28 ŞUBAT'I UNUTMA, UNUTTURMA!!!
Yakın tarihimizdeki yerini alan kara bir günün sene-i devriyesindeyiz. Topyekün organize edilmiş tiyatronun sahnelendiği bir dönem. Bir tarafta Ali kalkancı, bir tarafta Fadime şahin, diğer taraftan aczimendiler ile insanların sinir uçları ile oynuyorlar. Bir taraftan Canlı yayınlar, sansasyonel haberler ile dinini yaşamaya çalışan kişinin kendi hakkını savunacak gücünü de elinden alıyorlardı. Bu, mütedeyyin insanlara karşı pisikolojik olarak üstünlük kurmalarına sebep oluyordu.
Televizyon ekranlarında az sonra haberleri ile imam hatip okullarında okuyan öğrencilerin cemaatle namaz kılmaları tekrar tekrar yayınlanıyor, tam anlamı ile ne olduğu anlaşılmayan ancak çalınan fon müziği eşliğinde insanda korku uyandıran irtica kelimesi ile dimağlara hücum ediliyordu. Eğitim haklarına engeller konulan İmam hatipliler başörtüsü zulmü ve katsayı adaletsizliği ile dışlanıyorlardı. 12 Eylül 1980 sonrası yaşanan tasfiyeye benzer biçimde, hatta ondan daha sistematik ve daha programlı biçimde, özellikle araştırma görevlisi, yardımcı doçent ve doktora öğrencisi, üniversitelerinden atılıyor, yüksek lisans için gidenler yurt dışından geri çağrılarak, akademik hayatlarına son veriliyordu. Hukuk normları geriye yürütülerek birçoğunun kazanılmış hakları yok sayılıyordu. ‘İkna odaları’ yüksek öğretim literatürüne bu dönemde girmiş ve üniversiteli kızlar inançları ve siyasi kimlikleri ile gelecekleri arasında tercih yapmak zorunda bırakılmıştı. 8 yıllık kesintisiz eğitim kararı ile İmam Hatiplerin orta kısımları kapatılıyordu. Tabi ki bu süreçten, Üsküdar İmam Hatip Lisemizde maalesef payını aldı. Okulumuzda başörtülü olarak eğitimine devam etmek isteyen kız öğrencilerimizin zorla başları açılmak istendi. Yine onlarca kız öğrencimiz, kimi zaman son sınıfa veya son sınıfın son dönemine kadar geldikleri halde okullarını terk etmek zorunda kaldı; okul idaresine yapılan baskılar o dereceye vardı ki idare ile bir çok öğretmenin arası açılarak eğitim ve öğretim yapılamaz hale geldi. Okulumuzda bu süreç içerisinde tüm zorluklara göğüs gererek mücadele eden idareci, öğretmen ve öğrencilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.
Diğer taraftan Türkiye’nin her yerinde insanların el ele kampanyası ile oluşturdukları masum tepki karşısında çılgına dönüyorlar, yakaladıkları her kişiyi sorgusuz sualsiz otobüsler ile polis merkezlerine götürüyorlar, gözaltına alıyorlar, terörist muamelesi uyguluyorlardı. Ardından yıllar sürecek mahkeme kapılarında gözü yaşlı eşler, anneler, babalar, çocuklar ve kardeşler endişe ile bekliyorlardı. Gösterilen tepkinin ceza-i müeyyidesinin olmadığını, sonucunda beraat vermek zorunda olduklarını biliyorlardı, ancak bu baskı ve yıldırma politikası ile zulmetmek daha zevkli geliyordu bu gürüha.
Bu dönemde kamu alanı diye adlandırdıkları yerlerde başörtülü resimler, kimlikler ile işlemler görülmüyor, insanların bu alanlara girişine müsaade edilmiyordu. Kimlikte fotoğrafı başörtülü olduğu için tedaviye, muayeneye alınmayan hastalar, hastane kapılarında ölüyordu. Yemin töreninde asker oğlunun yanında olmak isteyen asker yakınları tesettürlü oldukları için içeri alınmıyordu. Nizamiyede demir parmaklıkların ardından mahzun ve yaşlı gözlerle seyrediyor, kulağında yemin eden askerlerin sesleri ve başını açarsan içeri girebilirsin sözleri birbirine karışıyor, yine de Allah devletimize zeval vermesin, Devletimiz payidar olsun, ezanımız susmasın, bayrağımız inmesin diye dua ediyordu. Göğsüme namahrem eli değmesin diyordu anneler, kızlar.
1000 yıl sürecek deniyordu. Rabbim bu zulme maruz kalan insanların masumiyeti, samimiyeti, ihlası, dik duruşları sayesinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı vesile kılarak bertaraf etti.
Buradan bir kez daha 28 Şubat postmodern darbesini kınıyor, her türlü darbenin karşısında olduğumuzu haykırıyoruz.
Bu vesile ile bu dava uğruna göz yaşı döken, aşını, işini, eşini kaybeden bu kutlu mücadele içerisinde bulunan her bir büyüğümüze, kardeşimize şükranlarımızı sunuyoruz.
Unutmayalım ki Rabbimiz bizleri apaçık bir şekilde Al-i imran suresi 119.ayet ile uyarmaktadır;
Ey mü’minler! Siz öylesine kalpleri arıduru, herkesin iyiliğini isteyen kimselersiniz ki o düşmanlarınızı bile severseniz, ama onlar sizi sevmezler. Siz Allah’ın indirdiği kitapların hepsine inanırsınız. Onlar ise ancak sizinle karşılaştıkları zaman: “İman ettik!” deyip geçerler; fakat birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman ise size olan kin ve düşmanlıkları yüzünden parmaklarını ısırırlar. Onlara: “Kininizden çatlayın!” de. Doğrusu Allah, sînelerde gizli tutulan bütün sırları bilir.
ÜSİMDER olarak Diyoruz ki;
Unutma, unutturma, sahte gülüşlere kanma.
ÜSİMDER Yönetim Kurulu adına Başkan
Mahmut Hakkı Sezer