Geriye dönüp baktığınızda 28 Şubat sürecindeki rolünüzü ne olarak görüyorsunuz?
Ben olmasam da birisi bulunacaktı. Çünkü Türk ordusu o güne kadar 3 darbe yapmıştır, ancak 28 Şubat'taki kadar hiçbir dönemde kendisine yardımcı güç bulamamıştır. n “Nerede hata yaptım” dediniz mi? Benim birinci hatam; politik hayatı, akademik hayat gibi algılamam oldu. Bana ne sordularsa ben onun cevabını verdim. Öyle değilmiş. Bir konuda doğru olanı değil, o şartlarda uygun olan cevabı vermemiz gerekiyormuş.
** "Darbeler, Anayasa, Müdahale" diye kitabınız var, darbeleri yakından biliyorsunuz. 28 Şubat'ı öngöremediniz mi?
Öngöremedim. 28 Şubat sürecine doğrudan darbe değil, "post-modern" darbe denildi. Kanaatim artık Türkiye'de 27 Mayıs, 12 Eylül benzeri doğrudan, yönetimi ele alan bir darbenin yapılamayacağı yönündeydi. Ama bu sefer farklı bir yöntemle darbe yapıldı. O da Türkiye için yeniydi, ben onu görememiştim.
ASKER YÖNETMEK İSTİYOR
** Bir hukukçu olarak 28 Şubat nedir?
Asker-siyaset açısından baktığımızda hakem rolü oynayan askerler, rejimi denetleme rolü oynayan askerler, bir de yönetmek isteyen askerler vardır. Bizim ordumuz üçüncü kategoriye girmiyor. Yönetmek diye bir kaygıları yok. Rejime müdahale edip, ona düzen veriyorlar. Yani, kendi kafalarına göre bir politik düzen oluşturuyorlar, ondan sonra gidiyorlar.
** Sizce 28 Şubat'ta olanın adı "darbe" mi?
28 Şubat'ta daha öncekilerden etkili ve köklü bir darbe oldu. Bu sefer darbe askerlerle sınırlı kalmadı. Türkiye'de ne kadar darbe yanlısı zihniyet ve kesim varsa bunların hepsi o darbeye katıldı. En aktif olanı da yargıçlardı. 28 Şubat'ta seçilmişleri, görevlerinden yargıçlar uzaklaştırdı. Yargıçlar buna gönüllü oldu.
** Bugün yaşananlarla benzerlik var mı?
Türk yargısı o günkü niteliğini koruyor. Yargı kendisini hükümetin üzerinde, toplumun dışında, toplumu denetleyen bir güç olarak görüyor. 28 Şubat'ta bunun önü açıldı. Asker, "Sizin böyle bir misyonunuz var. Niye geride duruyorsunuz" dedi ve görev verdi. Bu onların hoşuna gitti. Bu misyonu yerleştirmek için sürekli kendilerini tahkim ediyorlar.
** 28 Şubat'ın verdiği görevleri yerine getirmeye devam mı ediyorlar?
Bir bakıma ama bu 28 Şubat'la yargıya verilen bir rol olarak düşünülmemeli. Bizim yüksek yargımız, özellikle seçilerek gelen insanlardır, darbecilerle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmışlardır. Menderes'i idam edenler de 12 Eylül'de gençlerimizi idam edenler de 28 Şubat sürecinde halkın seçtiği, demokratik yöntemlerle göreve gelen yöneticileri görevden alanlar da yine yargıçlardır. Bugün de Anayasa’yı tamamen çarpıtarak yorumlayanlar, bu kararları verenler de yargıçlardır.
** 28 Şubat'ın sonucunda hoşlanmadıkları kesim daha güçlü olarak iktidara geldi?
Darbecilerin görmediği budur. Bir general arkadaşım geldi, yaşanan olaylarla ilgili konuşuyordu, "Hiç konuşma, geleceği isabetle tahmin eden generale rastlamadım" dedim. Dinci, muhafazakâr, ne derseniz deyin, gelişmelerini önlemek için darbe yapıyorlar. Darbelerden sonra bu kesimlerin güçlendiklerini görüyoruz.
** 28 Şubat kararlarının altına imza atıldı da ne değişti?
İktidarı paylaşan güçlerin hemen tamamı hükümetin karşısındaydı. Hükümet imzalasa da giderdi, imzalamasa da. Milli Görüş Hareketi'nin politik hayatında yapıp da yapmıyor gibi görünmek ya da "Bunu biz nasıl olsa idare ederiz anlayışı" her zaman vardır. Bu yüzden imza atıldı ama imzalamamaları lazımdı.
ANAYASA DEĞiŞMELi
** Türkiye'de Anayasa sağ iktidarlar döneminde değişebilir mi?
Anayasa her zaman değişebilir, değişmelidir. Bence Meclisler anayasa yapamaz demek, darbeciliktir. Nitekim bizim Anayasamızın da yarısı değişmiştir.
** Ruhu da değişti mi?
Ruhu duruyor, işte bütün mücadele oradan kaynaklanıyor. Bundan önceki hükümetler döneminde, sürekli paketler geldi ve bu paketlerde 10-20 madde birden değişiyordu. Ama bu hükümet o kadar fazla Anayasa değişikliği yapamadı, süreci iyi yönetemedi. Anayasa yapımı her zaman uzlaşmayı gerektiren bir iştir. Yasa teklifi getiriliyor gibi anayasa değişikliği teklifi getirilmez.
ÇOK MUTLU BiR iNSANIM
** Aynı yıllarda, aynı yerlerde eğitim aldınız, Kayserilisiniz, sizin siyasi hayatınız 28 Şubat sürecinde bir bakıma bitti, Abdullah Bey Cumhurbaşkanı oldu. Sizce aranızdaki farklar neler?
Bu Türkiye'nin kendisine özgü şartları ile alakalı bir durumdur. Bizim dönemimize kadar siyaset yapan, Sayın Demirel, Sayın Erbakan, Sayın Türkeş, Sayın Ecevit hepsi aynı süreçlerden geçtiler. Ben şahsım adına hem kendimi hem de bizim dönemimizi, arkadaş çevremizi siyasette çok başarılı, muvaffak olmuş görüyorum. Ben çok mutlu bir insanım. Çok yakın bir arkadaşım Cumhurbaşkanı oldu, diğer taraftan bizden bir kuşak sonra olmasına rağmen Milli Türk Talebe Birliği'nde beraber olduğumuz, birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşım Tayyip Bey de Başbakan oldu.
RÖPORTAJ : Seda ŞİMŞEK / Fotoğraf : Hatice YILMAZ