"Gülen'i daha ne kadar sırtlarında taşırlar bilmiyorum. İşi bitmişse oyuncakçı baba kendine yeni oyuncaklar üretmekte mahirdir" diyen Dilipak "Gülen'i gömüp, yerine onun bir benzerini piyasaya sürebilirler. Sadece birkaç kriptonun temas kurduğu ruhani bir kimliğe de büründürebilirler. Her şey mümkün" ifadesini kullandı.
Abdurrahman Dilipak'ın "Gülen'e güle güle.." başlığıyla yayımlanan (26 Eylül 2016) yazısı şöyle:
Abbas yolcu. Seçimden önce Gülen geçici olarak da olsa başka bir ülkeye gidecek..
Nereye giderse gitsin yine ABD'nin himayesinde olacak. Ve tabii İngiltere'nin, İsrail'in ve Vatikan'ın da..
Batı İslam dünyasını kontrol altına alma hayallerini biraz erteleyecek.. Önce, mevcudu muhafazaya yönelecekler. Diyalog değil yeni akım ortak anlayış zemini oluşturma..
Amerikan seçimlerinin sonucuna ilişkin kamuoyu araştırma şirketleri net bir bilgi vermiyor.. Seçim sonuçları ABD için de Gülen için de can sıkıcı olabilir.. Gülen'in biraz susması gerekiyor, ki Türkiye'deki ve dünyadaki varlıklarını koruyabilsinler.. Adamlarını kurtarabilsinler.. Bu konunun bu şekilde gündemde kalması, tartışılması sadece Gülen'i değil, bu ülkeleri de zor durumda bırakıyor..
Bu arada eski senaryoların da revize edilmesi gerekiyor.. Çünkü bu işlerin bundan böyle bu şekilde devamı artık mümkün değil. BBC ve ZDF gibi batılı yayın kuruluşları “hocaefendi” için jübile hazırlama çabasına girdi.. Sonra “iyi hatıralar” ile uykuya yatıracaklar..
Erdoğan'ı içeride ve bölge sorunları ile yormaya çalışacaklar sanki.. FETÖdavasını sulandırmaya çalışacaklar.. Erdoğan'ı “ortak anlayış” için “diyalog” masasında tutmaya çalışacaklar.. İstiyorlar ki, Erdoğan daha fazla uluslararası sistemin çarkına çomak sokmasın. “Dünya 5'ten büyüktür” gibi laflar etmesin. Çünkü dünyadaki muhaliflere “kötü örnek” oluyor. Bütün hesaplar Erdoğan sonrasına ertelenmiş durumda.. Şimdi daha iyiye ulaşmak değil, mevcudu muhafaza derdine düştüler..
Batı, bölge ve dünya kaynıyor.. Önce süreci stabil hale getirmek gerek.
İçeride “Erdoğan iyi de, Erdoğan sonrası ne olacak” diye birilerinin aklını çelmeye çalışıyorlar.. Yüz bulurlarsa “Ama Erdoğan da fazla geriyor. Türkiye'nin gücü ne ki, bu kadar macera fazla. Buraya kadar tamam da, bundan sonra biraz yelkenleri indirmek, gerilimi düşürmek gerek, tedbirli tüccar gibi hareket etmek gerek.”
“Ortak anlayış zemini” oluşturma işi batılıların çok iyi bildikleri bir iş.. Mesela Vatikan kendi teolojisi için, farklı mezhepler arasında bir anlayış zemini oluşturdu.. Yoksa bu kadar çelişkiyi nasıl içselleştirebilirlerdi ki..Yahudi-Hristiyan diyaloğu için ortak anlayış zemini oluşturdular. Bunun eğitim metodunu, şartlarını, kavramlarını, kurumlarını oluşturdular.. Bu diyalog hikayesi de aynı gayretin ürünü idi aslında.. Yeni bir din algısı, İslam algısı üretilecek, sonra da bu algı batılıların kullandıkları dille ortak bir anlayış zeminine dönüştürülecekti..
Aslında ortak bir siyaset dili oluşturdular. Farkında olmadan bunları bol bol ve çok rahat bir şekilde kullanıyoruz.. Reklam diline bakın, sivil toplumun diline bakın.. Rasyonalist, determinist, pragmatik bir dil.. Geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi onların ürettikleri kavram ve kurumlarla anlamaya, anlatmaya çalışıyoruz.. Sadece onların ürettikleri malları tüketmiyoruz, farkında olmadan onların kavramları ile düşünüyoruz.. iletişim kuruyor, hayal kuruyoruz.. Hatta dini ıstılahımızı bile onların düşünce kalıpları içinde yeniden tanımlıyoruz.. Yani kendi kendimizin tercümanı oluyoruz farkında olmadan..
Gülen bundan sonra daha çok İngilizlerin kontrolünde olacak sanki. Amerikalılar yoruldu ve yordu. Gülen Fulleri yordu. Bu kaçıncı başarısızlık.. Refahyol'da BÇG'yi dize getiremediler. ANASOL-M rezaletti ama ona karşı da bir varlık gösteremediler. AK Parti kuruldu, Erdoğan konusunda başarısızdılar. Tezkere olayı ellerinde patladı. Erdoğan Meclis'e girdi, ama Baykal konusunda avuçlarını yaladılar. Kılıçdaroğlu yanlış isimdi. Ergenekon-Balyoz, Gezi hepsi geri tepti. KCK, MİT TIR'ları, hangisinde başarılı oldular ki.. BOP tıkandı. Dinlerarası Diyalog da öyle.. Çeyrek asırdır yaptıkları bir anda yerlebir oldu..
Fuller'le Gülen'in arası açıktı. 15 Temmuz'dan sonra artık yol ayrımına geldiler. Çeyrek asırlık bir proje dibe vurdu..
Gülen'i daha ne kadar sırtlarında taşırlar bilmiyorum. İşi bitmişse oyuncakçı baba kendine yeni oyuncaklar üretmekte mahirdir.. Gülen'i gömüp, yerine onun bir benzerini piyasaya sürebilirler.. Sadece birkaç kriptonun temas kurduğu ruhani bir kimliğe de büründürebilirler.. Her şey mümkün..
Bana kalırsa Gülen'i diriltip yeniden piyasaya sürmeyecekler.. Hatta bu senaryo ile de yola devam etmeyecekler. O zaman bu ekip de değişecek. Bunlardan kullanılabilecek olanları kullanacaklar, itaat edenler, ileride kullanılabilecek olanları besleyecek, el altında tutmaya devam edecekler.. Ötekileri sokağa salacaklar. Kendileri için konuşması halinde tehlikeli olacak olanların da icabına bir şekilde bakacaklardır..
Gülen ve çevresindekiler bu akıbeti hissetmeye başlamış olmalılar.. Onlar da bu saatten sonra örgütü kurtarmak değil, kendilerini kurtarmak için her yolu deneyeceklerdir.
Gülen herkesle her pazarlığa açık olsa da, bana kalırsa kimse ona, o da kimseye güvenmeyecektir bu olanlardan sonra.
FETÖ arkasında koskocaman bir hüsran bırakacak.. Kripto elemanların bir kısmı ellerindeki bilgi ve belgeler, teknik imkanlarla birileri ile masaya oturacak ve mafialaşacak, bir kısmı kendi aralarında mikro oluşumlar kurup istihbarat örgütleri ile pazarlığa girecekler. Bir kısmı da istihbarat örgütlerinin ağına takılacak..
Bunlar bazı dini, siyasi ve ideolojik yapılara sızıp orada kendilerine yer edinmeye çalışacaklar. Bu işlere başladılar bile.. İçeri girenler, yurtdışına kaçanlar, içeride yakalanma korkusu ile akıl sağlığı zarar görenler, “The Cemaat”e ait elinde para, mal-mülk bulunup üstüne yatanlar, onu ele geçirmeye çalışanlar..
Bir emekli emniyetçi anlatıyor. Bir yakınının yakınını emniyetten atmışlar. Adam nikahı dışında her şeye yemin etmiş, “ben değilim, bir yanlışlık var, ya da iftira ediyorlar” diye. Ana, baba, kardeş, amca, dayı herkes şahidlik ediyor. Adam Ankara'ya gidip sormuş, “tanıdığımız biri, sakın bir yanlışlık olmasın”. İlgili kişi By-Lock kaydını göstermiş. O da gidip anne-babasının yanında mağdur olduğunu söyleyen kişiye bir kağıda “By-Lock” yazıp göstermiş. Adam elini iki başının arasına almış.. “Ben mahvoldum” diye dövünmeye başlamış. Anne-babası da “Allah kahretsin, bizi de kandırdın” diye polisin üzerine yürümüş.. Görünen o ki daha çok acılar yaşanacak, aileler dağılacak. Kişiler dinlerini kaybetmenin verdiği bir şaşkınlıkla psikolojik bunalımlara girecekler.. Gülen arkasında büyük bir enkaz bırakarak gidecek! O gidecek ama, bu hareket, bu hareketi örgütleyen istihbarat örgütlerinin elinde daha bir süre kullanılmaya devam edecek.
15 Temmuz akşamı, By-Lock'dan “bir emriniz var mı, ne yapıyoruz” diye abilerini arayan siyasiler, belediye başkanları, işadamları, bürokratlar, hepsi biliniyor. 16 Temmuz günü için göreve hazırlananlar, kutlama hazırlığı yapanlar, içeridekilere çıkacakları mesajını ulaştıranlar, hepsi.. Bazıları da “Reisin öldürülmemesi, yurtdışına kaçmasına fırsat verilmesi” için ricacı olmuşlar, birilerinin anlattığına göre.
Selâm ve dua ile..