Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez.” (A‘râf, 31)
* * *
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Hiçbir kişi, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak bir kaç lokma yeter. Şayet mutlaka çok yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır.” (Tirmizî, Zühd, 47; İbn-i Mâce, Et‘ıme, 50)
* * *
Ağniyâ-i şâkirînden, yâni şükredici zenginlerinden olan Abdurrahmân bin Avf’ın oruçlu olduğu bir gün, iftar sofrasına birkaç çeşit yemek konulmuştu. O bundan müteessir oldu ve gözyaşları içinde şöyle dedi:
“–Mus’ab bin Umeyr -radıyallahü anh-, Uhud savaşında şehîd edildi. O benden daha fazîletli idi. Ama kefen olarak bir hırkadan başka bir şeyi yoktu. Onunla da başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açık kalıyordu. Şimdi ise bize dünyâlık olarak her şey verildi. Doğrusu hayırlarımızın karşılığının dünyâda verilmiş olmasından korkuyorum. (Acaba kazandığımız ecirler âhiretten noksanlaştırılıp bu dünyâda mı veriliyor?!)”
Abdurrahman bin Avf -radıyallahü anh- bu sözlerinin ardından, mahzun bir şekilde sofrayı terk etti. (Buhârî, Cenâiz, 27)
Kaynak: http://www.altinoluk.com