Şeyh Said hadisesinin önemli isimlerinden Yib Maho’nun torunu Kürt aydın Nihat Karaaslan, ‘Milat’a konuştu. PKK, Ergenekon, KCK ve faili meçhul cinayetler hakkında gündemi sarsacak iddialarda bulunan Karaaslan, 1993 yılında 33 erin katledildiği olayı, derin devlet ile PKK’nın birlikte organize ettiğini ileri sürdü.
Olayın tanıklarını dinlemediler
“33 er olayında derin devletin adamları da vardı. Olay, derin devlet ile PKK’nın birlikte organize ettiği bir eylemdi. Olayın tanıkları var ama kimse onlara yaşananları sormadı. O gün olaya şahitlik eden çok sayıda yolcu derin devletin adamlarını ve örgütün üst düzey yetkililerini de gördü. Birçok kişiye de anlatmalarına rağmen hiç bir adım atılmadı.”
“İyi çocuk” ile Öcalan arasındaki bağ
“Büyükanıt’ın “iyi çocuk” dediği Ali astsubayın Şam’da Öcalan’ın yanında görev yaptığı dilden dile konuşulur. Ben de soruyorum; Ali Astsubay ile Öcalan arasındaki ilişki nedir? Yalçın Küçük bu ilişkinin neresindedir?”
“Uludere, Ergenekon’un planlı projesi”
“Uludere katliamı Ergenekon tarafından kurgulanmış bir planlı projedir. Arınç’ın “Kürtlere eğitim, dil, bilgi, kültür ve kimlik hakkı vereceğiz” demesinin üzerinden 1 hafta geçmeden Uludere katliamının gerçekleşmesi tesadüf değildir.”
KCK nasıl kuruldu?
“1999 yılında PKK’lı Sabri Ok ile Öcalan İmralı’da görüştürüldü. Derin askerler kameralarla görüşmeye tanıklık etti. KCK’nın temeli o gün İmralı’da derin devlet Öcalan işbirliği ile kurduruldu. Emir derin devletten Öcalan’a, talimat Öcalan’dan Sabri Ok’a… İşte bugünün KCK’sı…”
KCK’yı panikleten adım
“TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda konuşulanlar çok önemli. Öcalan’ın talimatı ile KCK, bölge halkına faili meçhul cinayetlerle ilgili Meclis’e başvurmamaları için telkinlerde bulunuyor. İşbirliğinin boyutunun deşifre olmasından korkuyorlar. ”
ASLAN DEĞİRMENCİ / ANKARA
SON günlerin çok tartışılan konularından; Kürt meselesi, PKK ve Ergenekon ile ilgili açıklamalarda bulunan Kürt aydın Nihat Karaaslan ile gündeme dair konuları konuştuk.
Şeyh Said hadisesinin önemli isimlerinden Yib Maho’nun torunu Kürt aydın Nihat Karaaslan, ‘Milat’ın sorularını cevaplandırdı. PKK, Ergenekon, KCK, Şemdinli olayı, 33 er katliamı ve faili meçhul cinayetler hakkında gündemi sarsacak iddialarda bulunan Karaaslan, Uludere katliamını “Ergenekon operasyonu” olarak değerlendirdi.
İşte o röportaj:
“Çözüm halkın kendisidir”
- TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan terörden kaynaklı yaşam hakkı ihlallerini araştırma alt komisyonunda gündeme getirilen konular ile “Kürt Sorunu” bir kez daha gündeme geldi. Sorun hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de bir Kürt sorunu vardır ve çözüm üretmek yerine sadece tartışıyoruz. Kürt sorunu çözümsüz değildir ancak birileri tarafından sürekli zorlaştırılmaktadır. Yüce Yaratıcı’nın verdiği haklar iade edilsin, geçmişle yüzleşilsin sorun kalmaz. Hükümet tarafından atılan çok önemli adımlar oldu. Bu süreç insanların konuşmasına da zemin hazırladı. Son günlerde de konu yeniden gündeme geldi. Herkes yeniden konuşmaya başladı. Ama çözüm noktasında net konuşan yok. Herkes iç kavga ve iç dinamiklerden söz ediyor. Elbette iç kavgalar ve iç dinamiklerden de konuşulsun ama artık çözüme doğru yol almalıyız. Eğer biz bu ülkede Kürt sorununu çözeceksek halkın kendisiyle çözeceğiz. Çözüm halkın kendisidir. Ergenekon’un kontrolü altında olan taşeron yapılar ile sorun çözülmez. Kürt halkı ile alakası olmayan karanlık yapılar ile soruna çare aramak süreci sadece çözümsüzleştirir. Kürt sorununu bölgenin kanaat önderleri, sivil toplum temsilcileri ve alimleri ile çözmek durumundayız.
Ergenekon ve PKK’nın derin propagandası
-Hükümetin önemli adımlar attığını söylüyorsunuz. Örnek verebilir misiniz?
Öncelikle çetelerle mücadeleye başladı ve TRT 6′yı açtı. Kürtçe yayın başladı. Örgüt çaresiz kaldı. Bu hamleye karşı örgüt bir karşı hamle gerçekleştiremedi. Örgüt aylarca bocaladı. Üniversitelerde Kürt dili kürsüleri kurulduğunda da benzer süreçler yaşandı. Ama birden Ergenekoncular aracılığıyla ulusalcılar devreye sokuldu. Atılan adımlar provoke edilmek istendi. Eş zamanlı örgüt yandaşları da hareketlendirildi. Şiddet olayları tırmandırıldı, örgüt açılımları doğru bulan Kürtleri ‘ajan’ ilan etti, ulusalcılar ise hükümet tarafından atılan adımları ‘hain’likle suçladı. Oluşturulan olumsuz hava ile süreç donduruldu.
“PKK, derin devlet organizasyonudur”
-Çözüm için fırsat kaçırıldı mı?
Hayır asla… Asıl şimdi çözüm için kararlı adımlar atılmalı, Uluslararası hukuk devreye sokulmalıdır. 1975′te Türkiye tarafından imzalanan Helsinki Nihai Senedi Kürt sorunu çerçevesinde önemli yaptırımlar içermekteydi. Senet, her devletin kendi sınırları içindeki ulusal, etnik, dinsel grupların kendilerini siyaseten, kültürel olarak ifade etmesi önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istiyor. Bu süreç başladığında enteresandır 2 yıl içinde PKK kurulmuştur. Bizzat bir derin devlet organizasyonu olarak sahneye karanlık planlar sokulmuş, darbe ile birlikte Kürtler PKK’ya yönlendirilmiştir. Eş zamanlı olarak zulümler de devreye sokularak bölge halkı yalnızlığa terk edilmiştir. Kürtlere uluslararası hukukun tanıdığı haklar da rafa kaldırılmıştır. Şimdi o dönemleri daha iyi anlıyoruz. Artık karanlık dönemlerin geride bırakılabilmesi için geçmişle yüzleşme zamanıdır. Milletin bir biri ile sorunu yok. Çözüm için taraf ve etraf bulmaya da gerek yok. Az önce de belirttiğim gibi sorun milletle çözülür.
“Uludere katliamı Ergenekon işi”
- Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde TSK’ya ait F-16 jetleri tarafından yapılan bombalama sonucunda 34 kaçakçının hayatını kaybettiği olayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uludere katliamı Ergenekon tarafından kurgulanmış bir planlı projedir. Hükümet evet sessiz kalmamalıydı ama ben hükümetin olayın üzerine gittiğini düşünüyorum. Deliller toplanıyor, araştırmalar yapılıyor ve derin yapının kodlarını çözmek için mücadele veriliyordur. Failler bulunup halkın önünde yargılanmaları sağlanacaktır. Hesap sorulacaktır. Örgütün kan kaybettiği bir dönemde ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Kürtlere eğitim, dil, bilgi, kültür ve kimlik hakkı vereceğiz” demesinin üzerinden 1 hafta geçmeden Uludere katliamının gerçekleşmesi tesadüf değildir. Ergenekon’un elinde en son kalan güç dinamiği örgütün karanlık yüzüdür. Örgüt silahlıdır ve bu güç hükümete karşı istenildiği zaman kullanılmaktadır. Bu örgütün bitmesi Ergenekon’un son kalesinin düşmesi anlamına gelir. Bunu ne Ergenekoncular ne de Apocular istemez. Kabullenemezler. Ve nitekim kabullenemedikleri bir dönemde Uludere operasyonu gerçekleştirilmiştir. Hemen ardından hükümet suçlanmış, kaos planı devreye sokularak örgüte cansuyu verilmiştir. Yapılan tüm propagandalar Ergenekon ve PKK’nın işine yaramıştır. Uludere olayı sıradan bir istihbarat hatası değil; çok kapsamlı, geniş operasyondur. Ergenekon ile Kürt sorunun çözümsüzlüğünden yana olan içeride ve dışarıda olan yapıların ortak planıdır.
KCK’nın derin lobisi
- Diyarbakır ve Şırnak’ta yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkan toplu mezarlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de binlerce köy boşaltıldı, milyonlarca insan sürgün edildi, on binlerce faili meçhul cinayet işlendi. Bugün bölgemizden petrol yerine kemikler fışkırıyor. Dikkatlerden kaçan ve sorulmayan soru şudur: Topraktan kemikler fışkırırken BDP neden sessiz? Şike tartışmaları yaşanırken kürsüde bardak kıranlar neden faili meçhul dosyalarını meclise taşımıyor. Peki neden çetelerle mücadele edilirken Fırat’ın ötesindeki katliamlarda imzası bulunanlara ulaşılmıyor. JİTEM’i kuran, karanlık yapılara geçit verenler deşifre edilmiyor. Bu yapılara destek verenler neden yargılanmıyor? Faili meçhul cinayetlere ismi karışanlar halen aramızda dolaşıyor. Bu konu çok hassas. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda konuşulanlar çok önemli. Öcalan’ın talimatı ile KCK, bölge halkına faili meçhul cinayetlerle ilgili meclise başvurmamaları için telkinlerde bulunuyor. Çok acı bir durum. Çünkü bu cinayetlere ortak olan örgüt üyeleri de var. İşbirliğinin boyutunun deşifre olmasından korkuyorlar.
İyi çocuk hakkında şok iddia
- Nasıl bir işbirliği?
Şemdinli olayları gibi… Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın “İyi Çocuk” dediği astsubay Ali Kaya’nın karanlık ilişkileri dillere destandır. Büyükanıt’ın iyi çocuğu suçüstü yakalanan Ali astsubayın Şam’da Öcalan’ın yanında görev yaptığı dilden dile konuşulur. İnkar eden de şimdiye kadar çıkmadı. Bende soruyorum; Ali Astsubay ile Öcalan arasındaki ilişki nedir? Yalçın Küçük bu ilişkinin neresindedir? Karanlık işler. Tek doğru Öcalan’ın Ergenekon’un en tepe yöneticileri arasında olduğudur. Şemdinli’de ‘Umut Kitabevi’ni nasıl işbirliği ile bombaladıysalar, 1990′lı yıllarda bölgede de binlerce cinayeti birlikte işlemişlerdir. Bu ortak katliamların ortaya çıkmaması için halkı konuşmamaya ikna etmeye çalışıyorlar.
“Bölge vekilleri yetersiz”
- Hükümet nerede hata yapıyor da bölgede temsiliyet hakkını tam olarak elde edemiyor?
Hükümet seçimlerde aday belirleme sürecinde hata yaptı. Hükümet bölgede kanaat önderlerinden, daha etkin ailelerden milletvekili seçmiş olsaydı bölgedeki temsiliyet hakkını daha güçlü hale getirmiş olurdu. Bugün bölge vekillerinin çoğu maalesef Apoculara karşı konuşup, net bir politika belirleyemiyorlar. Bu belirsizlik örgütün işine yarıyor, halk ise sessizliğe gömülüyor. Çünkü halk yalnız kalıyor ve korkuları ile baş başa bırakılıyor. “Halkım için mücadele ediyorum” diyen örgüt, Bingöl kent merkezine canlı bomba göndererek halkı öldürüyor, AK Partili vekiller bölgeye gelip olaya el koymuyor. Başsağlığı ziyaretleri gerçekleştirmiyor. Canlı bomba olayını bile örgüt kendi propagandası haline getirebiliyor. Tepkiye dönüşen olay bir anda korkuya dönüşüyor. Halk bir anda bu olay ile sindiriliyor. Oysa hükümetin cesur adımları var. Bölgeye değer verdiği de gizlenemez bir gerçek. Ama hükümetin bölge vekilleri halka hizmet etme noktasında yeterli değil. Öcalan’ın yaptıkları tam olarak anlatılsa Apocular Diyarbakır sokaklarında yürüyemez hale gelir.
“İmralı’da gizli görüşme”
-Son günlerde KCK operasyonları da gündemi meşgul ediyor. Sizin KCK hakkındaki tespitlerinizi alabilir miyim?
Bakın önce şunu bilelim PKK, Kürt soruna çözüm istemiyor. Çözümsüzlükten faydalanıyor. PKK, taşeron bir yapıdır. Bu örgütün lideri Ergenekon’un elinde tutsaktır. Unutulmasın ki tutsak bir adamın iradesi olmaz. Tutsak adam olan Apo birilerinin emirlerini yerine getiriyor. KCK, operasyonları konuşuluyor ama kuruluş şekli gündeme getirilmiyor. İmralı’da gerçekleştirilen gizli görüşmenin üstü örtülüyor. 1999 Yılında daha önce Bursa Cezaevi’nde 20 sene yatan PKK’lı Sabri Ok ile Öcalan İmralı’da görüştürüldü. Derin askerler kameralarda o görüşmeye tanıklık etti. KCK’nın temeli o gün İmralı’da derin devlet Öcalan işbirliği ile kurduruldu. Emir derin devletten Öcalan’a, talimat Öcalan’dan Sabri Ok’a… İşte bugünün KCK’sı… Derin yapılar Kürt halkının iradesini istediği yönde kullanmak için KCK’yı kurdurmuş ve bunda da başarılı olmuştur. Aynı zamanda kaos ortamı istendiğinde de KCK devreye sokulmuştur. Bunun en bariz örneği çete operasyonları yapıldığında KCK’lıların sokağa dökülmesidir. Tutuklamalar geldiğinde caddelerin ateşe verilmesidir. Çünkü derin yapılar ile iç içe bir KCK var. Bu gerçekler artık deşifre edilmeli. Birçok derin belge kozmik odalarda halen saklanıyor. Bu belgeler açıklandığı takdirde sadece bölgenin havası değişmez, Türkiye’nin kısa sürede normalleşmesi sağlanır. İki karanlık yapı eş zamanlı çöker.
“33 Er katliamında derin devletin adamları da vardı”
- Bingöllüsünüz ve bölgede yaşanan birçok karanlık olay hakkında bilgi sahibiniz. Bingöl-Elazığ Karayolu’nda 24 Mayıs 1993 yılında 33 Er’in öldürüldüğü olay hakkında neler söylemek istersiniz?
33 er olayını bugüne kadar kimse üstlenmedi. Ortaya atılan onlarca iddiaya da kimse cevap vermedi. Özeleştiri yapan kimse de çıkmadı. O gün olay anında çok karanlık nokta var. Olay esnasında olayın olduğu yerde derin devletin adamları da vardı. Derin devlet ile PKK’nın birlikte organize ettiği bir eylemdi. Olayın tanıkları var ama kimse onlara yaşananları sormadı. Oysa o gün olaya şahitlik eden çok sayıda yolcu var. Yolcular derin devletin adamlarını da örgütün üst düzey yetkililerini de gördü. Birçok kişiye de anlatmalarına rağmen hiç bir adım atılmadı. Unutmayın olay esnasında sadece askerler rehin alınmamıştı. Binlerce de halk rehin alınmıştı. Rehin alınan halk saatlerce orada tutuldu. Devlet saatlerce olay yerine ulaşmadı. O halka neden olay halen sorulmuyor? Saatlerce devlet olay yerine neden ulaşmadı?
- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bölge halkı Apocular ve kendini devletin yerine koyarak bölgeyi kafese alan karanlık yapılardan çok çekti, halen de çekiyor. Bu ülkede kendini devlet yerine koyarak zulüm yapanlar ile Kürt sorununu bahane ederek sürekli kan dökenlerden hesap sorulmalıdır.