Yakın tarihimizin utanç tablosu
28 Şubat sürecinde 20. Dönem Milletvekili olan Nevzat Yanmaz, karanlık süreçte yaşadıklarını ilk kez açıkladı:
“Asker denetlensin” dedi... Tehdit edildi
28 Şubat sürecinde demokrasinin yanında yer alan BBP Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun çalışma arkadaşı 20. Dönem Milletvekili Nevzat Yanmaz, karanlık süreçte yaşadıklarını ilk kez Vakit’e açıkladı. Yanmaz, RP-DYP hükümeti gündeme geldiğinde kendisi ile birlikte 7 parlamentere çok yoğun baskılar ve tehditler yapıldığını söyledi.
ASLAN DEĞİRMENCİ’nin haberi
28 Şubat sürecinde demokrasinin yanında yer alan BBP Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun çalışma arkadaşı 20. Dönem Milletvekili Nevzat Yanmaz, karanlık süreçte yaşadıklarını ilk kez Vakit’e açıkladı. 24 Aralık 1995 tarihinde ANAP’la seçim işbirliği yaparak 7 milletvekili olarak Meclis’e girdiklerini hatırlatan Yanmaz, “O dönem Refah Partisi 1. parti olarak seçimlerden çıkmış ve millet iradesinin tecellisi, refah partisinin önderliğinde bir koalisyon hükümetini işaret ediyordu. Merhum Genel Başkanımız Muhsin Yazıcıoğlu ile yaptığımız istişarelerde, ANAP ile RP’nin iktidar olması ve bizim de böyle bir koalisyona destek vermemiz gerektiği kanaati ortaya çıktı. Mesut Yılmaz’a o yönde fikirlerimizi beyan ederek böyle bir koalisyon oluşması için çaba sarfettik, kabul edildi ama ne acıdır ki; bu koalisyondan Mesut Yılmaz bir gecede vazgeçti. Sebebi sorulduğunda dört parmağını omzuna koyarak, ‘istemiyorlar’ dedi” diye konuştu.
KARANLIK YAPILAR, ‘TEHDİTLER’ İLE DEVREYE GİRİYOR
RP-DYP hükümeti devreye geldiğinde ‘eşzamanlı’ olarak tehditler ile karşılaştıklarını belirten Yanmaz, süreci şu şekilde anlattı: “ANAP-DYP koalisyonu oluşturuldu. Biz 7 kişi bu koalisyona çekimser oy kullandık. O hükümet Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın şahsi dosyalarının ortaya dökülmesi ile çok kısa sürede son buldu. Hemen akabinde RP-DYP hükümeti gündeme geldi. Sayıları 271 idi ve biz 7 kişi güvenoyu vermezsek hükümet oluşmuyordu. Bir anda çok önemli hale gelmiştik, ANAP vermememiz için her türlü girişimi yapıyordu. DYP de aksine vermemiz için her girişimi yapıyordu. Tabiî kendisinin kim olduğunu söylemekten korkan ama özellikle asker cenahından olduğunu söyleyen enteresan insanlar ailemizle, çevremizle, canımızla, malımızla tehdit ediyorlardı ve oy vermememizi istiyorlardı.”
MİLLETVEKİLLİĞİNİN RANT KAPISI OLMADIĞINI GÖSTERDİK
“Bize göre o dönem, Büyük Birlik Partisi’nin ve 7 milletvekilinin imtihanıydı” diyen Yanmaz, “Hepimiz öyle baktık ve merhum Genel Başkanımız Muhsin Yazıcıoğlu’nun Meclis’teki ‘Müslümanların iktidarını engellediler dedirtmeyeceğim’ sözleriyle maddi-manevi hiçbir şey talep etmeden RP-DYP koalisyonuna güvenoyu verdik. Böylece milletvekilliğinin bir rant kapısı değil, milletten alınan emanetin, milletin hayrına kullanmanın bir makamı olduğunu göstermiş olduk. Milletin içinde hep alnı açık, başı dik gezdik. Bu vesile ile merhum Genel Başkanımız Muhsin Yazıcıoğlu’na rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun” dedi.
‘TSK’NIN HESAPLARININ DENETIMI’
28 Şubat döneminde TBMM KİT Komisyonu Üyesi olduğunu hatırlatan Yanmaz, komisyonda ‘TSK’nın hesaplarının denetimi’ konusunu gündeme getirdiğinde ise tehditlerin tavan yaptığını belirterek, “Bütün kamu iktisadi teşekküllerinin hesaplarını denetliyorduk. Komisyon başkanına ‘Bütün KIT’lerin hesapları TBMM’nin denetimine tabi iken, TSK’nın hesaplarını neden TBMM denetleyemiyor?’ diye bir soru yönelttim. Başkan, ‘Özel görüşelim..’ dedi. Bu olayın hemen ardından birçok isimsiz telefonlarla tehdit edildim. TSK’nın hesaplarının denetiminin kendi içerisinde yapıldığı, başkan tarafından da ifade edildi ama şu bir gerçek. Hesap vermeyenler hesap soramazlar, bu bütün hayatımızda böyledir” şeklinde konuştu.
DİK DURAN HERKESİ TEHDİT ETTİLER
“28 Şubat süreci; sistemin tehdit algılamasının ve milletten kopuk olmasının sonucudur” diyen Yanmaz, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Türkiye’de devleti kendi mülkü zannedip, ona saldırı var paranoyasına kapılan bir kesim, milletin, milli ve manevi değerleriyle sürekli çatışma halinde. Bu çatışmadan bürokrat, siyaset, malum medya, sermaye, sürekli kazanç sağlarken, tek kaybeden yine millet ve ülke oluyor. 28 Şubat sürecine karşı duran her kişi ve kurum gibi biz de kim ve ne olduğunu bilmediğimiz birçok kişiler tarafından tehdit edildik ama hiçbirini tabiî ki ciddiye almadık. 28 Şubat süreci; ülkeye siyasi, ekonomik ve sosyal yönden çok büyük zararlar vermiştir. Öyle bir imaj çizmiştir ki; 28 Şubat süreci; siyaseten yönetilemeyen, ekonomik olarak çökmüş, sosyal hayatı bitirilmiş, insanlar sokaklarda kılık kıyafetinden dolayı kovalanır hale gelmiş bir ülke konumuna getirilmiştir.”
HAVUZ SİSTEMİ, RANTLARINI KESTİ
Havuz sisteminin devleti hortumlayanların hortumunu kestiğini vurgulayan Yanmaz, “28 Şubat sürecinin, kavga, irtica ve tehdit algılamasıyla yaşandığı söylenmekte ve iddia edilmektedir. Bence esas sebep ekonomidir. REFAH-YOL hükümetinin, diğer hükümetlerden tek farkı, devletin parasını havuz sisteminde birleştirmek ve devlet harcamalarını tek elden yapmaktı. Bu sistem devleti hortumlayanların hortumunu kesti. Onlarda irtica bahanesi ile REFAH-YOL hükümetinin ipini kesti. Türkiye’de en büyük problem, teşhislerin yanlış yapılmasıdır, dolayısı ile tedavisi de mümkün olmamaktadır” dedi.
YENİ BİR 28 ŞUBAT ARAYIŞLARI SÜRÜYOR
28 Şubat’ta sahnelenen bazı oyunların bugün yeniden kurgulanmaya çalışıldığını belirten Yanmaz, “Yine Türkiyemizde birtakım oyunlar oynanmaya başlandı. Kargaşa çıkartma adına, TSK olmazsa yargı, o olmazsa sendikaları, o olmazsa sivil toplum örgütlerini ve akla gelebilecek her kurumu devreye sokmaya çalışıyorlar. Ama Türkiye ve milletimiz artık oyuna gelmemelidir. Özgürlüklerin olmadığı, demokratik hayatın bitirildiği, millet iradesinin tamamen yok kabul edildiği bir ortamın ülkeye verdiği zararı herkesin hesaplayabileceğini düşünmüyorum. Tabiî ki bu sürece, TSK, yargı, o dönem mahşerin beş atlısı diye adlandırılan sendikalar, işadamlarının kuruluşları, YÖK, Sivil Toplum Kuruluşları ve kurumlar bilerek, bilmeyerek katkı sağladılar. Verdikleri zararı daha sonra tespit edebildiler mi bilemem ama milletin çok acılar ve sıkıntılar çektiği kesin. Bu acı ve sıkıntıları bir daha yaşamamak için; milleti için var olan devleti esas alacak, önce insan diyecek bir Anayasa’ya ihtiyaç vardır. TBMM acil olarak bir sivil Anayasa yapmalıdır. Siyasi partiler yasası ve seçim yasası, millet iradesinin esas alındığı bir hale getirilmeli; hak, hürriyet ve demokrasi alanı alabildiğine genişletilmelidir” diye konuştu.
VAKİT