Abdülhamit'ten Tokat Gibi Söz...

Çorum'da 'Çanakkale' konulu konferans veren Eğitimci-Yazar Vehbi Vakkasoğlu, dinleyenleri adeta o günlere götürdü.

Çorum Eğitim Sevenler Derneği (ÇESDER), Çanakkale Zaferi'nin 95. yıldönümü nedeniyle Afra Kültür Merkezi'nde bir program düzenledi. Ünlü yazar ve eğitimci Vehbi Vakkasoğlu'nun konuşmacı olarak katıldığı "Çanakkale Destanı ve Mehmet Akif Ersoy" konulu konferansa ÇESDER yöneticileri, Türkiye Kamu Sen İl Başkanı Mahmut Alparslan, dernek üyeleri ile çok sayıda vatandaş katıldı. Çanakkale programında Mehmet Akif Ersoy'un Mehmetçik için yazdığı şiir Fen Lisesi Edebiyat Öğretmeni Sabri Salman tarafından seslendirildi. Daha sonra ise Çanakkale şehitlerini anlatan kısa film gözyaşları arasında izlendi.

Konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan Eğitimci-Yazar Vehbi Vakkasoğlu, bazılarının Çanakkale'yi küçümsediğini söyleyerek, "Çanakkale savaşı yanlış bir ifadedir. Doğrusu Çanakkale Savaşları'dır. 14 ay 14 gün süren bir Çanakkale savaşlarından söz ediyoruz. Öyle küçümsenecek bir savaş değildir." dedi.

"DÜNYADA İLK KEZ BİR SAVAŞTA MOLA VERİLDİ"

Çanakkale'nin kendine özel bir savaş olduğunu dile getiren Vakkasoğlu, "Bu savaş kendince ilkleri taşıyor. İlk defa dedelerimizin tepesine dünyanın dev zırhlıları gelip ateş yağdırdı. O zırhlılardan bir tanesi bile bizde yoktu. O kadar dengesiz iki güç arasında geçmesi bakımından da ilk savaştır. Dünyada ilk defa uçak gemisi Çanakkale'de kullanıldı. Dünyada ilk kez bir savaşta mola verildi. Ayak basacak yer kalmadığı için kumandanlar mecburen 8 saat ara verdiler. Cenazeler ortadan kaldırıldı ve savaş tekrar kaldığı yerden başladı. Bu savaş hem karada hem denizde hem de havada yapıldı. Metrekareye 6 bin mermi düştüğü hesap ediliyor. Ben 40 yıldır araştırıyorum, ama böyle bir savaşın Çanakkale'den başka bir yerde olmadığını gördüm." şeklinde konuştu.

"Karşımızda dünya toplanmış. Biz ise hasta adam damgasını yemiş bir Osmanlı olarak savaşa katıldık" diyen Vakkasoğlu, "Böyle bir manzarada ne oldu da 18 Mart 1915'de biz o denizde muazzam ve muhteşem bir zafer kazandık, işte bunu iyi anlamak lazım." diyerek Türk milletinin yazdığı destanı anlattı.

Düşman kuvvetlerinin 200 parça gemi ile gelerek haftalarca Çanakkale önünde hazırlık yaptıklarını ifade eden Vehbi Vakkasoğlu, şunları söyledi: "Kazanacaklarından çok emindiler. O 200 geminin 2 tanesi şarap yüklüydü. Avrupa'nın ünlü yazarları bile 600 yıllık Osmanlı'nın batışını görmek için gelmişlerdi. O sözde destanlarını yazmak istemişlerdi. Ancak o destanı yazmak bizim milletimize ve Akif dedemize nasip oldu."

"ABDÜLHAMİD'DEN OSMANLI TOKATI GİBİ CEVAP"

"İnsanın yüreği götürmüyor ama bilmemiz lazım" diye konuşan Vakkasoğlu, "İngiliz, Fransız gibi birleşik güçler geliyordu, ama bizim tarafımızda durum nasıldı, işte o çok farklı. Mesele sadece top tüfek asker ise bizde pek ümit görünmüyordu. Biz de tedbir aldık. Tutup ülke ele geçirilirse padişahı nereye götürelim diye düşündüler. İkinci tedbir Topkapı Sarayı'na yönelik oldu. Oradaki hazineleri de sandıklara topladılar ve kaçırmaya hazır hale getirdiler. Üçüncü bir tedbir daha düşündüler. Bizim o dönemde ikinci bir padişahımız vardı. Sultan ikinci Abdülhamit'i tahttan indirmişiz. Talat Paşa dönemin sadrazamı. Abdülhamit'in yanına gidiyor ve 'Hünkarım padişah biraderiniz tedbir olarak Konya'ya gitti. Sizi nereye götürelim' diyor. Kükremiş mübarek adam: 'Ben son Bizans Kralı Konstantin kadar şerefli değil miyim? O Fatih dedeme karşı son nefesine kadar çarpıştı, elinde kılıçla mücadele etti. Verin elime silahı ben burada beklerim. O padişaha da söyleyin o da gitmesin!' şeklindeki Osmanlı tokadı gibi cevabı alınca biraz kendilerine geldiler. Bizim taraftan görünen manzara buydu. Ama biz tüm bunlara rağmen bu savaşı kazandık." diye konuştu.

CEVAT PAŞA'NIN SIRLI RÜYASI

Düşmanın Çanakkale'ye önce denizden geldiğini belirten Vakkasoğlu, savaştan bir gün öncesini ve yaşananları şöyle anlattı: "Savaşmaya gerek bile görmediler. Yürüyen bir şehir ile geldiler. Hava durumu iyi giderse İstanbul'u iki hafta içinde almayı düşündüler. Savaştan bir gün öncesine kadar durum böyleydi. Ama bekledikleri gibi olmadı. Savaşın kazanılmasında 26 mübarek mayın ile Mecidiye Tabyası büyük rol oynadı. 17 Mart'ta Çimenlik Kalesi'ne gelen Cevat Paşa, burada hafif bir uykuya daldı. Yüzü nurlu mübarek adam rüyasında Efendimizi (sav) gördü. Eliyle denizi gösteriyordu ve denize nurlar yağıyordu. Denizde kef ve vav harflerini yüzerken gördü. Uyanınca rüyadaki mesajı anlayamadı. Rüyadan anlayan bir asker buldurdu. 'Paşam müjdeler olsun denizde gördüğün zaferdir' dedi. Biz denizde savaşı kazanacağız. İki harfin sırrını çözsek zafere giden yolu bulacağız. Kumandanım ebced hesabına göre bu iki harfin sayı değeri 20 + 6 yani 26.26'yı bulalım zafere giden yolu bulacağız. Soruyorlar depoda 26 mayınımız olduğu ortaya çıkıyor. 'Emir güzeller güzelinden geldi 26 mayını hemen denize indirin' diyor. Tek mayın döşeme gemimiz Nusret gemisi var. Gece düşmanın burnunun dibinde denize 26 mayın bırakıyorlar. Mayınlar Efendimiz'in (sav) rüyada gösterdiği gibi kıyıya paralel diziliyor. Sabah düşman denizden giriş yapıyor. Tabi denizi temiz biliyorlar ve rahatça kıyıya yaklaşmaya çalışıyorlar. O 26 mübarek mayın görevini yerine getiriyor ve dev gemileri batırıyor. Savaştaki ikinci bir kilit nokta ise Mecidiye Tabyası idi. Mecidiye'nin işini bitirdik zannettiler. Sonra bir de Namazgah Tabyası vardı. Sonra da İstanbul. Her şey bitiyordu. Ama Seyit Onbaşı ile Niğdeli Ali vardı Mecidiye Tabyası'nda. Diğer askerlerimiz şehit olmuştu. Seyit Onbaşı koştu tepenin ucuna. Zırhlıları gidiyor gördü. 'Ali koma düşman gidiyor' dedi. Niğdeli Ali ise 'Aha mermi aha top' dedi. O zaman 215 okka, yani 276 kilo bir top mermisinin ağırlığı. Kemikleri çatırdayarak kaldırdı o mermiyi. Topa kadar götürdü ve namluya sürdü. İlk iki atışında başarısız oldu. Ama üçüncüsünde tam isabet ettirdi. Okyanus isimli gemiyi 700 küsur askerle batırdı ve 18 Mart saat 17.00'de düşman geri dönmek zorunda kaldı. Biz o denizde müthiş bir deniz zaferine imza attık." (CİHAN)

Gündem Haberleri