Türk aile değerleri araştırıldı

Türk aile değerleri araştırıldı

Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Türkiye'nin aile değerlerini ilk kez araştırdı. Araştırma raporunda, Türk ailesinin toplumsal değişimden korunması için ''Aile Danışmanlığı Merkezlerinin'' kurulması önerildi. Raporda, çocuklara yönelik okullar

Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünce düzenlenen ''Türkiye'de Aile Değerleri'' Araştırması, ailenin Türk halkı için ne kadar büyük önem atfettiğini ortaya koyuyor.

Nicel ve nitel analizler yapılarak gerçekleştirilen araştırma sonuçlarında, nicel verilerde Türkiye genelinde 6 bin 35 veri analizi yapıldı. Nitel verilerde ise 12 bölgeyi temsil eden birer ilden 120 kişiyle derinlemesine görüşme yapıldı. Araştırmada, yüzde 50,2 oranında kadınlar, 49,8 oranında da erkeklerle görüşüldü. Görüşülenlerin yüzde 70'i evli, yüzde 57,6'sının ailesi de 4-5 ve daha fazla kişiden oluşuyor.

Araştırmaya katılanların yüzde 83,7'si maddi ve manevi sorunlar olduğunda ilk olarak aileye başvurulması gerektiğini düşünüyor. Ailesinin iyiliği için her türlü sıkıntıya katlanabileceğini ifade edenlerin oranı ise yüzde 90,3.

Katılımcıların yaklaşık 4'te 3'ü aile içi sorunların eşler arasında çözülmesini gerektiğini belirtirken, görüşülenlerin yüzde 66,3'ü aile büyüklerine duyulan saygı nedeniyle aile içi ilişkilerin eşler kadar anne babaları da ilgilendirdiğini savunuyor.

Türk ailelerinin tamamına yakını, çocuklarının kendi ayakları üzerinde duracak şekilde yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Katılımcıların yüzde 83,7'si çocukların evleneceği eşi kendisinin seçmesi gerektiğini belirtiyor. Görüşülen kişiler, ister kız olsun ister erkek, çocukların 18 yaşına geldiklerinde kendi kararlarını alabilmeleri gerektiğini düşünürken, çocuklarının gelecekte beklentilerinde ailelerin etkin rol almasını da istiyor.

Araştırmaya göre, erkek çocuğun aileye itibar kazandırması anlayışı Türk ailesinde artık kabul görmüyor. Katılımcıların yüzde 56,1'i ''Erkek çocuk sahibi olmak daha çok itibar kazandırır'' ifadesine katılmıyor. Görüşülenlerin yüzde 64,4'ü çocuk eğitiminde dayağı etkili bir yol olarak da görmüyor.

-''FLÖRT KIZLAR İÇİN BİR TUZAK''-

Evlilik, sadakat ve eşler arasındaki ilişkiye yönelik ifadelerin de incelendiği araştırmada, katılımcıların yüzde 89'u evliliğin temelinde sadakat olduğuna inanıyor. Sadakati zedeleyici davranışlar hem erkekler hem de kadınlar için uygun görülmezken, ''Kadının aldatması asla affedilemez'' ifadesi yüzde 82,4, ''Erkeğin aldatması asla affedilemez'' ifadesi ise yüzde 72,2 oranında destekleniyor. ''Evli de olsa erkekler çapkınlık yapabilir'' görüşün ise katılımcıların yüzde 20,3'ü destek veriyor.

Katılımcıların yüzde 82,2'si evlilik dışı cinsel ilişkinin asla kurulmaması gerektiğini düşünüyor. Öte yandan görüşülenlerin yüzde 40,8'i kızların flört etmesinde sakınca görmediğini belirtirken, yüzde 42,3'ü flörte karşı çıkıyor. Bazıları flörtü evliliğe giden yolda olması gereken ve tarafların birbirini tanımasına imkan veren bir uygulama olarak algılarken, diğer yarısı ise konuyu cinsellik içinde değerlendiriyor ve ''flörtü kızlar için bir tuzak'' olarak algılıyor.

Evlenmeden çocuk sahibi olma fikrine katılımcıların yüzde 82,4'ü karşı çıkıyor. Görüşülenlerin yüzde 79,7'si de nikahsız birlikte yaşayabilme durumunu kabul etmiyor.

''Anlaşamayan eşlerin boşanmaktan kaçınmaması gerektiğini'' katılımcıların yüzde 60,6'sı kabul ediyor. Görüşülenlerin yüzde 21,2'si bu görüşe katılmazken, yüzde 18,2'si kararsız olduğunu belirtiyor. Görüşüler kişilerin yüzde 91,6'sı evlilikte eşlerin her türlü fedakarlığı yapması gerektiğini ifade ediyor.

Katılımcıların yüzde 50,8'i ''Bir kadının asıl görevi çocuk bakımı ve ev işleridir'' görüşünü destekliyor. Öte yandan, görüşülen kişilerin yüzde 64,1'i ev işlerinde kadın kadar erkeğin de sorumlu olduğunu ifade ediyor. Araştırmada, kadın rolleriyle ilgili geleneksel kalıpların değişmekte olduğu, yerine eşitlikçi bir anlayışla ev içi işlerin eşlerin birlikte işbirliğiyle yaptıkları görevler olarak algılandığı sonucunun çıkarıldığı kaydedildi.

-''KADIN TOKADI SİNEYE ÇEKMELİ'' DİYENLERİN ORANI YÜZDE 24,5-

Araştırmaya göre, kadın-erkek ilişkileriyle ilgili ifadeler incelendiğinde ailede son sözü söyleyecek ve yönetecek bir kişinin bulunmasının gerektiği ve bunun da erkek olduğu yönünde toplumda var olan geleneksel anlayışın devam ettiği görülüyor. Katılımcıların yüzde 66,4'ü ailenin reisinin erkek olduğunu belirtirken yüzde 61'i de ailenin geçiminde erkeği sorumlu tutuyor.

Katılımcıların özellikle de ailede kadına yönelik şiddeti desteklemediği belirlenirken, görüşülen kişilerin yüzde 16,4'ü kadının itaat etmediğinde kocası tarafından dövülebileceğini, yaklaşık 4'te biri ise kadının kocasının tokadını sineye çekmesi gerektiğini düşünüyor. Araştırmada, Türk toplumunda kadına yönelik şiddete izin vermeyen bir değer yargısının giderek güçlendiğinin görüldüğü belirtildi.

Araştırmaya göre, Türk toplumunda dini kurallar günlük yaşam içinde önemli bir yer teşkil ediyor. Aile değerleri arasında dini kuralların bireylerin yaşam felsefelerinde etkin bir rol alması gerektiği algısı önemli ölçüde devam ediyor. Katılımcıların yüzde 85,3'ü ''insanın sık sık dua etmesi'', yüzde 87,1'i de ''ailenin dini ve manevi değerlere bağlı olması'' gerektiğine inanıyor.

Görüşülen kişilerin yüzde 84,9'u bakıma muhtaç aile büyüklerinin aile içinde bakılması gerektiğini düşünürken, ebeveynlerine huzurevinde daha iyi bakılacağını düşünenlerin oranı yüzde 15,4. Katılımcıların 4'te 3'e yakını da çocuklarının yaşlandıklarında kendilerine bakması gerektiğini belirtiyor.

-TÜRK AİLELERİ HAYATLARINDAN MEMNUN-

Katılımcıların yaklaşık 4'te 3'ü hayatlarından memnun olduklarını ifade ediyor. Araştırmada, konuşla ilgili olarak kamuoyunda medya aracılığıyla yansıtılan mutsuz, ümitsiz ve sorunlar arasında bocalayan toplum görüntüsünün aksine hayatından memnun olanların oranının oldukça fazla olduğunun anlaşıldığı belirtildi.

Araştırmaya katılanlar, en çok aile bireylerine güveniyor. Kişiler, aile bireyleri ve yakınları arasında sırasıyla çocuklarına, eşlerine, anne babalarına, ve kardeşlerine güven duyuyor. Katılımcılar, aile bireylerinden sonra da akrabalarına güven duyduklarını belirtiyor. Öte yandan, yakın sosyal çevreye olan güven, aile bireylerine olan güvene göre oldukça düzük düzeyde kalıyor. Katılımcıların yüzde 58,5'i komşularına, yüzde 547,4'ü de iş arkadaşlarına, yüzde 51,5'i ise hemşehrilerine güven duyduğunu ifade ediyor. Görüşülen kişilerin yüzde 74,9'u ilk kez tanıdıkları insanlara güven duymuyor.

Katılımcıların yüzde 99,3'ü en çok aileyi önemsiyor. Görüşülenlerin yüzde 98,1'i çocuklarına, yüzde 96,5' eşlerine, yüzde 93,4'ü dost ve arkadaşlarına, yüzde 92,2'si de kendisine zaman ayırmayı önem veriyor.

Günümüz insanı için ekonomik aktivitenin gündelik hayatın belirleyici öğesi olduğu belirtilen araştırmaya göre, iş ve çalışma hayatını önemseyenlerin oranı yüzde 89,7 olarak görülüyor. Katılımcıların yüzde 95,7'si ev, yüzde 82,8'i araba, yüzde 94,3'ü de tasarruf yapma konusunu önemsiyor.

Görüşülenlerin tamamına yakını sırasıyla çocuklarının aile büyüklerine saygılı, sorumluluklarının yerine getiren, özgüvenli, kendi hakkını savunabilen, bağımsız düşünüp karar verebilen ve üniversite mezunu olarak yetişmesini istiyor.

Araştırma Türk ailesinin en çok birlikte akşam yemeği yediğini ortaya koyuyor. Buna göre katılımcıların yüzde 92,3'ü ailesiyle akşam yemeği yediğini, yüzde 91,3'ü televizyon izlediklerini, yüzde 91,1'i sohbet ettiklerini, yüzde 79,8'i akrabalarını ziyaret ettiklerini, yüzde 74,7 alışverişe gittiklerini, yüzde 56,6'sı piknik yaptıklarını, yüzde 32,7'si de tatile gittiklerini belirtiyor. Türk aileleri birlikte en az sinema ve tiyatroya gidiyor (Yüzde 24,5).

-ERKEKLER, GELENEKSEL KADIN ROLLERİNDEN MEMNUN-

Araştırmaya göre, geleneksel kadın rollerine en çok erkekler, 55 yaş üstündekiler ve Kuzeydoğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlar önem veriyor.

Ailenin dini ve manevi değerlere sahip olması gerektiği düşüncesi ise kadınlar, 35 yaş üstündekiler, eğitimsiz ve ilkokul mezunları ile Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanlar daha çok önemsiyor.

Evlilik, çocuk ve kadın rolleri konusunda geleneksel bakış açısına ise daha çok erkekler, 55 yaş ve üzerindekilerle, Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde yaşayanların sahip olduğu görülüyor.

Ataerkil aile yapısını da erkekler ile Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde kırda yaşayanların benimsediği görülüyor. Kadının çalışma hayatına katılımı ise daha çok üniversite ve üstü eğitimliler, yüksek sosyo ekonomik düzeydekiler ve Batı Marmara ile Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayanlar arasında kabul görüyor. Gençlerin bağımsız olması gerektiği görüşünü ise en çok Ege Bölgesi'nde yaşayanlarla, 18-24 yaş arası gençler, kentlerde yaşayanlar ve üniversite eğitimliler destekliyor.

-AİLE DANIŞMANLIĞI VE DEĞER EĞİTİMİ İSTENİYOR-

Türkiye'de aile değerleriyle ilgili önerilere de yer verilen araştırmada, aile üzerinde farklı açılardan analizler yapılmasına imkan verecek düzenli araştırmalar yapılması gerektiği belirtildi.

Medyanın günümüzde bireylerin toplumu algılamada etkin bir rol oynadığı belirtilen araştırmada, yazılı ve görsel medyada aileye ilişkin sorunların abartılı ve yaygın bir biçimde yansıtıldığı kaydedildi. Şiddet ve cinsellik konularında istismara varan boyutlarda sunulan görüntülerin özellikle genç kuşakları olumsuz etkilediğine işaret edilen araştırmada, evlenmeye karşı isteksizliğin gençler arasında yaygınlaşması ve evlilik normlarının erozyona uğramasında medyanın yansıttığı içeriğin etkisi olduğunun düşünüldüğü vurgulandı. Bu konuda Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünün ilgili kurumlarla işbirliği yaparak Türk medyasında girişimlerde bulunarak, yayınlarda hassas davranılması hususunda çaba sarf edilmesi önerildi.

Eğitim kurumlarında çocuklara yönelik ''Değer Eğitimi'' verilmesi gerektiği ifade edilen açıklamada, ayrıca aileye yönelik yaygın, planlı bir eğitim programı hazırlanması önerildi.

Araştırmada, ayrıca güven konusunun sosyal sermaye bağlamında kavramsallaştırılarak araştırma yapılması gerektiği belirtildi.

Türkiye'nin hızlı bir değişim sürecine girdiği ve bu süreçten en çok ailenin etkilendiğine dikkat çekilen araştırmada, değişim nedeniyle ortaya çıkan hukuksal, psikolojik ve sosyal konularda ''aile danışmanlığı'' merkezlerinin kurulması ve ailelere destek hizmetlerinin verilmesi önerildi. AA

Etiketler :