Kemal Tahir’in ünlü “Kurt Kanunu” romanından aynı isimle uyarlanan dizi 7 şubatta TRT ekranlarında izleyiciyle buluşacak. Atatürk’e yönelik İzmir suikastını konu alan ve büyük yankı uyandırması beklenen dizide romandaki Atatürk, İttihatçılar ve İstiklal Mahkemeleri’ne yönelik eleştirel yaklaşımın korunup korunmayacağı merak ediliyor. Bazı çevrelerin diziye tepki göstermesi beklenirken, dizinin konsept danışmanı yazar Alev Alatlı Taraf ’a yaptığı açıklamada romana sadık kalınacağını söyledi.
Kitaptan sapılmadı
“Kurtlar Vadisi”nin yapımcısı olan Pana film tarafından çekilen dizinin oyuncu kadrosu da güçlü. Dizide başrolleri Ümit Acar, Pelin Akil, Bahar Kerimoğlu ve İlker Kızmaz paylaşıyor. Dizide Ali Başar ve Necati Şaşmaz gibi isimler de yer alıyor.
Konsept danışmanı Alev Alatlı, dizinin Kemal Tahir’den hiç sapmadığını belirterek şunları söyledi: “Kemal Tahir ne dediyse, ne hissettiyse o var. Dizide Kemal Bey’in İttihatçılar, Mustafa Kemal, Enver Paşa ve Talat Paşa hakkında yazdıklarından hiç sapılmadı. Dizi sadece kitaplarla da sınırlı kalmıyor. Dönemin mahkeme zabıtları, TBMM zabıtları açılıyor. Şimdi TRT ne yapar onu bilmiyoruz, görmemiz lazım. Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Kemal Bey ne demişse, o dizide var. Birinci İzmir İktisat Kongresi’nin başında Kazım Karabekir Paşa’nın ‘Yav iki kere ikiyi toplayamayan adamın burada ne işi var’ lafı dahi var. Benim elimin altında olan bölümler bire birdir. Senaryo icabı romanda olmayan birkaç küçük dolgu var. Onlarda da müthiş bir özen var.”
Dizide Türkiye’nin gündeminde olan davalara gönderme olmayacağını söyleyen Alatlı şöyle devam etti: “Dizinin zaten Kurtlar Vadisi gibi bir formatı yok. Fakat o dönemin bütün hastalıklarını aynen bugüne yansıtmıştır. Dağınıklığı, paçozluğu, ucuz çıkarcılığı, bugünden yarını düşünmeden hareket edilmesini... Dikkatli bir seyirci Türkiye’nin bugüne kadar çözülememiş bu sorunlarının oradan geldiğini görecektir. Kitabın bir yerinde İttihatçı olan Kara Kemal şöyle söyler: Yahu ittihatçılar olarak o kadar kendimize dönüktük ki Abdülhamit’e gelen jurnalleri bile değerlendiremedik. Halbuki o jurnallerde kimin ne mal olduğu, kimin hırsız olduğu yazıyordu.”
Mercek altına alınması yararlı
Tarihçi Halil Berktay ise, “Henüz diziyi görmüş değiliz. Fakat prensip olarak yakın tarihimizin bütün vahim olaylarının didiklenmeye ve tabuların daha fazla kırılmaya başladığı bu dönemde İzmir suikastının da herhangi bir şekilde mercek altına konmasını yararlı buluyorum. 1925-1927 yılları arasında Türkiye’de büyük bir sarsıntı yaşandı. Kemalist rejim bu dönemeçte hemen hemen bütün muhaliflerini şu veya bu şekilde ezdi, bastırdı, yok etti. Böylece tam bir tek parti diktatörlüğüne geçişin zemini hazırlanmış oldu. İzmir Suikastı ve bu vesile ile kurulan İstiklal Mahkemeleri bu devlet teröründe çok önemli rol oynadı. Dolayısıyla tekrar kurcalanmasında elbet yarar var. Ama bundan sonrası tamamen dizinin ne olacağına, nasıl yapılacağına bağlı. İyi de olabilir, çok kötü de olabilir. Altından tamamen bir savunma da çıkabilir ya da sadece “hiç” denilecek derecede kötü yapılmış bir dizi de çıkabilir” dedi.