Üniversite Kontenjanları Boş Kaldı!
Üniversite kontenjanları ikinci ek yerleştirmeye rağmen dolmadı. 31 bin 92 kontenjan boş kaldı
Üniversite kontenjanları ikinci ek yerleştirmeye rağmen dolmadı. Tam 31 bin 92 kontenjan boş kaldı. Bunlardan 13 bin 589'u lisans düzeyinde. Üstelik 2 bin 650'si de devlet üniversitelerinde. Kazanıp da kayıt yaptırmayanlarla birlikte bu sayının 40 bini aşması bekleniyor.
Üniversite önündeki yığılma nedeniyle, neredeyse her hafta yeni bir üniversite kuruluyor. Ama görünen o ki öğrenciler tabela üniversiteler ve sıradan bölümler değil, gerçek anlamda üniversite ve mezun olduklarında işsiz kalmayacakları meslekler istiyorlar.
ÖSYM'nin önceki gün açıkladığı rakamlar bu açıdan çok önemli. Tıpkı yurtdışında olduğu gibi çok yakında Türkiye'de de yükseköğrenime olan talep azalabilir. Şu andaki yoğunluğun iki nedeni var. İlki hızlı nüfus artışı, ikincisi ise istihdam. Ama son yıllardaki işsizlik rakamlarına bakıldığında, ilk sırada üniversite mezunları geliyor. İşte bu yüzden, öğrenciler de aileler de yavaş yavaş harcadığımız emeğe, zamana ve paraya yazık oluyor noktasına geliyorlar. Üniversiteler gibi dershanelerdeki kaçışın da nedeni bu.
Türkiye'de çok şeyler değişiyor. Ülkeyi yönetenlerin de eğitime yatırım yapanların da artık attıkları her adıma çok daha fazla dikkat etmeleri gerekiyor. Koşullar ve istekler sürekli farklılaşıyor. Bu değişimi yakından izleyen ve gereğini yerine getirenler ayakta kalacak, diğerleri gidecek. Bugünkü ekonomik tablo bunu zorunlu kılıyor...
Doçentlik kriterleri
Akademik yükseltmelerle ilgili sürekli yeni düzenlemeler yapılıyor. Ama her defasında daha iyiye gidileceğine, daha fazla şikâyet konusu yaratan gelişmeler oluyor. Öğretim üyeleri bu konuda çok şikâyetçi. İşte bu kaygı ve isteklerden bazıları:
1- Doçentlik sınavının senede iki kez olması. Yeni düzenleme eğer 2009'da yürürlüğe girecekse 2008'de sınavda kalan kişileri de kapsaması gerekir. Yoksa, tam bir yıl sonra sınava alınıyorsunuz. Süre çok uzun.
2- Yabancı dil belgesini hangi daldan alırsanız alın o belgenin tüm dallarda geçerli olması gerekir. Örneğin, sağlık bilimlerinden belgeniz var ama fen bilimlerinden bir yere doçentlik için başvuramıyorsunuz. Tam tersi bir durum da olabilir. İyi de biz doçentlik için yabancı dil sınavına girmiyoruz ki, kendi dalımızla ilgili bilgi değerlendirilmesi yapılacak.
Sanıyorum yabancı dilde bu branş ayrımını kaldıracaklar. Ama bu durum, daha önce aldığımız belgeler için de geçerli olmalı. Yani önemli olan, dil sınavını geçtiğimize dair bir belgenin olması. Bunu bir örnekle açıklayabilirim. Dil sınavında branş ayrımı yokken kişiler KPDS'ye giriyorlardı ve bu belge geçerliydi. Branş ayrımına geçince denildi ki KPDS'den geçenlerin belgelerini de kabul ediyoruz. Bu kişiler şimdi o belgelerle doçentliğe başvuruyorlar. Dil sınavını hangi branştan kazanırsa kazansın bunu kabul etmeli.
3- Arkadaşlarımızın ortak sorunu ÜDS. Çevremizde bazı arkadaşlar 65 değil de 64.63 ile baraja takılıyor. Çok ilginç! Doğada bile bir standart hata ve sapma denilen bir şey var. Bu nasıl bir şey ki bir ya da iki puanla kişiyi mağdur ediyorsunuz? Bizler öğrencileri değerlendirirken buna dikkat ederiz.
Kesinlikle çan eğrisi yapılması gerekir. Çevremde arkadaşların endişelerini görüyorum ve üzülüyorum. Ben de zamanında bu sıkıntıyı yaşadım. Bilimsel olarak o kadar değerli arkadaşlar var ki sırf bu yüzden akademik yükseltmelerden geri kalıyorlar. Bir arkadaşım cevaplara bakmış ve 55 alıyormuş. Çok üzgün. 65 alsa geçecek. Bence bu durumda olanlara kolaylık sağlamak lazım. Çünkü bu sınavların düzeyi düşünüldüğünde aslında bu puan iyi bir başarı diye düşünüyorum. Çünkü 20 ya da 30 puan almıyor ki bu kişi...
Başarı barajının düşürülmesi elbette savunulamaz. Ama mevcut sınavların gerçek başarıyı ölçtüğü, fazlasıyla tartışılır. İşte bu yüzden ölçme ve değerlendirme kriterlerinin yeniden gözden geçirilmesinde sonsuz yarar var.
Özetin özeti: Öğrencisinden veliye, hocasından YÖK'e, bu eğitim sisteminden memnun olanı bulmak gerçekten çok zor.
aguclu@milliyet.com.tr
Kaynak: