TÜRKİYE'NİN KANINI DONDURAN İDDİALAR?
Türkiye peş peşe gelen itiraf ve deşifrelerle sarsıldı. İşte o Ergenekon sanıkları, Hizbullah, PKK ve Dev-Sol ve Yazıcıoğlu kazası ile ilgili iddialar...
♦ İstihbaratçı Orakoğlu Ergenekon davasında terör örgütleri ile Ergenekon arasındaki ilişkileri deşifre etti.
♦ Balyoz sanığı cezaevinden çıktıktan sonra savaşacaklarını ilan etti.
♦ Halen 'resmi görevi' devam eden gizli tanık ise, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikoptere kazadan 2 saat sonra ulaşıldığını belgeledi.
(1) BİZİ YASAYLA ÇIKARTACAKLAR SAVAŞACAĞIZ
Balyoz tutuklusu Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar’a ait olduğu iddia edilen ses kaydı gündeme damgasını vurdu. Ilgar, yasa tasarısıyla iki aya kadar çıkacaklarını savunurken “Çıktıktan sonra güzel planlarımız var. Savaşsa savaş yapacağız. Burada bitmemesi lazım” diyor. Balyoz Darbe Planı davası tutuklusu Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar’a ait olduğu iddia edilen şok bir ses kaydı internette yayımlandı. Ilgar, yasa tasarısının hazırlandığını ve 2 ay içinde çıkacaklarını belirtirken savaşacaklarını vurguluyor. Ilgar’a ait olduğu ileri sürülen kayıttaki ifadeler dudak uçuklatıyor. Ilgar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ‘aymazlıkla’ suçluyor. Son 4 Genelkurmay Başkanı’nı da suçlayan Ilgar, “Bu insanlar vatan haini. İnanın yüzleri çok kirli bunların” diyor. İşte Türkiye’nin gündemine damgasını vuran ifadeler:
YA EKONOMİK KRİZ YA İÇ SAVAŞ
Çıktıktan sonra da güzel planlarımız var. Yani bu bir savaşsa savaş yapacağız. Yapacak bir şeyimiz yok yani. Burada bitmemesi lazım bunun. Bir iki aya kadar da ve bilgiler de gelen bilgiler de emareler de o yönde. Bir yasa tasarısı gündemde. O yasayla bizi çıkaracaklar. Bu ülke ya ekonomik krizle ya bir iç savaşla kendine gelecek. Bu iki seçenekten bir tanesi kapımızı çalacak. Ondan sonra dönüş yolu orada başlayacak.
ERDOĞAN’A ‘AYMAZ’ HAKARETİ
Ki başbakan hakkında da yani onların da sıkıntıları var. Onlar da bir zaman gelip o dosyaları çıkacak. Yani bir değil on değil. Onların çıktığı anda dibe vuracaklar. Geliyor radarı İsrail’e güya efeleniyor. Getiriyor radarı ülkemize koyuyor. Böyle aymazlık olmaz. Bilmiyor bunu insanlar. bunun sonu gelecek. Rüzgâr hiçbir zaman kuzeyden esmez. Dönecek bu rüzgâr.
4 GENELKURMAY BAŞKANI VATAN HAİNİ
Silahlı Kuvvetler şu anda maalesef ben şu andaki genelkurmay başkanına fazla fatura çıkaramıyorum. Çünkü kendisiyle yakinen çalıştım. İyi biliyorum duygularını düşüncelerini. Çok zeki bir adamdır. Burdan bir çıkış stratejisi yaratıyor kendince. Ama bundan önceki 4 genelkurmay başkanı bizim bu hale gelmemizin en büyük nedenidir. Çünkü hepsinin sıkıntısı vardı. Köşeye sıkıştırıldılar bunlar, yaptıkları hatalardan dolayı hareket edemez hale geldiler. Elleri kolları bağlandı ve bu hale geldik. Lider lazım. Ha o lider kriz dönemleri lider yaratır. İşte geçmiş genelkurmay başkanı o yüzden lider olma şansını kaybetti. İnisiyatif sıfır insanlarda. Yani operasyon yapamıyor. Olay hâkimiyetini kaybetti. Hiçbir azim, hiçbir inisiyatif, hiçbir cesaret yok. Ve bu işler de liderlikle kazanılır. Bu insanlar vatan haini, vatan haini yani. İnanın yüzleri çok kirli bunların.
(2) YAZICIOĞLU KAZASINDAN EZBER BOZAN TANIKLIK
BBP’nin merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının hayatını kaybettiği helikopter kazasının üzerinden 3 yılı aşkın süre geçmesine rağmen soru işaretleri cevap bulabilmiş değil. Oysa kazaya ilişkin çok sayıda yeni bilgi ve belge çıktı. Bu konudaki son ve en çarpıcı gelişme ise “gizli tanık” olarak ifade veren bir görgü şahidinin anlatımları sonrasında oldu. Halen ’resmi görevi’ devameden gizli tanığın verdiği bilgi ve belgelere göre Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikoptere kazadan 2 saat sonra ulaşılmış. Gizli tanık, bunu Hava Kuvvetleri’nin bilgisayarlarından çekip savcıya teslim ettiği görüntülerle de destekledi.
ŞOK EDİCİ AYRINTILAR
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de iletilen belgelere göre kazanın olduğu 25 Mart 2009 tarihinde saat 17.42’de enkaz bölgesinde ’J’ kodlu iki askeri helikopter gözüküyor. Tanığın anlatımlarına göre Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Muhabere Yönetim (MY) Modülü sisteminde tutulan kayıtlar da, 17.42’de iki askeri helikopterin hareketi gözüküyor. 25 Mart tarihli sistemkayıtlarında ayrıca Muhsin Yazıcıoğlu’nu taşıyan helikopter büyük bir nokta, diğer iki helikopter ise küçük beyaz noktalar şeklinde kayıtlara girmiş. Gizli tanığın anlattıklarına göre helikopter 15.03’te düştükten sonra 17.42’de ’J’ kodlu helikopter enkaz bölgesinin 300metre uzağına iniş yapıyor ve 17.49’da kalkıyor. Yine iddiaya göre söz konusu helikopter rotasını Güney Kıbrıs’a çeviriyor.
MY MODÜLÜ İNCELENDİ Mİ?
Kayıt ve görüntülere göre enkaz bölgesine 17.47’de ikinci bir helikopter iniyor. Fakat ne zaman kalktığına dair bir bilgi yok. MY Modülü’nde ayrıca Yazıcıoğlu’nun helikopterinin Çağlayancerit’ten kalkışından itibaren düştüğü yere kadar sistemde takip edildiği de görülebiliyor. Edindiğimbilgilere göre Yazıcıoğlu olayındaki gizli tanık hâlâmuvazzaf. Konumu gereği de sistemi çok yakından biliyor. Savcıya verdiği ifadeden sonra tehdit edilmiş. Hatta ismi İşçi Partisi ile anılan emekli bir generalin de konuyu araştırmak hatta gizli tanık olduğundan şüphelendiği kişileri sorgulamak için müdahil olduğu ifade ediliyor. Gizli tanık çok önemli ayrıntılar verdi fakat soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Malatya Savcılığı’nın MY Modülü üzerinde inceleme yapıp yapmadığı bilinmiyor. Oysa Hava Kuvvetleri’ndeki Hareket Merkezi ülke üzerindeki her türlü hava trafiğini kaydediyor. Anlık bilgiler de Türkiye haritası üzerinde kayıt altına alınıyor. Bu işleme MY Modülü deniyor. Askeri literatürdeki karşılığı ise ‘hava sahası izleri.’ Tanığın iddiasına göre 6 kişiye mezar olan TC-HEK numaralı helikopterin, Çağlayancerit’ten düştüğü ana kadar ki tüm hareketi kayıtlı.
ORADA NE YAPTILAR?
BBP tarafından savcılığa yapılan başvuruda MY Modülü’nde gözüken helikopterlerin neden orada olduğuna ilişkin sorular var. Ayrıca gizli tanık da savcıya ’J’ kodlu helikopterlerle ilgili çok sayıda belge ve telsiz konuşmalarına ilgili bilgi verdi.
SORUŞTURMA KAPATILIYOR MU?
Kazanın üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen hâlâ soruşturmanın bitirilememiş olması kafaları karıştırıyor. Üstelik hâlâ resmi unvanı da olan bir gizli tanığın verdiği ifadeye ve getirdiği belgelere rağmen kamuoyu tatmin edici cevaplara ulaşabilmiş değil. BBP yönetimi de gelenin durumdan rahatsız. Çünkü gizli tanığın ifadesinin üzerinden 3 ayı aşkın zaman geçti ama hâlâ ifadede ismi geçen kurum ve merkezlere savcı tarafından gidilmedi. Aksine savcılık iddiaları araştırırken kuvvet komutanlığına yazı yazarak bazı belgeleri istemekle yetindi. Oysa bizzat yerinde inceleme yapılmalıydı.
Soruşturmayla ilgili bir başka endişe konusu da Malatya Özel Yetkili Savcılığı’nın statüsündeki değişiklik. Yaklaşık 3 ay önce, daha önceden Erzurum’a bağlı olan Sivas, Malatya Savcılığı’na bağlandı. Bu durum da aralarında Başbağlar gibi hacimli dosyaların Malatya’ya taşınması sonucunu doğurdu. Savcıların iş yükü arttığı için Yazıcıoğlu olayına yeterince vakit ayıramadılar. Ayrıca zaman aşımı baskısı yüzünden öncelik verilen başka dosyalar da var.Bu kapsamda HSYK’dan yeni savcı atanması talebi yapıldı ancak henüz sonuç çıkmadı.
BBP yönetimini ve aileyi endişelendiren bir başka gelişme ise geçtiğimiz cuma günü 8 aydır tutuklu bulunan kaza kırım ekibinin tahliye edilmesi. Yazıcıoğlu’nun avukatları ”Dosya kapatılıyor mu” endişesi yaşıyor. Kulislere göre soruşturma Kahramanmaraş’a yollanabilir. BBP lideri Mustafa Destici bugün bir basın toplantısıyla endişelerini kamuoyuyla paylaşacak. Öncelikli talepleri ise dosya üzerindeki gizlilik kararının kaldırılması. ’Bu sayede herkes her şeyi öğrensin’ diyen Destici, olayın aydınlatılmamasının Türkiye’nin ayıbı olduğunu söylüyor.
3) HİZBULLAH, PKK VE DEV-SOL’U ERGENEKON YÖNETİYOR
Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu, önemli açıklamalarda bulundu. 11 yıl istihbarat ve terör şube müdürlüğü, 9 yıl il emniyet müdürlüğü yaptığını hatırlatan Orakoğlu, Hizbullah, PKK ve Dev- Sol’un ‘bir yerlerden’ yönetildiğini gördüğünü söyledi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Ergenekon davasının 187. duruşmasında bilgi veren Orakoğlu, 1960’lı yıllardan beri bazı cinayetlerin birmerkezden işlendiğine inandığını belirtti.
Ergenekon’un, Hizbullah, PKK ve Dev-Sol gibi terör örgütlerini kurduğunu ve yönettiğini savunan Orakoğlu, ‘devletin içinde devletin yetkilerini kullanan bir grup’ bulunduğunu ifade etti. Orakoğlu, “Bu grup, bazı insanları vaatlerle ele geçiriyor. Türkiye’de darbeler öncesinde çok ciddi sıkıntılar oluyor. Cinayetler işleniyor. Bunlar terör örgütleri kullanılarak yapılıyor. PKK’nın da taşeron bir örgüt olarak kullanılması söz konusu. Türkiye’de her darbe öncesi sıkıntılı bir süreç getiriliyor. AK Parti iktidara geldiği dönemde de eylemsiz olan PKK, 2003 yılından sonra eylemlerini artırdı” şeklinde konuştu.
MUMCU SUİKASTINI AYDINLATACAK BELGELER
2000 yılında,Hizbullah terör örgütünün lideri Hüseyin Velioğlu’nun bir operasyonla öldürüldüğünün iddia edildiğini anlatanOrakoğlu, şöyle devam etti: “İsabet eden kurşunlardan yüzü tanınmayacak durumdaydı. Aynı operasyonda iki kişi de sağ olarak ele geçirildi.Nasıl bir kişinin yüzü tanınmayacak hale geliyor da yanında bulunan iki kişi çizik dahi almadan yakalanıyor.” Orakoğlu, olayda ölen kişinin Velioğlu olarak lanse edildiğini savundu. Bu operasyonda büyük bir bölümü yakılmış olarak kurtarılan arşivin Amerika’ya kriminal incelemesine gönderildini kaydeden Orakoğlu, “Tamamına yakını kurtarıldı.Hatta bu kurtarılan belgelerden UğurMumcu suikastını aydınlatacak önemli bilgilere ulaşıldı” iddiasını ortaya attı.Hatay İl EmniyetMüdürlüğü yaptığı 1991 yılında,Hatay’daki şehir kulübünde, Adana JandarmaBölgeKomutanı olan Tuğgeneral Temel Cingöz ile İl jandarma Alay Komutan’nın da katıldığı bir yemek yediklerini ifade eden Orakoğlu, “Kapının önünde uzun boylu, yakışıklı, esmer bir kişi vardı. Ben Cingöz Paşa’nın koruması zannettim. Paşa onu da masaya çağırdı” diye konuştu.
HABLEMİTOĞLU'NA MİT VADEDİLDİ
Orakoğlu, Necip Hablemitoğlu’na MİT müsteşarı olacağının söylendiğini, onun da müsteşar olmak için çalışmalar yaptığını anlattı. Orakoğlu, cinayetin ‘onu ortadan kaldırmaya yönelik’ olduğunu ileri sürdü. Türkiye’deki önemli cinayetlerin izleri takip edildiğinde sonucun sürekli İran’a çıktığını belirten Orakoğlu, “Bu cinayetlerde Gladyo tipi yapılanmalara ulaşamazsınız. Cinayeti işletenler, şüpheleri özellikle dini özellikleri ön plana çıkan devletlere yönlendirirler” ifadesini kullandı.
MALKİ CİNAYETİ DIŞ BAĞLANTILI
Orakoğlu, 28 Şubat sürecinde ordu içinde PKK ile görüşen bir grubu tespit ettiklerini aktardı. Nesim Malki cinayetinde ise dış güçlerin rol oynadığını savunan Orakoğlu, şunları kaydetti: “Bursa’ya bu konuyu araştırmak için bir ekip gönderdim. Şükrü Elverdi, Burhanettin ve Mehmet Sümbül isimlerine ulaştılar. Erol Evcil’in yanında da emniyetten ayrılma Yusuf İnan isimli biri çalışıyordu. 2 mermi bulduk. Malki cinayeti ile ilgisini araştırıyorduk ki görevden ayrıldık. Önce Japonya’ya, ardından da başka birkaç ülkeye gönderildim. MOSSAD tarafından, sermaye ve medya borçlandırılarak ele geçirilmişti. Nesim Malki’yi öldürenler parasının üzerine yattı. Bu para öyle böyle bir para değildi. Sadece bir kişinin borcu 3,5 milyon dolardı.”
DANIŞTAY TETİKÇİSİ TESADÜFEN YAKALANDI
Danıştay saldırısının Yüksek Yargı’ya yapılan büyük bir saldırı olduğunu dile getiren Orakoğlu, bu durumun Türkiye açısından kırılma noktası olduğunu söyledi. Danıştay saldırısının üzerinden 10 dakika geçmeden bazı devlet yetkililerinin ‘laik düzene saldırı’ açıklamasında bulunmasını ‘garip’ olarak niteleyen Orakoğlu, “Olayın tetikçisi olduğu ileri sürülen kişi de tesadüfen yakalandı” dedi.
Bugün
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.