Yakın tarihimizde yaşananlar:

Yakın tarihimizde yaşananlar:

Siyasi cinayet işlenmiyorsa bir nedeni var!

Yavuz Semerci'nin yazıcısı:

Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Musa Anter, Cem Ersever, Hiram Abbas, Özdemir Sabancı, Bahriye Üçok, Ömer Lütfi Topal, Nesim Malki, Gaffar Okkan, Eşref Bitlis, Üzeyir Gari, Güngören patlaması, Mavi Çarşı, Gazi Mahallesi olayları, Muammer Aksoy, Diyarbakır patlamaları, Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bomba, Danıştay saldırısı, Onar Kutlar’ın öldüğü bombalama, Hırant Dink…

Vedat Aydın ve Mehmet Sincar’ın öldürülmesi. Malatya’da kitapevi baskını ve onların boğazlanması, Rahip Santoro cinayeti, Yüksekova’da kitapçının bombalanması... Adları saymakla bitmez, pek çok Kürt kökenli işadamının öldürülmesi…

***

Toplumdaki kutuplaşmaları artıran, kaosu derinleştiren bu olayların her biri bir merkez veya farklı merkezlerin yönlendirmesiyle gerçekleşmiş olabilir. Bu cinayetlerin pek çoğunu devlet bile çözememişken, çözmek işine gelmemişken, failler “şunlardır” demenin saçmalığı ortada.

***

Bugüne gelindiğinde, Kürt adının bile yazılmasının tabu sayıldığı yılları geride bıraktık. Bakın PKK’nin adı ile terör örgütü sıfatı artık yan yana getirilmiyor. Devlet henüz “sayın” demiyor ama DTP milletvekilleri “Sayın Abdullah Öcalan” hitabını benimsedi. Kimi köşe yazarı, “olan oldu, Öcalan’ı muhatap alın” diye yazılar yazabiliyor.

Aynı şekilde Ermeni sınırının açılmasını konuşurken, Ermeni vatandaşlarımızı rencide edecek tek bir olay yaşanmıyor. Büyükada Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nun durumu, hiç kimse “vatan hainliği” ile suçlanmadan tartışılabiliyor. Mahkemelerde yargılanan aydınların yolları kesilmiyor.

Ve hiç birimiz birilerinin başına kötü şeyler gelecek diye korkmuyoruz! Alışkın olmadığımız bir ortam var.

PKK ile süren derin mücadelenin dışında uzun süredir “faili meçhul” siyasi cinayet ve sansasyonel eylem yaşanmıyor. MHP bile hassas tabanını hem sokaktan uzak tutuyor hem de en sert eleştirileri yapabiliyor.

***

Hadi kendimize şu soruyu soralım ve samimi olarak kendi yanıtlarımızı verelim:

“İçimize karamsarlık ve umutsuzluk pompalayacak siyasi cinayetler olmuyorsa, sağda solda bombalar patlamıyorsa, bunu neye borçluyuz?

Benim yanıtım açık: İçinde bir ton hukuksuzluk barındırmış olsa da Ergenekon soruşturmasına bağlıyorum bu gelişmeyi…

Kimse yanlış anlamasın bu soruşturma nedeniyle hapiste olan veya yargılanan kişileri suçlamak değil niyetim.

Ancak, devlet ve ilgili birimler, “hangi amaçla olursa olsun” silahlı, illegal (devlet içinde veya dışında) örgütlenmelerin üzerine kararlıkla gideceğini gösterdi. Bu ihtimalin hissettirilmiş olması, geçmişin bile kurcalanıyor olması bir şeyleri değiştirdi sanki. Kimi devlet görevlisinin 20 yıl öncenin siyasi cinayetleri nedeniyle yargı önüne çıkarılması bile bir mesaj…

Bu mesaj birilerini sindirdi…

***

Pek çok okur farklı düşünebilir. Diyebilir ki, “Ergenekon soruşturması, binlerce insanın dinlenmesi, muhalif aydınların hapislere atılmasıyla dikensiz bir gül bahçesi oluşuruldu ve şimdi de emellerini gerçekleştiriyorlar.” Bu da bir bakış acısı sayılabilir. Yine de düne kadar “infaz edilmeyi ve başka dünyaya göç etmeyi garantileyen” konularda bile tartışabiliyorsak doğru bir süreç yaşıyoruz demektir…


Kaynak:Haber Kaynağı