Zaman Yazarı Alkan Sonunda Yazdı
Hükûmet şu Deniz Feneri meselesini ciddiye alsın, soruştursun, tahkikat lazımsa açtırsın, mesulü varsa adalete teslim etsin; içinde çürük elma varsa ayıklasın
Zaman Gazetesi yazarlarından Ahmet Turan Alkan bugünkü yazısında, kendisine elektronik posta göndererek eleştiren, suçlayan hatta itham eden okuyucularına cevap vermiş:
Deniz Feneri'ni yazıyorum!
Florya Plajı'ndan bahseden yazıya üç ilginç tepki geldi. İlki CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'in nâzik telefonuydu; hâl-hatır sordu, teşekkür etti, kısa sohbet esnasında ben de ona nezaketi için teşekkür ettim.
İkincisi İBB Basın danışmanının açıklamasıydı; kısaca CHP'lilerin meseleyi abarttığını ve yanlış yönlendirdiğini, belediyenin İstanbul sahillerinde uzun yıllardır iyileştirme çalışmaları yaptığını, Florya'da ise deniz henüz temiz olmadığı için bölgenin kapatıldığını ifade ediyordu; onlara da konuya gösterdikleri ilgiden ötürü teşekkür ettim.
Üçüncüsü bir CHP'liden gelen mektup; diyor ki, "Biz CHP'liyiz, burası tamam; sen ne ayaksın anlayamadık; Fethullahçı mı, faşist mi, komünist mi; nesin sen?"
Memnuniyetsizliğini bildirmek, içindeki hıncı dışarı atmak veya düpedüz hakaret etmek isteyen okuyucu kitlesi genellikle "olsa olsa öyledir" zûm-ı bâtılıyla "Fethullahçı" sıfatını layık görüyor evvelâ; sonra saydırmaya başlıyor, "Siz zaten böylesiniz; devleti ele geçirdiniz vb..." Bir başka cins tür hakaret imâsı, hükümet yalakası olduğuma dairdir. Türkiye'de hükümeti herhangi bir konuda desteklemeyi ve haklı bulmayı kesinlikle en büyük alçaklık ve namussuzluk zanneder bir medium akıl kuşağı var çünkü; insanlara küfreder tonda, "sen hükümet yandaşısın" diyorlar.
Bu arada "Türkçü, kafatasçı, faşist" diye niteleyenler de oluyor eksik olmasınlar, "satılmış, Amerikan uşağı, AB borazanı, dönek" diyenler de... fakat içlerinde en eğlendirici olanı, "İşine geleni elbette yazarsın, sıkıysa Deniz Feneri'ni de yaz da görelim" diye efelenen arkadaşlar...
İşte yazıyorum: Deniz Feneri'nden kimseyi tanımam; hiçbir faaliyetine katılmadım, aynî-nakdî hiçbir alışverişim olmadı. Vaktiyle dindar insanlardan para toplayan kuruluşların ayağını denk almasını, elin üç düşündüğü yerde üçyüz kere dikkat kesilmelerini ifade eden bir şeyler yazmıştım. Yine altını çiziyorum: Hükûmet şu Deniz Feneri meselesini ciddiye alsın, soruştursun, tahkikat lazımsa açtırsın, mesulü varsa adalete teslim etsin; içinde çürük elma varsa ayıklasın veya "her şey tertemizdir; hodri meydan bre" diye bir kamuoyu açıklaması yapsın; biz de dahlimiz olmadığı halde şunun-bunun hakaretine uğramaktan kurtulalım. (Bu defa başka şey bulurlar ama!)
Hükümet yandaşlığına, "yandaş medya yazarlığı"na geçelim mi?
Geçelim haydi fakat hayal kırıklığına uğrarsanız karışmam: Hükûmetle, devletle, AK Parti ile, öteki partilerle, herhangi bir belediye veya kamu kuruluşu ile herhangi bir iş bağlantım, kazancım ve beklentim yoktur. Olsa da beceremem; iş takibi, aracılık hiç yapamam, utanırım, ta'bıma uygun değil. Bizimkisi lâf ü güzâf; o kadar!
"Anladık yemedin, çalmadın, çırpmadın demek ki zevk için, spor olsun diye hükümet taraftarlığı yapıyorsun" diyecekler çıkabilir;
Ve kırk defa yazmışızdır ki, AK Parti üç-dört yıl öncesine kadar, iktidar olmasına rağmen kurum kimliği oturmuş bir siyasi parti bile değildi, onu sizler zorla, ite-kaka demokrasiden, hukuktan yana tavır almaya mahkûm bir heyet haline getirdiniz; taşlaya taşlaya büyüttünüz ve sizin sayenizde artık AK Parti diye siyasi bir kurum var ve bu kurum yavaş yavaş, eğreti elemanlarını tâli derecede bırakarak kendi içinde rafine bir çekirdek heyetine doğru mesafe almaktadır.
Sâyenizde, sâyenizde...
Başa dönelim; "Biz CHP'liyiz" diye övünen okuyucuya imrendim ve adama hak veriyorum; ben de tek kelimelik sıfatlarla kendimi bir çırpıda tarif edebilmek isterdim; büyük saadettir; ben o saadetten mahrumum, fakat şikâyetçi de değilim. Bu durumuma uygun birkaç fıkra ve beyit aklıma geliyor ama yazamam, siz anlayın artık!
t.alkan@zaman.com.tr