Yalova’da gerçekleştirilen 6. Uluslararası Çevre ve Ahlak Sempozyumu’na katılan TENMAK Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Balıkçı, “Yenilebilir enerjiler dahil tüm enerji çeşitleri göz önüne alındığında en az karbon salınımının olduğu en temiz ve en verimli enerji türü nükleer enerjidir. İklim değişikliğini ve küresel ısınmayı önlemek istiyorsak gerekli güvenlik önlemlerini alarak nükleer enerjide hızla yol almalıyız” dedi.
Çevre Vakfı’nın Yalova Üniversitesi, Sakarya Uygulamaları Bilimler Üniversitesi, Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği (ÇEKUD) ve Akademik Platform paydaşlığında düzenlediği “ISEM 2022- 6. Uluslararası Çevre ve Ahlak Sempozyumu”, yurt içi ve yurt dışından tebliğlerin sunulduğu hibrit yöntemle Yalova Termal’de hafta sonu gerçekleştirildi. Bu yıl “Birey, Toplum, Devlet ve Sistem Ekseninde Çevre” temasıyla düzenlenen sempozyuma Yalova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bahçekapılı, Yalova İl Genel Meclis Başkanı Hasan Soygüzel, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) Başkanı Prof. Dr. Abdulkadir Balıkçı, Çevre Vakfı ve ÇEKUD Yöneticileri, yurt içi ve dışından akademisyenler ve çevre dostları katıldı. Sempozyum, Rektör Prof. Dr. Mehmet Bahçekapılı ve İl Genel Meclis Başkanı Hasan Soygüzel’in selamlama konuşmalarıyla başladı.
Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı, Yalova Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Ali Uğur, yaptığı açılış konuşmasında, “ISEM, akademik yelpazenin her alanından bilim insanlarını çevre adına bir araya getiren multidisipliner bir etkinlik. Sempozyumun bu yılki ana temasını ‘birey, toplum, devlet ve sistem ekseninde çevre’ olarak belirledik. Zira salt temel bilimler eksenli laboratuvar çalışmaları haricinde gündelik hayatta karşımıza çıkan boyut daha çok devletin koyduğu politikalar/kurallar ile uluslararası sistemi oluşturan aktörlerin arasındaki kısır döngüden ibaret. Çevre ile ilgili bu sempozyumda değinilecek muhtelif meselelerin tam kalbinde, endüstri devrimi ile başlayan ve süratle artan enerji ihtiyacı var. Ancak bu ihtiyaç maalesef fosil yakıtlar dediğimiz bir sorunu da beraberinde getirdi. Tıpkı bizlerin cenazelerimizi gömdüğümüz gibi aslında tabiat da doğal döngü içinde milyonlarca yıl boyunca ölen canlıları gömerek kendini temizledi. Ancak ne yazık ki son iki asır boyunca tabiatın kurtulmak için gömdüğü bu organik maddeleri kömür, petrol ve gaz olarak tekrar yeryüzüne çıkarmakla meşgulüz! Acaba geldiğimiz bu noktada atmosferi kirletip gezegeni tahammül sınırlarının ötesinde ısıtan bu enerji kaynaklarına çevreci alternatifler oluşturmak ne derece mümkün? Öngörülemeyen jeopolitik gelişmeler nedeniyle çevre duyarlılığı yüksek olarak bildiğimiz ülkelerin bile yeniden gündemine aldığı nükleer enerji opsiyonunun ülkemiz açısından ne anlam ifade ettiğini sizler gibi ben de merak ediyorum” dedi.
“Nükleer enerji yenilenebilir enerjiden daha çevrecidir”
Sempozyumun davetli konuşmacısı Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) Başkanı Prof. Dr. Abdulkadir Balıkçı, “Karbonsuz Bir Dünya Yolunda Nükleer Enerji” konusunda katılımcıları bilgilendirdi. Başta güneş ve rüzgâr enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerjinin giderek öneminin arttığını belirten Prof. Balıkçı, “Çok önemsediğimiz yenilenebilir enerjiyle ilgili iki husus var. İlki, teknik bağlamda enerji üretiminin yüzde 100’ü yenilenebilir enerjiden oluşması şu anki teknik imkânlarla mümkün değil. Bu oran ülkemiz için teknik sebeplerden dolayı en fazla yüzde 50 seviyesinde mümkündür. Yenilenebilir enerji oranımızı artırmak için baz üretim kaynakları olan kömür, doğalgaz veya nükleer santral altyapımızı artırmamız gerekmekte. Karbonsuzlaşma yolunda fosil yakıtlara dayalı üretim yapan santralleri artıramayacağımız için geriye nükleer opsiyonu kalmakta. Ayrıca enerjide tek yönlülük değil çeşitlilik önemlidir. İster fosil kaynaklı isterse yenilebilir olsun enerji üretim kaynağında yaşanan bir problemin bertaraf edilebilmesi için enerji çeşitliği vazgeçilmezdir. Yenilenebilir enerjide ikinci önemli husus karbon salınımıdır. Evet, fosil atıklara, kömüre göre yenilenebilir enerjide karbon salınımı oldukça azdır ancak sıfır değildir. Rüzgâr santrallerinin üretim sürecinden güneş enerji santrellerinin kurulum sürecine kadar birçok safhada ciddi karbon salınımı söz konusudur. Karbon salınımını odağımıza aldığımızda en temiz enerjinin nükleer enerji olduğunu söyleyebiliriz. Diğer boyuttan baktığımızda, son yüzyılda nükleer enerji tercih edilmeseydi iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın olumsuz sonuçlarını günümüzde daha fazla hissediyor olacaktık. Dolayısıyla iklim değişikliğini ve küresel ısınmayı önlemek ya da etkisini azaltmak istiyorsak gerekli güvenlik önlemlerini alarak nükleer enerjide hızla yol almalıyız” ifadesini kullandı.
“Türkiye’nin nükleer santralleri en çevreci ve en güvenli santraller olacak”
Türkiye’nin nükleer enerjiye geçmek için santral kuracağını açıkladığında 1986’da yaşanan Çernobil faciasının etkisiyle kamuoyunda bunun endişeyle karşılandığını hatırlatan TENMAK Başkanı Abdülkadir Balıkçı, “Başta Fransa olmak üzere gelişmiş ülkeler nükleer enerjiyi tercih ediyor. Yeni santrallerin yapımı da sürüyor. Dünyada şu an yaklaşık 450 reaktör inşaatı var. ABD, Kanada, Çin ve Avrupa ülkeleri başı çekiyor. Çevremizdeki bazı ülkelerde nükleer santral var. Ermenistan’ın nükleer santrali Iğdır’dan bile görülebiliyor. O kadar bize yakınlar. Üstelik bunlar eski teknolojiyle yani birinci ve ikinci nesil tekniklerle üretilen santraller. Türkiye’nin kuracağı Akkuyu, Sinop nükleer santrali, son teknoloji olan 3+ nesildir. Çin’de 4. nesil nükleer santral üretim denemeleri var ancak henüz prototip aşamasında. Vatandaşlarımız müsterih olmalıdır. Türkiye’nin kuracağı nükleer santraller günümüzdeki en çevreci ve en güvenli santraller olacak” diye konuştu.
“Sürdürülebilir bir dünya için doğanın dengesini korumak zorundayız”
Sempozyum paydaşlarından ÇEKUD adına konuşan Yönetim Kurulu Üyesi Naim Güleç ise sürdürülebilir bir çevrenin ikamesi için düzenledikleri ‘Uluslararası Çevre ve Ahlak Sempozyumu’ ile çevre problemlerinin kaynağına ve çözümlerine yönelik farklı bakış açıları sunmaya, unutulmuş değerlerimizi tekrar gündeme taşımaya gayret ettiklerini belirterek, “Geliştirmeye ve yaygınlaştırmaya çalıştığımız çevrecilik anlayışı, ahlak temelli bilimsel bir çevreciliktir. Biz insanın diğer varlıklarla arasında kurmuş olduğu ilişkinin menfaat temelli değil varoluşun kodlarına uygun şekilde ahlaki, etik, empatik temelli olması gerektiğini düşünüyor ve ancak bu tanıma uyan girişimlerle çevre problemlerinin çözülebileceğine inanıyoruz. Açıktır ki bugün yaşanılan çevre kirliliği ve problemleri, insanın zihnî kirlenmesinin yansımalarından biridir. Kâinatta yaratılan her bir varlığın bir yaradılış gayesinin olduğunu ve bu yaradılışın mükemmel bir denge ile kurulduğunu bilmek, insanoğlunun çevreyle olan ilişkisinde referans teşkil edecek değerler manzumesini oluşturmaktadır. Kendisine bilinç ve akıl bahşedilmiş olan insanın, doğayı tahrip etmek bir yana, doğadaki mükemmel düzenin sürdürülebilirliğini sağlamak için yeni sorumluluklar, yeni görevler üstlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Hepimiz bilmekteyiz ki, dünya milyarlarca yıllık geçmişi ve bilemediğimiz geleceği ile gelecek kuşaklara bırakmamız gereken hakiki bir mirastır. Sürdürülebilir bir dünya için bize emanet edilen doğanın dengesini korumak, canlı cansız tüm varlıkların haklarını gözetmek zorundayız” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın Yalova Termal Otel tesislerinde gerçekleştirilen sempozyum, iki gün devam eden bildirilerle tamamlandı. Sempozyumda ulusal ve uluslararası üniversitelerden bilim insanları, “Yeşil Yönetim Modeli Önerisi”, “Dünü, Bugünü, Yarını; Çevre Mültecileri”, “Toprak Kullanımıyla Boyar Madde Giderimi”, “Karayollarında Buzlanma ile Mücadelede Kullanılan Tuzların Çevreye Verdiği Zararın Jeotermal Kaynaklar Kullanılarak Azaltılması”, “Tarımsal Atıkların Hidrotermal Karbonizasyon Yöntemi ile Bertarafı”, “Eğitim Kurumları İçin Karbon Ayak İzinin Hesaplanması” konuları başta olmak üzere 40’a yakın başlıkla tebliğ sundu. Sunulan bildirilerin tam metinlerinin bir kitap haline getirileceği belirtildi. Sempozyumun kapanışında doğal ortamda hatıra fotoğrafı çektirildi.
ISEM 2022 Çevre ve Ahlak Sempozyumu’nun sosyal etkinlikleri kapsamında akademisyenler Marmara Denizi’nden ince bir kıyı şeridiyle ayrılan ve başta su kuşları olmak üzere pek çok türün barınma, beslenme ve üreme alanı olan Yalova’daki Hersek Lagünü ve Kuş Gözlemevi’nde incelemelerde bulundu. Bilim insanları ayrıca T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Herkes Lagünü Doğa Eğitim Merkezi ve Tıbbi Aromatik Bitkiler Bahçesi’ni ziyaret etti. Sempozyum gezi heyeti son olarak dünyanın en büyük geofit (yer altı yumru bitkileri) koleksiyonu olan Geofit Araştırma Merkezi’ni ziyaret ederek yetkililerden bilgi aldı.