YANLIŞLAR 19. EVET -HAYIR DEMEKTE YANLIŞLAR
Dr Mehmet Bozkurt YANLIŞLAR 19. EVET -HAYIR DEMEKTE YANLIŞLAR
- Bu konu sonuçları itibariyle bir başka önemli bir konudur. Misallerle bu konuyu açmaya çalışalım. Enbasitinden bir iş yerinde amiriniz sizden bir iş istedi. O iş aslında sizin yapmanız gereken bir iş değil,size bir angarya iş olacak. Normalde işiniz yoğun, o işi de üstünüze alırsanız bunalacaksınız, işveriminiz düşecek. Amiriniz aslında yetki aşımı ile size angarya yüklüyor. Bunu sizden istemesihaksızlık ama amirlik yetkisi ile sizden istiyor. Bir arkadaşımdan örnek vermek istiyorum. Asistanolan arkadaşımın hocası ona 100 sayfadan fazla bir kitabı vermiş, bunu tercüme etmesini istemiş. O dabunu yapacak. İtiraz ettim. Arkadaş olmaz, sen bu işi yapamazsın altından kalkamazsın bunalırsındedim. 15-20 sayfa neyse ama 100 sayfa bir asistanın tek başına yapacağı bir iş değildir dedim. Hocasıolduğu için yapmak zorundayım diyordu. Buna hayır diyememesi yanlıştı. Birçok işyerinde böylehaksız angarya işler olur, uyanık olanlar işten kaçar, bazıları da iş yükünün altında ezilirler.Burada evet demek peki demek hayır diyememek yanlış oluyor. Peki her zaman böyle midir? Elbetteher zaman hayır denmez. Evet denecek yer başka hayır denecek yer başkadır. Bunu da misallerle izahetmeye çalışalım. Arkadaşınız sizi yemeğe davet etti, düğün davet etti. Buna hayır demek onunkırılmasına gücenmesine sebep olur. Ona aradaki hukukunuz gereği evet demeniz peki demeniz veyageçerli bir mazeret göstererek izin almanız gerekir. Merhum Hocamız Mehmed Efendi Hazretleri ‘’‘’Kardaş arkadaşlık pekey demekle kaimdir’’ demişti. Kardeşlik bağlarının kuvvetli olmasına çokönem veren Merhum Hocamızın bu konu ile ilgili bir hatırayı birinci ağızdan dinlemiştim.Bir sene Hocamız kafile ile hacca gidiyor ve sınırda kafile delil için bekletiliyor. O sıralarda hacdelillerle yapılıyor. Delilsiz yapılmıyor. Kafileden biri geliyor Hocamıza ‘’Efendim benim tanıdığımbir delil var. Müsaade ederseniz o delile bakayım, haccı onunla yapalım diyor. Hocamız peki diyor.Biraz sonra delille görüşmeye gidenden haberi olmayan bir başkası Hocamıza aynı şekilde benimtanıdığım bir delil var uygun görürseniz onunla görüşelim diyor. Hocamız ona da peki diyor.Hocamızın bu iki kişiye de peki demesi bu olayı bize anlatan ağabeyin dikkatini çekiyor. Biraz sonrailk iki kişiden habersiz olarak bir üçüncü şahıs aynı şekilde delille görüşmek için Hocamızdan izinisteyip Hocamız ona da peki evladım deyince ağabeyin kafası karışır. Hocamız şaşırdığını görünce ‘’Ne oldu Yahya?’’ der. Yahya Bey ‘’ Efendim işler karıştı; siz üç kişiye de evet dediniz. Bu pasaportlarhangi delile gidecek ona mı buna mı, diğerine mi?’’ diye sorar. Hocamız ‘’ Yahya sizinle kaç yıldırberaberiz? Size vaazda söyledim peki demeyi öğretemedim, kitap yazdım peki demeyi öğretemedim.Şimdi bizzat bu kişilere peki diyeyim de belki öğrenirsiniz. Göreceksiniz peki demenin bereketiniCenab-ı Hak verecek.’’ Der. Biraz sonra ilk giden kişi gelir Hocaefendiye özür dileyerek delilletartıştığını ve görüşemediğini söyler. Ondan biraz sonra da ikinci şahıs gelir o da özür diler, delilinkendisini tanımadığını söyler. Biraz sonra da üçüncü şahı gelir ‘’Efendim buyurun delil işi tamamdır ‘’der.Bu konuda ikinci bir örnek de Merhum Es’ad Coşan Hocamızdan vermek istiyorum. Geçenlerde birarkadaşımın bana gönderdiği elektronik posta ile hatırladığım bir olayı nakletmek istiyorum. Kendimde bildiğim fakat bu kadar teferruatını fark etmediğim bir hatırayı paylaşmak istiyorum. MerhumHocamız o sıralar Ankara İlahiyat Fakültesinde Profesör olarak görev yapıyor. Hafta sonları İstanbul’agelir, Pazar günü İskender paşa Camiinde ikindi namazı sonrası Hadis Dersi yapardı. Ders bittiktensonra da sorulara cevap verirdi. Vaazı dinleyenlerden birisi Hocamızın davetlere giderken ayırım yapıpyapmadığını sordu. Hocamız cevabında bir günde (bir gün önce yani Cumartesi günü) 6-7 davetaldığını hepsine gittiğini söyledi. Birisinin düğünü var birisinin çocuğu olmuş bir başkasının başkanedenle davetlerine geç de olsa gittiğini anlattı. Pazar günü sabah da davetli olduğunu ancak çok
- yorgun olduğu ve hadis dersi için hazırlık yapması gerektiği için davet sahibinin oluru ile o davetegitmediğini söyledi. Bir günde 6 davete gitmesinin ne kadar yorucu olduğunu takdir edersiniz. Pazarsabahı da davet sahibi ısrar etseydi o yorgunluğa rağmen söz verdiği için gelirdi. Ayrıca Hocamızsorulara cevap verirken önce karşısındakini dikkatle dinler, cevap verir başka soruları dacevaplandırırdı. Bu arada zaten başka randevuları programları da olur, bu programlar var diye dekarşısındakilerin sorularını dinlemekten ve cevaplandırmaktan kaçınmazdı. Burada iki merhumHocamızdan paylaştığım örnekler kardeşler arasındaki bağları kuvvetlendirmek için evet demek pekidemekti. Baştan verdiğim örnekte ise hayır denmesi gereken örnektir. Bu müstesna ve mübarekHocalarımız dinin açık hükümleri sorulduğunda o zaman hayır derlerdi.Hayır demek bir baskıya karşı direnmek ve irade ortaya koymak kendinden isteneni reddetmektir.Hayır demek aynı zamanda bir şahsiyet bir özgüven meselesidir. Bunu da Peygamberlerimizden örnekvermek istiyorum. Birinci örneğimiz Hz. İbrahim’dir. Hz. İbrahim putlara tapmayı reddetti. Ateşeatılırken meleklerin yardımını da reddetti. Aynı mübarek peygamber ve ailesi iki defa hiçbir insanınevet diyemeyeceği ilahi emre de evet dedi. Birincisinde Hz İbrahim Hacer Validemizle oğlu İsmail’idiye sorunca sadece evet manasında başını salladı. İkincisi de malum olduğu üzere rüyasında Hz.İbrahim’e oğlunu kurban etmesi emredilmişti. Bu rüyaya binaen çok geç yaşta baba olan Hz. İbrahimHz. İsmail A.S. da peki dedi. Netice malum. Taşı kesen bıçak Hz. İsmail’i kesmedi. Bir başka önemliMekke’nin en güzel kadınlarını verelim sen de davandan vazgeç denildiğinde ‘’ Vallahi bir elime ayıbir elime güneşi verseniz bu davadan vazgeçmem’’ buyurmuştu. Yani Hayır demişti.Bu konu önceki yazı ile de ilişkili olup bize yapılan herhangi bir teklife uygunsa evet değilse hayırdeme iradesini göstermektir. Bu tür tekliflere evet veya hayır demek öyle kolay olmayabilir. Bir örnekvermek istiyorum. 1998 senesinde kılık kıyafet yönetmeliği uygulamasında öğretim üyelerinesınıflarında bu yönetmeliğe uymayan başörtülü öğrencilerin isimlerini idareye bildirilmesi söylenmişti.O zaman için bu talimatı paralel yapıya bağlı öğretim üyeleri tereddütsüz uyguladılar. Muhafazakardiğer öğretim üyelerinin çoğu bu talimata uymadılar. Sonuçta bazıları Van YYÜ Tıp Fakültesindeolduğu gibi bedel ödediler. Bu bedel ödeyenlerin başında da Profesör Dr. Dursun Odabaş vardı.Odabaş kılık kıyafet yönetmeliğine hayır demişti. Bununla ilgili bir hatıramı aşağıda paylaşmışbulunuyorum.İkinci örnek 1 Mart 2003 teki TBMM‘nde oylanan ve reddedilen tezkere ile ilgilidir. Bu tezkereyeTürkiye’ye girdiği takdirde çıkmama durumu(yani işgal durumu) da vardı. Bu tezkerenin Meclistengeçmesi için kamuoyu medya tarafından hazırlanmıştı. Hükümet geçmesini istiyordu. CHP LideriDeniz Baykal geçmesini istemiyordu. Aslında kamuoyu ikiye bölünmüştü. Muhafazakar camiayamilletvekillerine yönelik bir bildiri yayınlandı. Bu bildiri o zaman gazete ve televizyonlarda dayayınlanmıştı. Nureddin Coşan Hocamız Bu tezkere kabul edilirse istiklalimizin tehlikeye gireceğini,Arap halkları ile aramızın açılacağını bunun mutlaka reddedilmesi gerektiğini söyledi. Nitekimtezkere beklenmedik bir şekilde 4 oyla reddedildi. Sonuçta TBMM hayır deme dirayetini göstermiş
- oldu. Bu tezkerenin geçmesi için çalışanlarda ve ABD de şok etkisi yaptı. Deniz Baykal’a tezkeredekiolumsuz tavrından dolayı bedel ödettiler. Ayrıca hayır diyen AKP milletvekilleri de sonraki dönemdeaday olamadılar. Baykal ve hayır diyen milletvekilleri bedel ödediler ama Türkiye dünya kamuoyundave İslam Aleminde birden yıldızı parladı ve saygın bir konuma ulaştı. Hükümet o zaman için hatalı idi.Ancak o zaman hükümet bugünkü kadar güçlü değildi ve bugünkü kadar Amerika’ya hayırdiyemiyordu. Tezkerenin sivil toplumun da katkısı ile reddi aslında Hükümetin de elini güçlendirmişti.Meşhur hariciyecimiz Kamuran İnan’ın Hayır Diyebilen Türkiye isimli bir eseri var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.