Vatandaş Neye Göre Oy Veriyor?
12 Haziran seçimlerine sayılı günler kaldı. Ama eski seçim dönemlerindeki atmosferi, coşkuyu ne halkta ne partilerde ne de medyada görebiliyoruz.
Seçim kampanyaları geçmişten farklı olarak projeler üzerinden yürütülüyor. Peki seçmen oy kullanırken vaatleri ne ölçüde dikkate alıyor. Parti tercihinde birinci önceliği ne? Televizyondaki tartışma programlarından birinde iletişimci Levent Erden "Gazetelerin ön sayfalarına bakarsanız sanırsınız ki seçimler önümüzdeki sene." diyordu. Gerçekten de geçmiş seçim dönemleriyle kıyaslandığında coşkusu az ve renksiz bir seçim süreci yaşanıyor. 12 Haziran'a sayılı günler kalmasına rağmen maçın galibinin önceden bilinmesinin getirdiği bir heyecansızlık var. Siyaset bilimci Prof. Dr. Osman Özsoy'un bu konuyla ilgili şu tespiti mevcut durumun fotoğrafını çekiyor: Ülkenin sokaklarına ve meydanlarına çıkın ve etrafınıza bakın. Seçime 1 ay kalmasına rağmen, direklere asılı bayrağın en az olduğu seçimin bu olduğu görülür."
Aslında bu tablonun ülkenin normalleşmesiyle de ilgisi var. Seçim kampanyalarının ideolojiler üzerinden değil de proje ve vaat bazlı yürütülmesi önemli bir etken. CHP'de ulusalcı-laik cephenin gerginlik stratejisinin ağır bir yenilgiyle karşılaşılması, lider ve politika değişikliğine gidilmesine yol açtı. CHP ilk kez iktidar partisinin karşısına aile sigortası, bedelli askerlik gibi projelerle çıktı. AK Parti ise yeni anayasa vaadi ve "çılgın proje" ile halktan istikrar için oy istedi. Anketlerde yüzde 10'u birkaç puan geçtiği görülen MHP, baraj sorunuyla giriyor seçime. Siyaset bilimci Prof. Birol Akgün, seçmenin yüzde 80'inin oyunun renginin belli olduğunu söylüyor. Peki bunu neye göre söylüyor, seçmen hangi kritere göre oy veriyor, projeler, vaatler ne ölçüde etkili, siyaset bilimcilere sorduk.
LİDER: Siyaset bilimcilere göre Türkiye'de seçmen için hâlâ birinci öncelik lider. İnandırıcılığı, karizması, halkla kurduğu diyalog seçmeni etkiliyor. Prof. Birol Akgün'e göre ne Kemal Kılıçdaroğlu'nun ne de Devlet Bahçeli'nin söylemi heyecan verici değil. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün söylediğinden kısa süre sonra çark etmesi güvenilirliğini büyük ölçüde aşındırdı. Kılıçdaroğlu'nun televiyonlardaki reklam filmlerinde görülen sakin ve babacan tavrının aksine miting meydanlarında hırçın hatta hakarete varan bir dil kullanması, AK Parti'ye kesin olarak oy vermeme kararlılığındaki seçmen kesimleri hariç, geniş seçmen kesimleri üzerinde inandırıcılık oluşturma etkisini büyük ölçüde yitirdi.
İDEOLOJİ: Seçmen sosyolojisi değişse, nüfus gençleşse de ideolojiler oy vermede yine önemli bir etken. Araştırmalara göre Türk halkının yüzde 60'ı kendini sağ ve sol olarak tanımlıyor. Ayrıca Türkiye 12 Eylül 1980 sonrası ilk defa bu kadar kutuplaşmış bir seçime gidiyor. Bu kutuplaşma sağ seçmenlerin büyük ölçüde AK Parti, sol seçmenlerin de CHP etrafında kümelenmesine yol açıyor.
PROJE VE VAATLER: Bu seçimin en dikkat çeken yanlarından biri projeler. Seçmen oy verirken projeye bakıyor fakat tek başına proje belirleyici bir etmen değil. Projenin içeriğinden çok ortaya koyan partinin, liderin inandırıcılı, tutarlılığı, yeterliliği dikkate alınıyor. Projeyi ortaya koyan partinin iktidara gelip gelemeyeceği sorusuna cevap arıyor seçmen.
MİTİNGLER ETKİLİ Mİ?
Araştırmalar, seçim öncesi propaganda döneminin seçmenlerin kararını etkilemede yüzde 10 civarında etkili olduğunu gösteriyor. Propaganda dönemindeki başarı, bir partiye oy vermeyi önceden planlayanların tercihlerinin kararlılığa dönüşmesine neden olurken, kararsız seçmenleri de yönlendirici etkisi oluyor. Osman Özsoy "Dikkat edin, seçim öncesi en çok ili ziyaret eden liderin partisi seçimde birinci, en çok ili ziyaret eden ikinci liderin partisi ikinci, en çok ili ziyaret eden üçüncü partinin liderinin partisi üçüncü olacak." diyor.
Seçmen sosyolojisi değişti
Prof. Dr. Birol Akgün: Türkiye'nin seçmen sosyolojisi değişiyor. Şehirleşen bir seçmen kitlesi var. Eğitimi giderek yükselen, kitle iletişim araçlarını kullanan dinamik bir nüfus var. Artık laiklik, irtica gibi çözümlenemeyen sorunlar üzerinden siyaset yapmak mümkün değil. Durum böyle olunca partiler projeler üzerinden yürütüyor kampanyaları. İdelojiler bitti deniyor ama insanlar gene nerede durduklarını tanımlarken sağ sol kavramlarını kullanıyor. Ülkenin yüzde 60'ı bu kavramlarla kendilerini ifade ediyor. Bir de 2002 seçimlerinden bu yana seçmenlerin partilerle olan bağlantıları yeniden yapılanıyor. Bu çerçevede merkez sağın AKP etrafında toparlandığını görüyoruz. Seçmen oy verirken projeye de bakar. Fakat projenin içeriğinden çok onu ortaya koyan partinin, liderin inandırıcılığına, tutarılığına, yeterliliğine bakar. Bir başka etken de lider. Liderlerin halkla kurduğu ilişkiler inandırıcılık gibi konular da seçmenleri etkiliyor.
Kılıçdaroğlu inandırıcılığını yitirdi
Prof. Dr. Osman Özsoy: Doğu toplumları lider ağırlıklı bir seçmen yapısına sahip. Bu genel karakteristik özelliğin yanında, ilk defa bu seçimlerde, ülkenin kutuplaşma derecesine paralel iki lider öne çıktı. Yani seçim kampanyası 'Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu?' eksenine döndü. Türkiye'deki seçmenlerin dörtte üçü ayda 1500 TL, yüzde 49'u 1000 TL gelirle geçiniyor. Alt gelir gruplarında umut oluşturan partiler bir adım öne geçeceklerdir. Bu nedenle, AK Parti'nin sağlık hizmetlerinde sağladığı başarı, ucuz konut projeleri ve öğrencilere ücretsiz ders kitabı dağıtması, geniş seçmen kesimlerinin beklentilerine karşılık gelme adına önemli adımlar olarak görülmektedir. Seçmeni heyecanlandıran vaatler kesinlikle karşılığını bulacaktır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu CHP genel başkanlığında bir yılı doldurmak üzere. Geçen süre içinde CHP liderinin en önemli dezavantajı ve öne çıkan özelliği, bugün söylediğinden kısa süre sonra çark etmesi oldu. Güvenilirlik özelliği büyük ölçüde aşındı. Eğer sözünün arkasında duran bir siyasetçi görüntüsü verebilseydi konuşmaları ve kısa propaganda filmleri beklenenden çok daha fazla etki yapardı. Bu şansını büyük ölçüde kaybetti.
AKP istikrara vurgu yapıyor
Dr. Murat Yılmaz: 12 Haziran seçimlerine, CHP'deki değişim ve Türkiye'nin anayasal düzeninin bürokratik vesayetten demokratik istikamete yönelmesinin halkın yüzde 58'lik oyuyla desteklenmiş olması damgasını vuruyor. AK Parti'nin tek başına yeniden iktidar olacağına ilişkin muhalefetin dahi paylaştığı kanaat de seçimlerin tansiyonunu düşürüyor. CHP'deki değişim ulusalcı-laik cephenin gerginlik stratejisinin ağır bir yenilgiyle karşılaşılmasından sonra, AK Parti'yi siyasi temsilcisi olarak taşıyan değişim dalgasının karşısına çıkmaktansa yanında durarak, AK Parti'nin bu değişimin tek aktörü olmasının engellenmesi düşüncesi yatıyor. AK Parti ise yeni anayasa vaadi dışında 8 yıllık icraat ve iktidar dönemini arkasına alan bir istikrar vurgusuyla seçmen karşısına çıkıyor.
Halk önce lidere bakıyor
Bülent Korucu (Yazar): Seçmenin tercihini şekillendiren birkaç etken birden vardır. Bunlardan bir tanesi lider faktörü. Bütün anketlerde sorulan sorulardan biridir 'lider mi, parti mi?'. Bu anketlerde hem AK Parti için hem CHP için liderin partiden çok önde olduğu ortaya çıkıyor. Bu, AK Parti'de çok daha baskın. Liderin özellikleri, inandırıcılığı, karizması, halkla kurduğu iletişim seçmeni etkiliyor. Bununla birlikte projeler ve vaatler de belirleyici oluyor. Seçmen vaatlerin çekiciliğini ve yapılabilirliğini tartıyor. Bir de vaatlere istediği kadar inansın, yapılabilir görsün o partinin iktidara gelip gelemeyeceği sorusuna da cevap arıyor seçmen.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.