Yıldıray Oğur/ Taraf
Kimmiş 'Enayi'
Bir analiz çöplüğünde yaşıyoruz. Televizyonlardan, gazetelerden üzerimize kanaat yağıyor. Fikri takip yok, hafızalar balık, “Ama sen daha önce de böyle demiştin” diye hatırlatan da olmayınca düşen, yanılan, haksız çıkan, düştüğü yerden yeniden kalkıp yoruma, analize, projeksiyona, stratejiye, büyük büyük konuşmaya devam ediyor.
Bu yazı tamamen memleketin bu çok acil ihtiyacı tesbit edilerek kaleme alındı. Bir daha yapmasınlar, bugün yaparken de gün gelir arşivler açılır diye düşünsünler diye. Yoksa kimseyi mahcup etmek gibi bir derdimiz yok.
Memlekette siyasi körlüğün, anti-AKP’lilikten malul zihnî sefaletin, fikren boşa düşmenin, çuvallamanın bir tarihi yazılacaksa küçük bir giriş olsun bu.
İbret-i âlem için inceleyeceğimiz örnek vaka “12 Eylülcülerin yargılanması”.
Bundan dokuz ay önce 12 Eylül 2010 referandumu öncesine ışınlanıyoruz. Örnek bol. Ama en kibirlilerini, en “Ya enayi misiniz, aptal mısınız, saf mısınız” diye dayılananlarını, en 12 Eylül karşıtlarını, en “Yetmez ama Evet” takıklarını seçtik.
Önce son durumu bir daha hatırlayalım:
Dün sabah Kenan Evren’in kapısı çalındı.
Bu kez gelen sütçü değildi.
31 yıl sonra binlerce 12 Eylül mağduru savcılıklara başvurmuş, darbecilerden şikâyetçi olmuştu. Başvurular kabul edilmiş, soruşturmaya bir savcı atanmıştı. Savcı 12 Eylül’ün Bayrak Harekât Planı’nı istetip, 12 Eylül öncesine ilişkin katliam, suikast soruşturmalarını incelemeye almıştı.
Soruşturmada dün 31 yıldır beklenen oldu ve Kenan Evren’in kapısı çalındı, bir savcı içeri girdi ve ona 12 Eylül’ün hesabını sordu. Beşi bir yerdelerden yaşayan Tahsin Şahinkaya da çarşamba günü savcılığa ifadeye gelecek.
Unutmadan Diyarbakır Cezaevi vahşetine de bir savcı dava açtı.
Ne tesadüf ki bunların hepsi 31 yıl sonra, 12 Eylül 2010 referandumundan “Evet” çıkıp geçici 15. Madde kalktıktan sonra oldu. Hem de onca “Zamanaşımı var, olmaz” yorumuna rağmen. Savcılar 31 yıl sonra 12 Eylül darbesi hakkında bir iddianame yazacak ve dava açacak. Mahkeme de kabul ederse...
Hâlbuki 12 Eylül referandumundan önce şöyle demişlerdi:
– “Siyasal iktidar 12 Eylül darbesiyle ‘hesaplaşmayı’(!) gündemine almış bulunuyor; üstelik yoğun bir duygu sömürüsü eşliğinde şiirlerle ağıtlarla, gözyaşlarıyla birlikte... Burada 12 Eylül’le bir ‘hesaplaşma’ kesinlikle yok. Ama öyle anlaşılıyor ki içten olmayan ve ince bir ‘hesaplama’ sözkonusu...” (DİSK)
– “Anayasa değişikliğine ‘Evet’ dersek...12 Eylül’ü yapanlara yargı yolu açılacakmış. Bunu söyleyenlere sadece şunu demek isterim: Siz kimi kandırıyorsunuz? 12 Eylül’ü yapanları köşklerinde ağırlayanların, işin bu ‘zamanaşımı’na zerre kadar dikkat kesilmediklerini sanacak kadar enayi miyiz biz.” (Ahmet Hakan-Hürriyet)
– “Memleket bildiğin enayi yerine konuyor. 12 Eylül hesaplaşması martavalını alan yürüyor.” (Ece Temelkuran- Habertürk)
– “AKP‘nin bu meseleyi bir demokratikleşme ve 12 Eylül‘le, darbecilikle hesaplaşma gibi yutturmaya çalışmasının, nasıl olup da sol adına savunulabildiğindir. Sanırım ileride insanlar böyle bir budalalığın nasıl yapılabildiğini izah etmekte çok zorlanacaklardır. (Oğuzhan Müftoğlu-Birgün)
– “İsteyen, bu Anayasa değişikliği paketinin 12 Eylül ile bir şekilde hesaplaşma olduğu hayaline kendini kaptırabilir.” (Nuray Mert-Hürriyet)
– “Ortada 12 Eylül generallerinden sorulacak bir hesap zırvalığı da kalmadığına göre ne yapacaksınız?” (Sırrı Süreyya Önder)
– “AKP’nin 12 Eylül’le hesaplaşacağız söylemi yalanların en büyüğüdür. AKP, bu söylemiyle 12 Eylül’ün yarattığı mağduriyetleri sömürmekte buradan rant devşirmektedir.” (BDP- Boykot bildirisinden)
– “12 Eylül Anayasası ile hesaplaşma olarak pazarlanmaya çalışılması, daha önce de benzer örneklerini gördüğümüz, halkı aptal yerine koyan, aldatmaya ve kandırmaya dayalı AKP tarzı politik bir hamledir.” (TKP)
– “12 Eylül’de ‘Kenan Evren'i yargılayacağız’ diye bu milletten oy istediler ama kabahat Başbakan’da değil, kabahat o dönek solcuların. ‘Yapmayın, etmeyin’ dedik, ‘Bakın sizi kandırıyorlar’ dedik. ‘Yok. Bu Kenan Evren’i yargılayacaklar, kusura bakmayın biz evet diyeceğiz’ dediler. Bir de ‘Yetmez ama Evet’ dediler. Millet kandırılmıştır.” (Muharrem İnce)
Bu kadarı yetmez ama evet sanırım maksat hâsıl olmuştur...