekerek şunları kaydetti:
"İnsan milyarder de olsa geçimini asgari şekilde sürdüren kişi de olsa onuru için yaşar. Dolayısıyla CİMER üzerinde, adliye üzerinde, kolluk üzerinde 'Ben çamur atayım izi kalsın.' gibi ahlaksızlık, onursuzluğu yapanlara karşı da daha caydırıcı cezaları veren bir yaklaşımı ortaya koymaya çalışıyoruz. Lekelenmeme hakkını çıkarttık. 300 binin üzerinde somut iddialar sebebiyle iftiralar atılmış. Eğer bu hak olmasaydı 300 bin vatandaş lekelenmiş olacaktı. Bunu daha da geliştireceğiz, daha da artıracağız. Beraat etmiş ama iftira orada duruyor. Bunlar imha edilsin, mahkeme de durmasın. Özellikle FETÖ mücadelesini de sulandırmak adına 'Herkes FETÖ'cü olsun.' yaklaşımı var. Bu FETÖ'nün bir stratejidir. Önüne gelen, akrabasına kızan, ev sahibine kızan, 'O kişi şöyledir, böyledir.' diye CİMER'e yazıyor. Haksız isnada karşı vatandaşı herkes korumak zorundadır. İnsanları lekeleyen bu tür arsızlara, iftiracılara karşı adliyeleri, CİMER'i, kolluğu yol geçen hanına çevirmeyin, insan onurunu hep beraber koruyalım. Düşüncesi, inancı, cinsiyeti ne olursa olsun insan onurunu yaşatmak devletin en temel vazifesidir. Adalet devletine giden yol, hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşmesiyle mümkün olur."
(Sürecek)