'Tıp artık bilim değil...'

'Tıp artık bilim değil...'

İnsanın bedensel beslenmesi kadar ruhsal beslenmesinin de önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, tıp biliminin bir kazanç kapısı haline dönüşmüş olmasından son derece rahatsız.

İnsanın bedensel beslenmesi kadar ruhsal beslenmesinin de önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, tıp biliminin bir kazanç kapısı haline dönüşmüş olmasından son derece rahatsız.

Eşine danışmayan erkeği akılsız bulan Müftüoğlu, "Ofisimde sürekli Chopen, Beethoven, Mozart çalar, bayılarak dinlerim; ama beni hiç kimse Müslüm Gürses'i, Orhan Gencebay'ı dinlemekten alıkoyamaz." diyor.

Detoks istiyorsanız dua edin, namaz kılın

-Bu mesleği tercih ettiğiniz güne dönelim. 12 yaşında gerçek annenizi aslında siz iki yaşında iken beyin kanserinden kaybettiğinizi öğrenmenin doktorluk mesleğini tercihte tetikleyici bir tarafı var mı?

Var elbette. Doktorluk mesleği temelde duygusal temellere bağlıdır. Ben 'doktor olmalıyım' diye düşünmedim, bana uygun olduğu çok önemli insanlar tarafından söylendiği için tercih ettim. Özellikle ailenin kadınları tarafından doktor olmam çok istendi. Diğer önemli etki ise pratisyen hekim olan dayımdır. Parayı ikinci planda tutan ve hayatını hastalarına adayan efsane doktor Kemal. O kadar efsaneydi ki yanındaki birkaç kasabadan otobüslerle insanlar ona muayene olmaya gelirlerdi. Ona büyük bir hayranlık besleyerek büyüdüm. Yazları ofisinde erkek hemşire gibi geçirdim, pratik faydası da çok oldu.

Sizin ihtisasınız iç hastalıklar üzerine. Bu sağlıklı yaşam, diyet konularına neden kafayı taktınız?

Diyet ve sağlıklı yaşamdan başka şeylere de kafayı takmış durumdayım. Ama insanlara meramımı anlatmak için yazmaya karar verdiğimde bu iki unsuru orta olarak kullandım. Böyle farklı baktığım için, meslektaşlarım ve toplumla ilişkilerimde böyle ifade etmemin beni zor durumda bırakabileceğinden, dışlanacağımdan da korktum.

Neden bu korku?

Çünkü tıp bilimi tıp olmaktan çıkmış, endüstrileşmiş ve bir kazanç alanı haline gelmiş durumda. O nedenle de bu alanın yöneticileri var ama bu yöneticiler de ne yazık ki doktorlar değil. Doktorlar bunu kendilerinin yönettiklerini zannediyorlar ama alakası yok. Tıp bilimini teşhis ve tedavi endüstrisi yönetiyor. Teşhis ve tedavi et para kazan. Parayı veren düdüğü çalıyor.

Beslenme ve diyet için de geçerli değil mi bu?

Şöyle düşünüyorum: Niye hastalanmak istemiyoruz? İyi hayatı engellediği, canımızı yaktığı için. Anadolu'da, Orta Asya'da filizlenip bütün dünyaya yayılan gerçek İbn-i Sina tıbbı teşhis ve tedavi etme değil, koruma tıbbıdır. İyi hayatı anlatan tıptır. Ama ne zamanki korumada para olmadığı anlaşılmıştır, tıp fakültelerindeki derslerin %90'dan fazlası tedavi ve teşhise yöneliktir. Yaşadığımız çevre ve arazi temiz olmadığı sürece bizim iyi olmamız mümkün değil. Bu sadece kimyasal fiziksel arazi değil, oranın ruhsal yönü de olmalı.

Doktor Mehmet Öz'ün kanser olduğu yönünde haberi çıktığında ne hissetmiştiniz?

Mehmet Öz benim arkadaşımdır, önemli bir temsilcimizdir. Geçen yaz 'En önemli vitamin huzur ve ruh sağlığıdır.' dedi. Ben bunu 10 yıldır yazıyorum. Vücudu besleyen gerçek şey domates, soğan, sarımsak değil; inançtır, aidiyettir, bir şeye bağlı olmaktır. Mehmet'in başına gelen şey bu olabilir. Bedensel beslenme kadar ruhsal beslenme de önemlidir. Arınma deyince de hemen detoks merkezlerinde lavman yapıyorlar, bazı üçkağıtçılar da evlere lavman tüpleri satmaya başladılar. Kirlenme beden ve ruhta beraber olur, arınacaksa da ikisini beraber arınmalı. Ünlü tıp araştırmacısı ve çevreye kafayı takan René DuBos'un çok önemli bir lafı vardır: "Bilimsel tıbbın en önemli sorunu yeteri kadar bilimsel olmamasıdır. Çünkü bilimsel tıp hâlâ insanlara iyi gelen doğaüstü güçlerin nasıl oluştuğunu ne kabul ediyor, ne buna kafa yoruyor. Ne zaman bunu araştırırsa o zaman bilimsel olacaktır." Pazarlayamadığı şeyleri görmezden geliyor.

Eskiden alkol, sigara kullanmanız yanında şişman birisiymişsiniz de! Bu durum ne kattı size?

Bunları bırakmam gerektiğine inandığım zaman bıraktım. Bunu sadece sigara için yapamamıştım ama onu da Süleyman Demirel sayesinde bıraktım. Önemli olan, yaşarken ne kadar akılda kaldığınız, ne bırakarak yaşadığınızdır. Hayata mizah, coşku katmadan hayat katlanılır olmaz.

Dışarıda bir şeyler yiyip içerken insanlar 'Ne der?' diye çekinip de yemediğiniz şeyler oluyor mu?

Tam tersine kendime pizza filan ısmarlıyorum. Bir şey sık tekrarlanırsa zararlıdır. Canım ne istiyorsa onu yer içerim, hiç umurumda değil. Belli bir hayat disiplini yaşayanlara zaten alkol de, sigara da eski tadını vermez, hayatınızdan çıkıp gidiyor.

Yazıp söyledikleriniz bir ürünün satışına büyük etki yapıyor. Üreticilerden talep geliyor mu?

Çok fazla oluyor, çok. İki şeye bakarım: Toplumun genel olarak yararına mı, ikincisi o yerel üretimin kültürel değer olarak varlığı yararlı mı? Meslekî olarak parayla yaptığım tanıtımları da söylerim.

Hastamı muayene ederken çok sinirli ve stresli olurum. Onların meramını anlayamamaktan korkarım. Meram teşhiste değil hastanın kendinde gizlidir. Her sorun herkeste farklı oluyor. Hekimler kendilerini insanüstü bir yere koyuyorlar, bu son derece yanlış.

Chopen, Mozart'a bayılırım ama kimse beni arabesk dinlemekten alıkoyamaz

-Birçok enstrüman çalıyorsunuz. Sahnede görür müyüz sizi bir gün?


Müzikle yakından ilgiliyim. Profesyonel yapmam ama profesyonel sahnelere çıkıyorum. Bir Yunan grubunun arkasında bateri çaldım. Daha önce Kenan Doğulu ile de bateri çalmıştım. Sezen Aksu'nun evinde de ona eşlik ederim. Evde her türlü müzik çalar; sadece rock müziğinden hoşlanmıyorum.

Arabesk müzik hakkında ne düşünüyorsunuz peki?

Arabeski çok seviyorum. Arabeskle ilgili son zamanlardaki tartışmaları da esefle karşılıyorum. İnsana dokunan her şey insana iyi gelir. Dertlerini hatırlamak da insana iyi gelir, dozunda kalmak şartıyla. Ofisimde sürekli Chopen, Beethoven, Mozart çalar, bayılarak dinlerim; ama beni kimse Müslüm Gürses'i, Orhan Gencebay'ı dinlemekten alıkoyamaz. Hiç utanmam da bundan. Söylerim de! Gözlerimi kapayıp 10 Orhan Gencebay şarkısını hiç ara vermeden yanlışsız söylerim. Batsın Bu Dünya'yı çok severim.

Sağlıklı yaşamın formülü: Yediğinizin yarısı, yaptığınızın iki katı

-Az yersek kolay kilo verir miyiz?


Tabii ki, az ye çok hareket et. Yediğinizin yarısı, yaptığınızın iki katı...

Su içsek yarar mı?

Yarar. Metabolizma bozuksa yediğiniz şeyler kilo aldırabilir.

Limon ve lahana suyu zayıflatır mı?

Hayır hayır, zayıflatmaz.

Zayıflama hapları ve light ürünlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Böyle bir hap yoktur, reddediyoruz. Böyle bir hap hâlâ icat edilmiş değildir. Reçeteli ve reçetesiz bütün zayıflama hapları yasaklanmalıdır. Light ürünler daha çok yedirir. Diyet yaparken light beslenmek sizi motive eder ancak.

Detoks ve anti-aging sözünden pişman oldum

-Verdiğiniz önerilerde pişman olduklarınız neler var?

Çok şey var. Hatta bu beslenme konusunu toplum yeteri kadar eğitimden geçmeden önerdiğim için mi bir sürü şarlatan ortaya çıktı diye de düşünüyorum. Ciddi bir pazar oluşturdum. İnsanların cebindeki parayla bir sürü ot, çöp ve taş alanları gördükçe ruhum sıkılıyor.

Detoks lafı da sizden çıktı?

Türkiye'de ilk detoks diyen benim ama pişman oldum. Uzun yaşamakla ilgili anti-aging sözünü kullandım. Bundan da pişmanım. Detoksu ilk bulanlardan birisi Miman Sinan'dır. Yapılarını tarif ederken 'Taşları elime verdiler, yalın hale getirdim, içinden bu çıktı.' demiştir. Detoks bu. Felsefede de, edebiyatta da detoks lazım. Neden insanlar dünyanın en kirli ülkesi Hindistan'a gidiyor ruhsal arınma için? İnanç dünyaları zayıf olduğu için anahtarı Hollywood'da kaybediyor artistler, Nepal'de arıyorlar. Bulamazlar.

Detoks için yoga, meditasyon yapanlara ne diyeceksiniz?

Yapalım, ben de yazıyorum bunu. Ama imkânınız varsa dua edin, namaz kılın! Size ait olan değerlerle daha etkin detoks yapabilirsiniz.

Şişmanlık niye aşağılanıyor? Sumo güreşçileri 90'dan fazla yaşıyor oysa...

O da bir sanayi! Yeni bir araştırma daha yayımlandı Amerika'da. Egzersiz yapan ama kilo fazlalığı olan insanların sağlıkları, egzersiz yapmayan zayıf insanlardan daha iyi.

Kadına danışmayan erkek, akıllı erkek değildir

-Kadın ve erkeği su ve una benzetip, evliliği hamur diye niteliyorsunuz. Hani un ve hamur işi yasaktı?

Hamuru çözümleyin, hamurdan su ve un çıkaramazsınız. Bu insanı insan yapan hamursa, birleştiren hamursa bu hamur serbest.

Eşiniz Mihriban Hanım sizin öğütlerinizi ne kadar dinliyor?

Büyük kısmını dinler. Benim alkol kullanmamı eleştirmişti. Ama o sigara içme yanlışlığına devam ediyor. Bizim ev hayatımızda sadelik, dinginlik ve basitlik vardır. Hayatımızı renklendirmek gerektiğinde inanılmaz şeyler yaparım.

Eşinizin öğütleri çok mudur?

Onu çok dinlerim. Erkeklerin arkaya bakmadan gittiklerini düşünüyorum, önlerine bakarlar ve toparlamazlar. Benim kişiliğim de biraz böyle, eşim benim frenimdir. Önemli işlerde fikrini alırım. Kadına danışmayan erkek akıllı erkek değildir zaten.

Sağlıklı yaşamın püf noktası nedir?

Hayata kazık çakamayız. Her gün 30-40 dakika yürüyerek de, ona buna kazık atarak da kazık çakamazsınız. Hayat bir bütündür. İyi hayatın iki belirleyicisi var: Beden ve ruhu uyumlu içinde çalıştırmak ve bu uyumu doğanın doğal dengeleri içine en iyi şekilde entegre etmek. En yoğun kirlenme ruhtadır. Ruha ağırlık vermek lazım.

Üzüm mü, kırmızı şarap mı sağlığa faydalı? Şarap Fransız PR şirketlerinin pompalaması değil mi?

Tabii ki üzüm sağlıklı. Bu araştırmayı İrlandalı yaparsa viski, Almanlar yaparsa bira daha sağlıklı diyor. Üzümü nasıl yerseniz yiyin sağlıklıdır. Sağlık yararı için asla alkolü tavsiye etmedim. 'Alkol alın sağlıklı kalın' gibi bir mantık olabilir mi, bunu külliyen reddediyorum. Hadi kalp sağlığına yararı var, peki karaciğer ve sindirim sisteminiz?

Kaynak: Zaman / Cumartesi

 

Etiketler :