Türkiye Gizlice Kısırlaştırılıyor
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer; “Önlem alınmazsa 2030’larda Türkiye kadının doğurganlığı sıfırlarlara kadar inecek” dedi.
Türkiye erkeklerinin spermleri tümüyle yok olmakla yüzyüze kalabileceğini belirten Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin Ankara’da lobicilik yaptığını iddia eden Özer, birçok genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin dünya çapında adlarının ‘şeytani şirketlere’ çıktığını belirtti.
Türkiye’yi ve Türk tohumunu kurtarmanın Abd’li Monsanto’nun yanısırı yine ABD’li Pioneer, İsrailli Hazera, Şilili SQM, Alman KWS, Güney Kıbrıs’tan AMC/AGRIMATCO, Cheetos, Lay’s, Ruffles, Doritos, Rocco, Al a Turca gibi cips markaları ile tanıdığımız Abd’li PepciCola’ya ait Fritolay, Fransalı Limagrain, Yunanlı Golden Westseeds, İsviçreli Syngenta gibi şirketlere kalmadığını belirten Özer; “Gerçeği toplumun anlayacağı bir dille özetlersek amaç; Türk florasını ve tohumunu genetiğini değiştirerek kendi adlarına tescil etmektir” dedi.
Genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin gerçek amaçlarının mısır, soya, kanola, ayçiçeği, buğday, pamuk, domates, hıyar, biber, fasulye, bezelye, patlıcan, kabak, kavun, karpuz, ıspanak gibi insan ve insanlık için vazgeçilmez ortak mirası, mülkiyetlerine geçirmek olduğunu ileri sürerek “Küresel kuraklık masalıyla zihinleri kirletilen insanlık şimdi “susuz tohum” masalıyla pazarlanan iğdiş edilmiş, kısırlaştırılmış ebter tohumlarla kıyamet öncesi “gıda kıyameti” ile karşı karşıyadır.
Susuz bir yaşam mümkünmüş gibi susuz toprakta yetiştiği iddiasıyla çiftçisiyle, akademisyeniyle, siyasetçisiyle, satıcısıyla, teknik elemanıyla ve tüketicisiyle bir ülke topyekûn aldatılmakta ve geri dönüşü imkânsız bir musibete sürüklenmekte.
Geliyorum diyen belânın tacirleri, “Dünyada birçok ülke GDO’lardan yüksek gelir elde ediyor. Türkiye’de ise düşünmeden, insan sağlığını olumsuz etkiliyor diye karşı çıkılıyor. Biz, bir zamanlar matbaaya da karşı çıkmıştık. Türkiye’de bir an önce bu konuda altyapı hazırlanmalı” şeklindeki gerçek dışı beyanlarla halen her 100 kişiden 25’nin kısırlaştırıldığı ülkemizin çok yakın gelecekte hemen herkesin kısırlaştırıldığı bir toplum olması için çalıştığının farkındalar mı acaba?
GDO savunucuları GDO’lu ürünlerin “kanıtlanmış bir olumsuz etkisi yok” iddiasındalar. Hâlbuki farelerde yapılan deneylerde her nesilde artan ve 4. nesilde yüzde yüz kısırlaşma etkisi yaptığı ispatlanmıştır. Tohum mirasına konmaya çalışan GDO’lu hibrit tohumu üreticisi firmalar ve dernekleri mâdemki bu kadar iddialılar, o halde patron ve yöneticileri gönüllü denek olsunlar ve laboratuarlarda kendilerinde deneyler yapılsın. Şayet zararsızsa bizde kendilerini destekleyelim. Ya da ebediyete kadar sussunlar.
Çok iyi bilinmelidir ki Türkiye önlem almazsa 2030’larda Türkiye’de kadının doğurganlığı sıfırlarlara kadar inecek Türkiye’de erkeklerinin spermleri tümüyle yok olmakla yüzyüze kalabilecektir. Bunun sorumlusu ebter horum üreticileri kadar buna izin veren siyasetçiler ile gerçeği toplumdan gizleyen bilim çevreleri olacaktır” dedi
Genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin Ankara’da lobicilik yaptığını iddia eden Özer, birçok genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin dünya çapında adlarının ‘şeytani şirketlere’ çıktığını belirtti.
Türkiye’yi ve Türk tohumunu kurtarmanın Abd’li Monsanto’nun yanısırı yine ABD’li Pioneer, İsrailli Hazera, Şilili SQM, Alman KWS, Güney Kıbrıs’tan AMC/AGRIMATCO, Cheetos, Lay’s, Ruffles, Doritos, Rocco, Al a Turca gibi cips markaları ile tanıdığımız Abd’li PepciCola’ya ait Fritolay, Fransalı Limagrain, Yunanlı Golden Westseeds, İsviçreli Syngenta gibi şirketlere kalmadığını belirten Özer; “Gerçeği toplumun anlayacağı bir dille özetlersek amaç; Türk florasını ve tohumunu genetiğini değiştirerek kendi adlarına tescil etmektir” dedi.
Genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin gerçek amaçlarının mısır, soya, kanola, ayçiçeği, buğday, pamuk, domates, hıyar, biber, fasulye, bezelye, patlıcan, kabak, kavun, karpuz, ıspanak gibi insan ve insanlık için vazgeçilmez ortak mirası, mülkiyetlerine geçirmek olduğunu ileri sürerek “Küresel kuraklık masalıyla zihinleri kirletilen insanlık şimdi “susuz tohum” masalıyla pazarlanan iğdiş edilmiş, kısırlaştırılmış ebter tohumlarla kıyamet öncesi “gıda kıyameti” ile karşı karşıyadır.
Susuz bir yaşam mümkünmüş gibi susuz toprakta yetiştiği iddiasıyla çiftçisiyle, akademisyeniyle, siyasetçisiyle, satıcısıyla, teknik elemanıyla ve tüketicisiyle bir ülke topyekûn aldatılmakta ve geri dönüşü imkânsız bir musibete sürüklenmekte.
Geliyorum diyen belânın tacirleri, “Dünyada birçok ülke GDO’lardan yüksek gelir elde ediyor. Türkiye’de ise düşünmeden, insan sağlığını olumsuz etkiliyor diye karşı çıkılıyor. Biz, bir zamanlar matbaaya da karşı çıkmıştık. Türkiye’de bir an önce bu konuda altyapı hazırlanmalı” şeklindeki gerçek dışı beyanlarla halen her 100 kişiden 25’nin kısırlaştırıldığı ülkemizin çok yakın gelecekte hemen herkesin kısırlaştırıldığı bir toplum olması için çalıştığının farkındalar mı acaba?
GDO savunucuları GDO’lu ürünlerin “kanıtlanmış bir olumsuz etkisi yok” iddiasındalar. Hâlbuki farelerde yapılan deneylerde her nesilde artan ve 4. nesilde yüzde yüz kısırlaşma etkisi yaptığı ispatlanmıştır. Tohum mirasına konmaya çalışan GDO’lu hibrit tohumu üreticisi firmalar ve dernekleri mâdemki bu kadar iddialılar, o halde patron ve yöneticileri gönüllü denek olsunlar ve laboratuarlarda kendilerinde deneyler yapılsın. Şayet zararsızsa bizde kendilerini destekleyelim. Ya da ebediyete kadar sussunlar.
Çok iyi bilinmelidir ki Türkiye önlem almazsa 2030’larda Türkiye’de kadının doğurganlığı sıfırlarlara kadar inecek Türkiye’de erkeklerinin spermleri tümüyle yok olmakla yüzyüze kalabilecektir. Bunun sorumlusu ebter horum üreticileri kadar buna izin veren siyasetçiler ile gerçeği toplumdan gizleyen bilim çevreleri olacaktır” dedi