Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD), 30 yıl aradan sonra 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yol açtığı travmaları mercek altına aldı. Derneğin yılda üç defa yayınlanan dergisinin 2. sayısında, "12 Eylül: Toplumsal Bir Travmanın Güncel Sonuçları" başlığıyla travmanın boyutları gözler önüne serildi. 11 konunun işlendiği derginin birinci maddesi ise "Korku Çağında Eriyen Akıllar" oldu.
Askeri darbenin etkilerinin 30 yıl sonra bile geçmediğine dikkat çeken TPD Genel Sekreteri ve Gazi Üniversitesi (GÜ) Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burhanettin Kaya, "İnsanın bu konuda söyleyecek çok sözü var. Ruhsal yapıyı örseleyen, uzun vadede üzerinden atılamayan bir travma. Dergide, farklı yazarların birbirinden değerli görüşleri bulunuyor. Bazı tarihsel dokümanlardan, yaşanmış olaylardan yola çıkarak, anlatılan işkenceler işleniyor." dedi. Darbeyle birlikte her türlü işkence yöntemlerinin sıradanlaştığını aktaran Doç. Dr. Kaya, 12 Eylül döneminde iki şeye odaklanıldığını, bunların işkence ve suçluluk duygusu oluşturma olduğunu belirtti. Kendisinin İnsan Hakları Vakfı'nın raporlarına giren, işkenceye bağlı ruhi problemleri işlediğini aktaran Kaya, "Özetle kişilik bütünlüğünü parçalamak, geçmişi ve geleceğiyle kurduğu tüm bağları, yeniden kurulması olanaksız bir şekilde koparmak ve yok etmek amaçlanmıştır." şeklinde konuştu.
Dergide yer alan makalelerde en dikkat çekicileriyse GÜ Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Candansayar'ın analizleri oluşturdu. Darbecilerin aslında bir korku imparatorluğu kurduğuna dikkat çeken Candansayar, "Darbeciler sağcı, solcu ve adli suçluları aynı anda asarak, topluma yalın bir mesaj verdi: İp hepinizin boğazında ve her an altınızdaki tabureyi devirebiliriz. Üstelik bu gücümüze karşı koyabilecek hiçbir gücünüz yok. Biz önce hepinizi suçlu kabul edeceğiz ve sizler de masumiyetlerinizi kanıtlayabilirseniz inebileceksiniz tabureden..." dedi.
"Türkiye'de İşkence Yoktur: Lancet'e Mektuplar" başlıklı yazıda ise İstanbul Üniversitesi (İÜ) Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel, şunları kaydetti: "Bu darbe etkisi, bütün darbelerde olduğu gibi, deprem gibi büyük bir sallantı ve ardından kısa artçılar şeklinde yaşanan bir travma değil. Etkisi yıllarca süren, kuşaktan kuşağa aktarılan, zamanla sınırlı olmayan, ciddi bir toplumsal olaydır."
"Bir Üniversitenin 12 Eylül'le İmtihanı" başlıkla makalede ise İÜ Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sermet Koç, 12 Eylül mahkemelerinin arşivlerinde imha edilmeden saklı kalan bütün belgelerin, incelenmesi için bilimadamlarına verilmesini önerdi. Böylece bilimin ışığında darbe gerçeğiyle daha iyi yüzleşilebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Koç, "Belki de üniversiteler, bu af imtihanıyla karnelerindeki 12 Eylül'le ilgili kötü notlarını bir parça düzeltebilir." dedi.
12 Eylül'ü bir metafora benzeten Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu ise darbenin, toplumun bugünü ve geleceğini etkileyen askerî bir diktatörlük ve habis bir ruh olduğunu söyledi.
RAKAMLARLA 12 EYLÜL'ÜN YAŞATTIĞI TRAVMA
Prof. Dr. Candansayar'ın verdiği bilgilere göre İzmir Barosu avukatlarının, 11 Eylül 2000 tarihinde 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için verdikleri dava dilekçelerindeki rakamlar, ortaya ilginç bir tablo seriyor:
Resmi makamlara göre sadece 1980 yılında, 47 bin kişi hürriyetinden yoksun bırakılmış. Gözaltı süresi 90 güne çıkarılmış. Adil yargılanma hakkı tamamen kaldırılarak sıkıyönetim komutanlıkları mahkemeler kurmuş. Gözaltında işkence en doğal sonuç olarak yaşanmış, sokakta veya gözaltında onlarca insan öldürülmüş. 650 bin kişi gözaltına alınmış ve 90 güne varan gözaltı sürelerinde ağır işkenceler görmüş. Açılan 210 bin davada 23 bin kişi yargılanmış, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmış, 30 bin kişi siyasi sığınmacı olarak yurt dışına kaçmış, 171 kişinin işkenceden öldüğü belgeleriyle kanıtlanmış. 388 bin kişiye pasaport verilmemiş, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten çıkarılmış, 23 bin 667 derneğin faaliyeti durdurulmuş, yargılanan gazetecilere toplam 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verilmiştir. 300 gazeteci saldırıya uğramış, 3 gazeteci öldürülmüş, 31 gazeteci cezaevinde yatmış. 12 Eylül 1980 ile 6 Kasım 1983 arasında gözaltında ya da cezaevinde ölen kişi sayısı 183, cezaevlerinde açlık grevlerinde ölen kişi sayısı 5. Aynı tarihler arasında sıkıyönetim askeri mahkemelerinde savcıların istediği ölüm cezası sayısı 6 bin 533. Sadece 1986'da Türkiye'nin çeşitli mahkemelerinde 134 ölüm cezası verilmiş. 23 adil adli suçlu, 24 siyasi suçlu ve bir Ermeni ASALA militanı olmak üzere 48 kişi idam edilmiş. Kanunlar hiçe sayılarak, 18 yaşından küçük Erdal Eren de asılmış. 12 Eylül 1980 ile 30 Ağustos 1981 arasında, askeri mahkemelerde 136'sı sol ve 305'i sağ görüşlü bin 468 sanık idam edilmiş.