Türk Konseyi Sosyal Medya Eğitim Programı'nda dezenformasyonla mücadele ele alındı

Türk Konseyi Sosyal Medya Eğitim Programı'nda dezenformasyonla mücadele ele alındı

AA Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Yusuf Özkır:- "Gazetecilik, gerçeğin olduğu gibi ya da olduğuna en yakın aktarılmasıdır, yeniden üretilmesi kesinlikle değildir. Gazetecilerin haberlerini sosyal sorumluluk, toplumsal sorumluluk gibi...

İSTANBUL (AA) - Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Üyesi ve Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Özkır, "Gazetecilik, gerçeğin olduğu gibi ya da olduğuna en yakın aktarılmasıdır, yeniden üretilmesi kesinlikle değildir." dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi'ne (Türk Konseyi) üye ülkeler arasında sosyal medya ve dezenformasyonla mücadele alanlarında bilgi ve tecrübe paylaşımı sağlamak amacıyla İstanbul'da bir otelde düzenlediği Türk Konseyi Sosyal Medya Eğitim Programı, alanında uzman akademisyenlerin sunumlarıyla devam ediyor.

Programda, "Algı ile Gerçeklik Arasında Sosyal Medya Mecraları: Türkiye'nin barış Harekatlarında Sosyal Medya Dezenformasyonları" başlıklı sunum yapan Doç. Dr. Yusuf Özkır, gazeteciliğin tanımını yaparak, bazı savaş ve krizlerin algılar vesilesiyle ortaya çıktığını, bu sebeple gazetecilerin gerçeği bozmadan olduğu gibi aktarması gerektiğini belirtti.

Özkır, algı ve gerçeklik konularına değinerek, verdiği 2 farklı örnekle gerçeğin önemini kaybettiğini, algının ise kitleleri etkileme noktasında belirleyici hale geldiğini anlattı.

1. Körfez Savaşı'nda, uluslararası medyanın Irak'ta yaşananlara ilişkin gerçekle alakalı olmayan algı içerikli görüntü ve haberlerine ilişkin örnekler sunan Özkır, şöyle konuştu:

"Gerçeğin öneminin yok edildiği bir atmosfer karşımıza çıkıyor. O zamanın en etkili kitle iletişim aracı televizyon üzerinden bu bütün dünyaya servis ediliyordu. Oradaki gerçek durumu ise dönemin Fransız filozofu çok etkili bir şekilde açıklamıştı, 'Aslında Irak'ta bir savaş olmadı, bir havai fişek gösterisi bize izletildi.' Burada algıyı söylüyor, eleştirel bir yaklaşım. Irak'ta gerçekte olan ise şuydu, milyonlar insan atılan bomlarla öldürüldü, milyonlarca insan yaralandı, milyonlarca insan evsiz kaldı, milyonlarca insan mülteci konumuna düştü ve Irak devleti çöktü, hala da çökmüş olmasının negatif etkilerini bölge ülkeleri yaşıyor. Şu an Türkiye'de İletişim Başkanlığının oluşturmuş olduğu iletişim ve kriz yönetimi altyapısı, TRT'nin ve Anadolu Ajansının geldiği çok dilli küresel seviye o dönemde olsaydı, bize CNN International'ın gösterdiği 'havai fişek' gösterisini değil gerçekten öldürülen insanları, yok edilen evleri ve hayatları gösterir, gerçekle bizi tanıştırmış olurdu. Bu anlamda hem Türkiye hem de Türk Konseyi üyesi diğer kardeş ülkelerin, iletişim alanında atacağı adımların ve ortaya koyacağı alternatif güçlü mecraların ne kadar önemli olduğunun bir kez daha altını çizmek gerekiyor."

Gazetecinin toplumsal sorumluluğunun önemine dikkati çeken Özkır, "Gazetecilik, gerçeğin olduğu gibi ya da olduğuna en yakın aktarılmasıdır, yeniden üretilmesi kesinlikle değildir. Gazetecilerin haberlerini sosyal sorumluluk, toplumsal sorumluluk gibi ana konuları ve mesleklerinin evrensel, uluslararası etik ilkelerini gözeterek yapmaları gerekir. Bu anlamda gazetecilerin sorumlu olduğu esas merci toplumdur, toplum yararı ve çıkarıdır, kendi ülkesinin milli manevi değerleridir, bunları geleceğe taşımaktır. Dolayısıyla gazetecinin, toplumsal sorumluluğunu atlamaması ve unutmaması gerekir." ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Özkır, gazetecinin dikkat etmesi gereken tuzaklara işaret ederek, bu tuzakların manipülasyon, sansasyon ve ayrımcılık olduğunu söyledi.

- Dezenformasyonla mücadele için "soft power" ve "hard power"ın önemi

İnternet, sosyal medya ve dezenformasyondaki artışın gerekçelerini örnekler vererek sıralayan Özkır, dezenformasyonun önlenmesi için yapılması gerekenleri anlattı.

Türkiye'nin son dönemde gerçekleştirdiği barış harekatlarında sosyal medyada karşı karşıya kaldığı dezenformasyonlara işaret eden Özkır, şunları kaydetti:

"Soft power, hard power meselesi var, bu ikisinin birleştirilmesi çok kritik. Türkiye bunu Afrin operasyonunda başarabildi. Sahadaki askeri gücünüz bir taraftan etkili olacak ama bir taraftan da oradaki kapasitenizi dünyaya doğru anlatacak doğru medyaların, mecraların da olması gerekir. Türkiye, Zeytin Dalı Harekatı esnasında şöyle bir yalanla karşı karşıya kaldı. PKK'lılar ve onun yandaşı olan AFP gibi çeşitli küresel mecralar Türkiye'nin Afrin'de bir hastaneyi bombaladığını ve pek çok sivili öldürdüğüne dair bir yalan haber paylaştılar, bir de görüntü koydular. Bu çok hızlı bir şekilde 'Türkiye katliam yapıyor, insanları öldürüyor, hastaneleri bile vuruyor.' şeklinde sosyal medyada küresel ölçekli Türkiye karşıtı algı operasyonu yapıldı. Türkiye, İHA'larla Afrin'deki hastane üzerinden canlı görüntü aldı. Bu görüntüler TRT ve AA tarafından birçok dilde küresel ölçekte paylaşıldı. Sosyal medyadan da paylaşıldı ve büyük bir yalan, Türkiye'nin kendi devlet kapasitesini hem soft power hem de hard power düzeyinde geliştirdiğinden dolayı çok hızlı bir şekilde çürütüldü. Yalan terörüyle dezenformasyonla ve algı operasyonlarıyla mücadele için soft power ve hard power'da güçlenmeye devam."

"Yalan terörü etkili ve güçlü, sosyal medyada çok fazla maruz kalınan yalan var" diye gerçeği savunmaktan, daha yukarıya taşımaktan vazgeçilmemesi gerektiğini belirten Özkır, insan, gazeteci ve yazılım kaynağına yatırım yapılması gerektiğini, Türkiye'nin ve konseye üye diğer ülkelerin bu anlamda iyiye gittiğini, uzun vadede daha da iyi olacağını dile getirdi.

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.