Yalçınkaya'ya sert cevap!
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Başörtüsü hakkında bugün yaptığı açıklamaya Mazlumder'den sert tepki
Mazlumder İstanbul Şubesinden yapılan açıklamada;
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bugün görev ve yetki alanın dışına çıkarak kamuoyunda tartışmaya açılmış bir konuda basın açıklaması yapmıştır.
Toplumsal meselelerin tartışılma ve çözülme mecraları meclis olup, bu tartışmalara etki edebilmenin meşru yollarından biri bir siyasi parti çatısı altında örgütlenip doğrudan meclise girmek, bir diğeri de devletten bağımsız, sivil toplum örgütleri çatısı altında örgütlenerek dolaylı etki yaratmaktır. Bunların dışında kendilerine verilmiş devlet görevlerine ve makamlarına yaslanarak siyasi mecraya etki etmeye çalışmak gayri meşrudur, gayri hukukidir ve gayri ahlakidir.
Özgürlükler önünde hiçbir yasal engel yokken adli mekanizmaları kötüye kullanarak meclisin yasama yetkisini gasp edip yasak ihdas eden Türk yargısının ayıpları hala etkisini sürdürürken hali hazırdaki tartışmalara da müdahale etmeye çalışması anlaşılabilir ya da kabul edilebilir bir durum değildir. Yargıtay başsavcısının konu ile ilgili açıklama yapması görev ve yetkileri içerisinde olmadığından bizce yok hükmündedir. Dolayısı ile bu açıklama Yargıtay başsavcısına yönelik bir cevap olmayıp, kamuoyunu hukuki dezenformasyonlara karşı bilgilendirme mahiyetindedir.
Yargıtay başsavcısının dini değerlere özgürlük ve görünürlük sağlayacak her türlü uygulamayı laiklik karşıtı sayan tutumu ile insan hak ve hürriyetlerinin kullanımı ve korunmasına yönelik tahammülsüzlüğünü gözler önüne seren basın açıklaması, hukukun ve devletin nasıl bazı klik ve ideolojilere hizmet maksadıyla kullandığının hiç de yeni olmayan bir örneği daha olmuştur.
Siyasi partilere yönelik açık tehdit içeren söz konusu açıklamada başörtüsü yasağının hukuka uygunluğu hukuk mantığından yoksun bir anlayışla ve pek çok çelişki ile savunulmaya çalışılmıştır.
"Yükseköğretim kurumlarındaki örgencilerin giyimlerini düzenlerken türban kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlilik tanımak, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırma suretiyle laiklik ilkesine aykırılık oluşturur." denilerek dini hiçbir değerin tezahürüne tahammül edilemeyeceği, başsavcının sübjektif laiklik yorumuyla dile getirilmiştir.
Hâlbuki herkesçe de malumdur ki söz konusu düzenlemeler dini referanslar ile değil, evrensel hukuk ve insan hakları müktesebatına dayanılarak yapılmıştır. İnsanlara dini hürriyet sağlamak dini referans almak anlamına gelmediği gibi laiklik de din ve dindarlık adına her eylem ve sembolü yasaklamak, toplum dışına itmek anlamına gelmemektedir.
Söz konusu açıklamanın her bir cümlesine sayfalarca akli, felsefi, vicdanive hukuki açıklama getirmek mümkün olmakla beraber mezkûr açıklamanın iyi niyetli değil, ideolojik ve taraflı olduğu açıktır. Bu nedenle yasa koyucu olarak millet iradesini temsil eden meclisi hiçe sayan, Yüksek Mahkemeleri adeta yasa koyucu gibi görerek mahkeme kararları ile yasak ihdas edilebileceği gibi hukukla taban tabana zıt görüşünü yineleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na, kendisini de bağlayan şu hükümlere hatırlatmakla iktifa ediyoruz.
Anayasanın 11. Maddesinin, yargı organları da dâhil olmak üzere yasama, yürütme, idari makamlar ve diğer kişi ve kuruluşların AY hükümleri ile bağlı olduğunu düzenlediğini,
Anayasanın 13. Maddesinin temel hak ve özgürlüklerin ancak kanun ile sınırlandırılabileceğini belirttiğini,
Anayasanın 10. Maddesinin herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu düzenlediğini,
Anayasanın 42.Maddesinin kimsenin kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemeyeceğini belirttiğini,
TCK'nın 112. Maddesinin Bir kişinin eğitim ve öğretim hakkının engellenmesini suç olarak düzenlediğini,
TCK. 122. Maddesinin Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrımcılık yapılmasını suç olarak düzenlediğini,
Anayasanın 90. Maddesi ile kanun hükmünde kabul edilen uluslar arası sözleşmelerden olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin Birinci Protokol'ün 2. maddesinin birinci cümlesiyle "Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağını, Devletin, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı göstermesi yükümlülüğü olduğunu,
AİHS'in 9. Maddesinin "Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahip olduğunu ve bu özgürlüğün tek başına veya topluca, aleni veya özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak sureti ile dinine veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerdiğini düzenlediğini,
BM Ekonomik, Sosyal Ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'nin 13. Maddesinin sözleşmeye taraf devletlere, herkese eğitim hakkı tanıma ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmesine yönelik yükümlülük getirdiğini hatırlatırız.
MAZLUMDER olarak;
Türkiye Cumhuriyeti'nin başörtüsünü yasaklayan herhangi bir kanununu olmadığını, biraz önce sayılan hükümler ve özel kanun niteliğindeki YÖK Kanunu'nun Ek 17. maddesiyle kılık kıyafette serbestlik getirildiğinin hükme bağlandığını çok iyi bilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na tahayyül ettiği baskıcı, yasakçı rejimi gerek ulusal gerekse uluslar arası mevzuat hükümlerini yasak lehine yorumlamaya çalışmaksızın 24 sayılı basın açıklaması ile kamuoyu ile paylaşmasını talep ediyoruz.
MAZLUMDER olarak hukuk devletinin ve kurumlarının görevinin, vatandaşlarına ayrımcı uygulamalarda bulunmak değil, genel olarak adil ve eşit davranmak, insan onuruna uygun tutum sergilemek, insan hak ve hürriyetlerinin korunması yönünde adım atmak olduğunu, Yargıtay Başsavcılığı'nın görevinin ise görev ve yetkilerinin dışına çıkarak insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı, tehditkâr açıklamalar yapmak olmadığını, görevlerinin Yargıtay Kanunun 27. maddesinde ayrıntılı olarak hükme bağlandığını hatırlatarak, kamuoyunu hak ve özgürlüklerden yana tavır almaya davet ediyoruz.
Ayrıca Yargıtay Kanunu ile belirlenen görev ve yetkilerini aşarak hukuka aykırı hareket eden Yargıtay Başsavcısı hakkında gerekli takibin başlatılması için yetkililere göreve çağırıyoruz." denildi