Yahudilere Kudüs'ü NEDEN SATMADI?

Yahudilere Kudüs'ü NEDEN SATMADI?

İttihatçılar Abdülhamid’i tahttan indirip Selanik’e gönderdikten sonra, Hakan, Suriye’deki Şeyhi Mahmud Ebu Şamat’a bir mektup yolluyor:

Aziz Üstel'in yazısı
 
Abdülhamid: Kudüsü 150 milyona Yahudilere neden satmadım?
 

İttihatçılar Abdülhamid’i tahttan indirip Selanik’e gönderdikten sonra, Hakan, Suriye’deki Şeyhi Mahmud Ebu Şamat’a bir mektup yolluyor:

Şeyhin torunu, Ammar Ebu Şamat ilk kez mektubun içeriğini açıkladı.

Mektupta, Abdülhamid, selam, sevgi ve muhabbetlerden sonra şöyle diyor:

Ben halifeliği kendi isteğimle terk etmedim. Ancak ve ancak, ‘Jön Türk’ adıyla bilinen, İttihat Cemiyeti’nin önde gelenleri beni öylesi bir kıskaca aldı,  öyle baskılar uyguladı ki sonunda halifeliği terk etmek zorunda kaldım.  

Bu İttihatçılar, Filistin’de Yahudiler için bir vatan kurulmasını kabul etmem konusunda ısrar ve baskılarını sürdürdüler.

“Onca israr ve tehdite rağmen, ben bu teklifi kesinlikle kabul etmedim! Sonunda tam tamına 150 milyon altın İngiliz lirası vereceklerini söylediler. Bu teklifi hiç düşünmeden, elimin tersiyle geri çevirdim. Ve dedim ki: “Değil yüz elli milyon, dünyanın bütün altınlarını verseniz, bu teklifinizi kabul etmem! Ben otuz yıldan çok  Millet-i İslamiye’ye ve Ümmet’i Muhammediye’ye hizmet ettim. Bütün Müslümanların, ve ecdadımın  adına kara çaldırtmam. Ben bunları söyledikten sonra Hal’ime kesin karar verdiler. Selanik’e sürgün gönderileceğimi söylediler, kabul ettim.”

Aile mektubu bir yüz yıldan bu yana özenle saklıyor. Çok büyük paralar önerilmiş mektubu satın almak için. Sonunda, aile büyüğü Dr. Faruk Ebu Şamat, bu mektubu Devlet Başkanı Beşşar Esad’a göndermiş. Korusun ve mektup güvencede olsun diye.

Hala Kızıl Sultan diyeniniz var mı Abdülhamid’e?  Varsa  sözün bittiği yere geldik demektir!

 

Önce ekmek karneleri

Buyrun size tarihten bir yaprak.

Günlük ekmek istihkakı yedi yaşından büyükler için 15 gramdır, yedi yaşından küçükler içinse 187,5 gramdır.” Bu 1940’lı yılların karanlık günlerinden uçup gelen bir ilan.

O yıllarda fırınların kapısında bu ilanlar çok sık görülürmüş. Elinde ekmek karnesi olmayana da ekmek verilmezmiş! Girmesek de, ölmesek de II. Dünya Savaşı’nın yarattığı yokluk, yoksulluk sonunda ekmeği de vurmuş, karneye rağmen önce ekmekler küçülmüştü. Ve Oktay Akbal’ın dediği gibi, ekmekler bozulmuştu. 

Efendim, dönemin Milli Şefi İsmet İnönü’nün karşısına, bir tören sırasında bir çocuk çıkıverdi. “Paşam bizi ekmeksiz ve aç bıraktın!” diye bağırdı.  İsmet Paşa düşündü, sonra da: “Ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım!” dedi. Savaşa katılmadığımızı hatırlatmıştı.

Aslında dönemin tarihini yakından inceleyenler, savaş yıllarında, hükümetin Almanya ve İngiltere arasında ne tür gel-gitler yaşadığını, Almancıların nasıl da zaman zaman ağır bastığını, Stalingrad’da Alman  orduları bozguna uğrayınca Sovyet yanlılarının devreye nasıl girdiğini bilirler. Savaşın son günlerinde de Türkiye, Almanya’ya savaş ilan etmiştir zaten.

Bırakalım savaşı, gelelim çalgılı şarkılı bir Beyoğlu gecesinden arta kalana:

Meşk ve felek çalmak isteyenler, Beyoğlu’ndaki bir pavyondan içeri daldılar. Gönüllerince eğlenecek, şarkı söyleyecek, yiyip içeceklerdir. Akşam sefası tamamdır ama bir eksikle.  Çünkü mezelerin ihya olduğu masaya, ekmek isteyenlere garson, sahnenin  arkasındaki ilanı gösterir:

“Ekmek Karneyle Verilir!”

Ve eğlence kursakta kalır. Yıl 1942’dir

(Nebil Özgentürk’e sevgiler)

star

 

Etiketler :