Yemek firmalarının akıl almaz cinliği
“Bu nedenle Türkiye’de gıda kaynaklı hastalıklar çığ gibi büyüyor. Çalışanlar gripten, nezleden, hastalıktan başlarını kaldıramıyorlar”
İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği (İYSAD) Başkanı Sadık Çelik, ‘catering’ (yemek üretim ve servis hizmeti) sektöründe şirketlerin kendilerine ödediği paranın çok düşük olduğunu belirterek, “Bu nedenle Türkiye’de gıda kaynaklı hastalıklar çığ gibi büyüyor. Çalışanlar gripten, nezleden, hastalıktan başlarını kaldıramıyorlar” diye konuştu.
Geçtiğimiz aylarda yapılan seçimle İYSAD’ın yeni başkanı olan Çelik, yemek sanayicilerinin zor günler yaşadığını söyledi. Kamu İhale Kurumu’nun üniversite öğrencileri için kişi başı 1.8 liraya yemek aldığına dikkat çeken Çelik, “Bu kadarlık ücretle ancak karbonhidrat ağırlıklı yemekler alınabilir. Gençlerin zekasını kapatıyorlar. Yemeklerde protein yok” dedi. Ucuz fiyat nedeniyle yemek sanayicilerinin hâlâ sektör haline gelemediğini anlatan Çelik, 5 milyar dolarlık yemek pazarında kayıtdışının yüzde 70’lere ulaştığını kaydetti. Merdivenaltı üreticilerin sürekli fiyat düşürdüğünü dile getiren Çelik, şöyle devam etti: “2-3 liraya üç çeşit yemek olmaz. Tabakların, hammaddenin sağlıklısını alamazsınız. Sektörde merdivenaltını teşvik edenler, bizden yemek alan şirketler.”
‘EN AZ 7 LİRA OLMALI’
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde gıda sektörünün ‘kurul’u olmadığını anlatan Çelik, “Türkiye’de tekstil bitti, Birlik’te hâlâ bir sürü kurul başkanı var. İnsan hayatını doğrudan ilgilendiren gıdaya verilen önem bu kadar” dedi. Yemek şirketlerinin doğrudan 400 bin, dolaylı olarak 1 milyon kişiyi istihdam ettiğini ve her gün 7 milyon insanı doyurduğunu belirten Çelik, sağlıklı yemek için yemek şirketlerine kişi başına en az 7 lira ödenmesi gerektiğini söyledi.
‘Dünyanın hiçbir yerinde yemek sektörü böyle değil’
Türkiye’de sektörün, “Burada pişir, götür, yesin” şeklinde çalıştığını anlatan Çelik, bunun dünyanın başka hiçbir ülkesinde olmadığını söyledi. Yiyeceklerin, şoklanması, konserve yapılması ya da 80 derecede sıcak olarak teslim edilmesi gerektiğini ifade eden Çelik, “Yeni kabine belli olduktan sonra bakanlarla hatta Başbakan’la görüşme talebimiz olacak. Ucuz, sağlıksız yemekler nedeniyle insanlarda bağışıklık sistemi diye bir şey kalmadı. Sektörde bir standart ve taban fiyat uygulaması istiyoruz” dedi.
MESLEK ÖRGÜTÜ KAYDI ARANMALI
İstanbul’da 3 bin 500 yemek üreticisi olduğunu ifade eden Çelik, bunların, vergi dairesi dışında 2 bin 200’ünün İstanbul Ticaret Odası’na, 500 civarının da Tarım İl Müdürlüğü’ne kayıtlı olduğunu bildirdi. Gıdada meslek örgütüne önem verilmediğini vurgulayan Çelik, şunları söyledi: “Berberler, odaya kayıt olmadan dükkân açamıyor. Eczacılar, mimarlar, mühendisler odalarına kayıtlı olmak zorunda. Biz gıda işi yapıyoruz; sağlıkla doktor kadar ilgili bir iş. Avrupa’daki gibi şirketlerin önce örgütüne, sonra tarım il müdürlüklerine, en son da vergi dairelerine gitmeleri gerekir. Biz bu lisans uygulaması için çalışacağız.”
‘Enflasyon hesabında gıda temel alınmalı’
İki yıl önce 38 lira olan 18 litrelik ayçiçek yağını bugün 65 liradan aldıklarını belirten Çelik, unun fiyatının ise yüzde 70 arttığını söyledi. Buna karşın yemek fiyatlarında bir artış olmadığını ifade eden Çelik, “Tarım ve gıda enflasyonu diye ayrı bir hesabın yapılması lazım. Enflasyon sepetine takıyı, pırlantayı koyup kimse kimseyi kandırmasın. Aldığı maaşın tamamını gıdaya yatıranlar var. Alım güçlerindeki farklılığı onlara sormak gerek” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.