Darülaceze’nin savaş yıllarında gelişen iyilik projesi olduğunu söyleyen Bayhan, insan hak ve hürriyetlerinin yerlerde süründüğü o karanlık yıllarda Darülaceze gibi sosyal müesseselerle Sultan Abdülhamid Han’ın kimsesizlerin kimsesi olduğunu söyledi.

Bayhan, bütün cephelerde savaşılırken Sultan Abdülhamid Han’ın, bütün tebaya Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ayrımı yapmadan bu yerleşkeyi oluşturarak adını da Bab-ı Şefkat koyduğunu, Bab-ı Şefkat kapısından giren kişinin dini dili ırkı gözetilmeksizin bütün insanlığı kucaklayan dünyaya örnek iyilik teşekkülü olduğunu ifade etti.

Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Dünya liderliğiyle daha da ivme kazanan iyilik hareketleri ve bu iyilik hareketlerinin en gözdesi ve kadim temsilcisinin Darülaceze Müessesesi olduğunu söyleyen Bayhan, “bu kurumun, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Fatma Şahin’in geniş vizyonuyla çağın en gözde mekânları arasına girecektir”dedi.

Bayhan sözlerine şöyle devam etti: “Darülaceze dendiğinde burada yaşayanların hasta, hayata küsmüş insanlar olduğu düşünülür. Oysa buradaki insanlarımızın birçoğu Rehabilitasyon Merkezimizde harika işlere imza atmaktadır. Burada ürettikleri ürünler, zamanında kalitesiyle gözde markalarıkıskandırmaktaydılar. Hayırsever halkımız, Ramazan’da her akşam onar yirmişer kişilik gruplar halinde sakinlerimizi evlerine davet ederek aile ortamında iftar yaptırmakta, konserler tertip edilmekte, kültür ve inanç turları yapılarak dış ortamlarda hoşça vakit geçirmelerini sağlamaktayız.”

Bayhan, bu kadim şefkat çınarı Darülaceze’yi daha doğru ve daha fazla insana ulaştırmada basının önemine dikkat çekerek, özellikle görüntülü yayın yapan medya başta olmak üzere, herkesimin bu benzeri hayati kurumlara gerekli önemi vermesi gerektiğini ifade etti.