Selvi programda şunları kaydetti: ‘Wall Street Journal’ın haberinde bazı problemler var. Haberde istihbarat desteği verildiği unsuru ön plan çıkarılıyor ama haberi dikkatle okuduğunuzda sınırın Irak tarafında Amerikalılara ait predatör uçakların kalabalık bir grubu tespit ettiği ifade ediliyor. Bu görüntünün tespit edilmesi istihbarat verildiği anlamını taşıyor mu? Orada bir soru işareti var. ABD Türkiye Büyükelçisi de Ocak ayında ‘Uludere’de hedeflerin belirlenmesinde hiçbir ilgimiz yoktur’ demişti. Genelkurmay’da istihbaratın milli kaynaklardan elde edildiğini ifade etmişti. Ama Burası Uludere. Ergenekon Vadisi diye nitelendirilebilecek bir yer. Burada her şey birbirine karışmış durumda. Burada bir tarafta korucular var, bir tarafta derin devlet ve PKK’yla bağlantılı olduğu söylenen askerler var. Mustafa Bakıcı da Ergenekon sanığı. Biliyorsunuz buradan yurt dışına kaçmıştı. Bir tarafta PKK var. Bir tarafında İsrail ve ABD’nin olduğu söyleniyor. Ben WSJ’nin haberi problemli diyorum çünkü bizdeki bilgiler istihbaratın çift taraflı çalışan muhbirler aracılığıyla geldiği yönündeydi. Problem bu insanların kaçakçı mı PKK’lı mı olduğu yönündeki raporlamada ve operasyon için emir verilmesinde . Bu emir verilirken bence de Uludere olayının can alıcı noktası burası: Siyasi irade ve Genelkurmay Başkanı’nın bilgilendirilmemesi. Asıl sorun burada yatıyor.

Bu haberdeki bilgiler servis edilmiş. Bu haberin hem siyasal hem de sosyal etkileri düşünülerek de yayınlanması zaman ayarlı… Bir yandan Başbakanı zor durumda bırakmak diğer yandan da Genelkurmay’da değişen yeni yapıyı zor durumda bırakmak için bir mekanizmanın devreye girdiğini düşünüyorum. Uludere’yi anlamak için 2011 yılının Milli Güvenli Kurulu’nun son toplantısında konuşulanları bilmemiz gerekiyor… Bence MGK’da konuşulanlar ve alınan kararlara Uludere bir misillemedir.