Türkiye'nin sahip olduğu kültürel mozaik, zenginlik

Türkiye'nin sahip olduğu kültürel mozaik, zenginlik

Farklı renklerin, farklı ırkların, farklı dillerin, tenlerin ve farklı dillerin, hatta farklı coğrafyaların ve tüm farklılıkların zenginlik olduğuna...

Hani insanların öyle bir anları vardır, içten, duygusal, her şeyi kuşatırcasına hoşögrü sahibi olduğu. Kimseyi kırmak istemez. Her şeye sabırlıdır. Coşar, duygulanır. Adeta sabır küpüdür.

Bu duygularla sarılmış kaleme değerli dostum Lokman YILDIRIM Bey. Çok hoş yazmış.Ortak paydaları çok iyi analiz etmiş. Topluma, toplumu yönetenlere, toplum mühendisi geçinenlere ciddi bir ders veriyor. Bu topraklarda yaşayan, bu topraklara gönül vermiş birisi olarak Lokman Bey'in duygularına katılmamak mümkün değil.

Dileriz ki toplumun tüm katmanları aynı duygu ile coşsun. Nifak tohumları çürüsün.

Dostluklar filizlensin, bu toprağın kara bağrında insanlar dostluktan nasiplensinler.

Buyurun. Lokman Yıldırım Bey'in reçetesinden bir kaç doz almaya ne dersiniz. İlaç gibi yazı.

Ahmet TÜRKAN - HABERNAME

***

FARKLILIKLARIN KARDEŞLİĞİ
Farklı renklerin, farklı ırkların, farklı dillerin, tenlerin ve farklı dillerin, hatta farklı coğrafyaların ve tüm farklılıkların zenginlik olduğuna, olması gerektiğine şeksiz -şüphesiz ve gerekçesiz inananlardanım. Ama bütün renkleri vuruluyor insanlığın bugün. Farklılıklarımız en gaddar en muhteris hırslarımızın kurbanı oluyor. Farklılıklar ipimiz, İdam sehpalarımız oluyorlar.
Şeytan nefeslerimize siniyor ve bizler en ince ve en yumuşak değerlerimizle vuruluyoruz. Fark ediyor muyuz?
Farlılıklarımız bizi, bizleri vuran en kalleş kurşunlar oluyorlar. Kurşunu sıkan el ve eller belli fakat fark edemiyoruz. Farkına varamıyoruz bize sıkılanları ve bize sıkanları göremiyoruz.
Ateş kusan silaha dönüştürüyorlar farklılıklarımız.
Kendi kanlarımızda boğuluyoruz. Farkına varmıyoruz karanlıkların, karanlık cepheleşmenin. Boyunlarımıza ipi başkaları geçiriyor fakat sandalyemizi kendimiz tekmeliyoruz ayak altlarımızdan.
Oysa kutlu müjdeciler vasıtasıyla uyarılmıştık şeytanın adımlarını izlememeyi. “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.”
Barışı isteyenler hep saf tutmuşlardır doğrunun yanında. Başları dağlar kadar dik ve gururlu. Gerektiğinde bedel ödediler hayatlarından.
Yürüdüler İbrahim gibi ateşe. Ateş ‘serin ve selamet’ oldu onlara.
Ateşe atılmayı bekleyen bir insan ne yapar? Ne bekler? Ne söyler? Kime sığınır?
Sığınacağımız makam; makamların üstünde bir makam olursa eğer bütün göklerin kapıları açılır ardına kadar teker teker. Vekil olarak ALLAH yeter. Katıksız bir iman bu.
Hayatın her anında O’na sığınmak…  İnanmak en büyük güçtür. İnanmak ateşte yürümektir. İnanmak denizin önümüzde sayfa sayfa açılmasıdır. İnanmak Yusuf gibi çıkmaktır kuyudan. İnanmak üstünlüktür. “ Eğer inanıyorsanız en üstün sizsiniz” Bizler inanıyoruz. Bir binanın tuğlaları gibi kenetleniyoruz bütün farklılıklarımızla.  Bize pusu kuranların farkına varıyoruz. Cennetten kovulmamıza sebep olan şeytanın süslü vaatlerine aldırmıyoruz artık. “Ey iman edenler (insanlar) hepiniz topluca barışa ve güvenliğe (İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size apaçık düşmandır.” Süslü kelimelerinin ardına düşmüyoruz. Farkına varıyoruz sahte dincilerin, sahte Kürtlerin, sahte Türklerin, sahte sağcıların ve sahte solcuların. Bütün sahteler yıkılıyor birer birer.
Kaçıyoruz bizi çağıran tehlikelerin tuzağından, uzaklaşıyoruz hızlıca. Bütün renklerin cümbüşünde dans ediyoruz. Kutluyoruz tüm renklerin kardeşliğini. Bir tek renge uyuyoruz. Allah’ın bize verdiği rengin dışında hiçbir rengi kabul etmiyoruz. “Bu din, ALLAHın verdiği bir renktir. Kim ALLAHtan daha iyi bir renk verebilir?" 
Adımız Berfin, Muhammed, Ömer, Ali ve Ebu Hayyam oluyor. Hiroşimayı düşünüyoruz. Filistinde direniyoruz. Bir gün Newyork’taki zencilerin akşam sofralarında kaşık atıyoruz. Dervişin kaşıklarını hatırlıyoruz. Önce kardeşimize ikram ediyoruz. Bir tas çorbadan hepimiz doyuyoruz.
Kızılderililerin beyaz adama karşı savaşındayız bir gün. Irakta işgale karşıyız. Afrika’da açız. Küba’da direniyoruz. Örtülerimizle, takvamızla yer alıyoruz bütün alanlarda. Saçımızla, sakalımızla özgürüz.
Biz her yerdeyiz. Her gün çoğalıyoruz. Hür gün binler oluyoruz. Birde on, on da bin başak çoğalıyoruz. Saflarımız daha sık ve daha muhkem şimdi. Kardeşiz. Tüm inananlar kardeş oluyor.
Güneş daha parlak bir yüzle doğuyor bu gün…
Her gün umut ateşimiz daha fazlaca ışık veriyor.
Karanlıklar dağılıyor…
Fark ediyor musunuz kardeşlerim…
 
Saygılarımla
 
Lokman YILDIRIM

Etiketler :