Bakanlığın ABD Kongresine gönderdiği yıllık raporun Türkiye bölümünde, Türkiye'nin eroin kaçakçılığında üç ana rotadan etkilendiği belirtilerek, bu rotalar "Balkan rotası, kuzey (Karadeniz) rotası ve Doğu Akdeniz rotası" olarak sıralandı.
Türkiye'ye kokainin Güney Amerika'dan, esrarın Lübnan, Arnavutluk ve Afganistan üzerinden girdiği kaydedilen raporda, Türkiye'nin, Afganistan'dan Batı Avrupa'ya gönderilen afyon, İran'dan Uzak Doğu pazarlarına gönderilen metamfetamin ve Doğu Avrupa'dan Ortadoğu ülkelerine gönderilen captagon uyuşturucu hapları için de transit rotası olduğu kaydedildi.
Eroinin Afganistan'dan ve bazen de Pakistan üzerinden kara yoluyla İran'a, oradan da Türkiye'ye kaçırıldığı ifade edilen raporda, afyon ve haşhaşın da Afganistan'dan yola çıkarak, Türkmenistan, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden Türkiye'ye kaçırıldığı belirtildi.
Raporda, Batı Avrupa'ya gönderilen uyuşturucuda Balkan rotasının ağırlıklı olarak kullanıldığı ancak istihbarat raporları ve incelemelerin, kaçakçıların Azerbaycan, Gürcistan, Rusya ve Ukrayna yoluyla daha kuzeydeki bir rotayı da kullandığını ortaya koyduğu kaydedildi.
Kuzey rotasına ek olarak kaçakçıların uyuşturucuyu feribotlara yüklenmiş TIR'larla Yunanistan ve Türkiye'den İtalya'ya kaçırdığı, oradan da diğer Avrupa ülkelerine dağıtımının yapıldığı belirtildi.
Raporda, Türkiye'de ele geçirilen afyonun toplam miktarının, ele geçirilen eroine göre az olduğu, Türkiye üzerinden kaçırılan eroinin çoğunluğunun Batı Avrupa'da pazarlandığı, bir miktar eroin ve afyonun Türkiye'den ABD'ye de kaçırıldığı kaydedildi.
Türk güvenlik yetkililerinin Kuzey ve Doğu Avrupa ülkelerinde üretilen sentetik uyuşturucular ele geçirmeye devam ettiği, sentetik uyuşturucuların çoğunluğunun, Türkiye üzerinden Ortadoğu ülkelerine gönderilirken ele geçirildiği ifade edilen raporda, Türkiye'de yerleşik kaçakçıların Batı Avrupa'ya pazarlanan eroinin çoğunluğunu kontrol ettiği belirtildi.
Raporda, Türkiye'deki büyük uyuşturucu kaçakçılığı örgütleri ve kaçakçıların eroin satışları ve nakliyesinde sıkça yer aldığı, birçoğunun ayrıca, sentetik uyuşturucuların üretimi ve kaçırılmasına da karıştığı kaydedildi.
-"TÜRKİYE'DEKİ BİRÇOK KAÇAKÇI KÜRT YA DA İRANLI"-
Türkiye'deki birçok büyük kaçakçının Kürt ya da İranlı olduğu belirtilen raporda, aralarında kaçakçıların da yer aldığı çok sayıda Kürt'ün Türkiye'deki daha büyük kentlere, hatta Avrupa'daki diğer ülkelere taşındığı, bazılarının yeni yerlerinde de uyuşturucu kaçakçılığına devam ettiği ifade edildi.
Türkiye'deki bazı suç ögelerinin, Türkiye-İran sınırı yakınında İran'da faaliyette olan eroin laboratuvarlarına ilgi gösterdiği yönündeki haberlere işaret edilen raporda, son yıllarda Afganistan'dan üretimi tamamlanmış halde daha fazla eroinin Türkiye'ye geldiğinin görüldüğü belirtildi.
Raporda, öncelikle iç tüketim için üretilen esrar dışında Türkiye'de yasadışı uyuşturucu ekiminin kayda değer düzeyde olmadığı, tıbbi amaçlı afyonun da sıkı iç kontroller altında ve uluslararası yükümlülüklere uygun olarak ekildiği ve işlendiği kaydedildi.
-"HER YIL TONLARCA EROİN TÜRKİYE ÜZERİNDEN KAÇIRILIYOR"-
Türkiye'de uyuşturucu madde kullanımının da diğer ülkelere göre düşük olduğu bildirilen raporda, Türk güvenlik birimlerinin uyuşturucu kaçakçılığının önlenmesine olan güçlü bağlılıklarının devam ettiği ve bunun gelecekte de devam etmesinin beklendiği belirtildi.
Raporda, Türk yetkililerin büyük miktarlarda eroin ve öncü kimyasallar ele geçirmeye devam ettiği, bu ele geçirmelerin miktarı gözönüne alındığında, Türkiye üzerinden her yıl tonlarca eroinin kaçırıldığının sanıldığı kaydedildi.
Türk güvenlik yetkililerinin Avrupa ve ABD kuruluşlarıyla yakın işbirliği yaptığı ifade edilen raporda, 2010 yılında Türk uyuşturucuyla mücadele birimlerinin, Türkiye'den ya da Türkiye üzerinden uyuşturucu kaçırmak için uluslararası havaalanlarını kullanan kaçakçıların sayısındaki artışla mücadele etme konusunda bir dizi çaba başlattığı, bu programın başlatıldığı Ocak 2010'dan bu yana 133 kuryenin tutuklandığı ve 329 kilogramın üzerinde yasadışı uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, bu rakamların bir önceki yıla göre keskin bir artışa işaret ettiği bildirildi.
Hükümetin, uyuşturucuyla mücadele faaliyetlerine önemli miktarda finansal ve insan kaynağı aktardığı belirtilen raporda, sınırlardaki kontrollerde birçok girişim ve yeniliklerin son birkaç yılda tamamlandığı ifade edildi.
Raporda, Türkiye'nin Batı Avrupa'ya kaçırılan büyük miktarlarda eroin için geçiş noktası olmaya devam ettiği, Türkiye'de yerleşik kaçakçılar ve komisyonların, Türkiye içindeki ve dışındaki uyuşturucu kaçakçıları, laboratuvar işletmecileri ve kara para aklayanlarla birlikte çalıştığı belirtildi.
Türkiye'de 2010 yılının ilk yarısında ele geçirilen uyuşturucu miktarıyla ilgili çizelgeye yer verilen rapora göre, Türkiye'de 2010 yılının Ocak-Haziran döneminde 8 bin167 kilo eroin, 26 bin 778 kilo haşhaş, 476 kilo afyon, 184 kilo kokain, 155 kilo amfetamin türü sentetik uyuşturucu, 352 bin 733 doz ünitesi ecstasy hapı ve 87 kilo metamfetamin ele geçirildi.
Türk yetkililerin 2005 yılından itibaren Türkiye'de ele geçirilen sentetik uyuşturucuların miktarında artış olduğunu bildirdiği de ifade edildi.
-"TEDAVİ GÖREN UYUŞTURUCU BAĞIMLILARININ SAYISI ARTIYOR"-
Türkiye'de uyuşturucu kullanımı oranı diğer ülkelere göre düşük olsa da tedavi gören bağımlıların sayısının arttığına işaret edilen raporda, hükümetin uyuşturucuyla mücadele ihtiyacının farkında olduğu ancak tedaviden sorumlu kurumların yeterli bütçeye sahip olmadığı, Sağlık Bakanlığının uyuşturucu kullanımı konusunda düzenli, periyodik anketler düzenlemediği kaydedildi.
ABD'nin Türkiye'nin uyuşturucu kaçakçılığı, kara para aklama ve finansal suçlarla mücadele yeteneğini güçlendirme çabasına devam edeceği ve bu alanlarda Ankara'ya her türlü desteğini sürdüreceği belirtilen raporda, Türkiye'nin uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele konusunda uluslararası bir girişim olan "Operation Containment" ve diğer bölgesel çabalarda kilit rol oynamaya devam ettiği kaydedildi.
-"TÜRKİYE, KARA PARA AKLAMADA EN BAŞTA KAYGI DUYULAN ÜLKELER ARASINDA"-
Raporun ikinci kısmı olan, "Kara Para Aklama ve Mali Suçlar" bölümünde de Türkiye'nin adı, "en başta kaygı duyulan ülkeler" arasında geçiyor.
Bölümün Türkiye başlığında, Türkiye'nin, başta Orta Asya ve Kafkaslar olmak üzere, Ortadoğu ve Doğu Avrupa için de önemli bir bölgesel finansal merkez olduğuna işaret edildi.
Türkiye ekonomisinin büyük bir bölümü yasal olsa da kara para aklamanın sorun oluşturduğu kaydedilen raporda, Türkiye'nin Güneybatı Asya'dan uyuşturucunun Avrupa'ya taşınmasında büyük bir geçiş rotası olmaya devam ettiği vurgulandı.
Raporda, uyuşturucu kaçakçılığının, Türkiye'de aklanan kara paranın sadece bir kaynağını oluşturduğu, diğerlerinin ise fatura sahtekarlığı ve vergi kaçırma ile daha düşük düzeyde, kaçakçılık, taklit mal ve sahteciliği içerdiği belirtildi.
Türkiye'de terör finansmanı ve uyuşturucu kaçakçılığı ile diğer yasadışı faaliyetlere karıştıklarından şüphelenilen terör örgütlerinin de mevcut olduğu kaydedilen raporda, kara para aklamanın bankalarda, banka dışı finansal kurumlarda ve kayıtdışı ekonomide yapıldığı bildirildi.
-"UZMANLAŞMA VE ANLAYIŞ EKSİKLİĞİ MEVCUT"-
Raporda, Türkiye'de kara para aklama yöntemlerinin, büyük çapta sınır ötesi döviz kaçırma, ülkeye ve ülke dışına banka transferleri, ticaret sahtekarlığı ve gayrimenkul, altın ve lüks otomobiller gibi yüksek değerde malların satın alımını içerdiği belirtildi.
Türkiye'de yerleşik kaçakçıların, Pakistan ve Afganistan'daki uyuşturucu tedarikçilerine ödeme yapmak için, kuryeler, kayıtdışı bankacılık sistemi ve banka transferleri yoluyla para ve bazen de altın transfer ettiği, fonların Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan ve diğer Ortadoğu ülkelerindeki hesaplara aktarıldığı kaydedildi.
Raporda, Türkiye'de ilgililer arasında kara para aklama ve terör finansmanıyla mücadelede uzmanlaşma ve anlayış eksikliğinin bulunduğu ifade edildi.
Türkiye ve ABD'nin uyuşturucu ve kara para aklama konusundaki incelemelerde yakın işbirliği içinde olduğu belirtilen raporda, terör finansmanıyla ilgili yasaların, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı faaliyet gösteren örgüt üyelerinin eylemleriyle sınırlı olduğu, bu nedenle fonların belirli bir iç terör tehdidiyle bağlantısının kurulamaması halinde terör örgütlerinin para toplama, bağış ve para hareketlerinin önlenemediği kaydedildi.