Tayyar cemaatin ajanlarını yazdı

Tayyar cemaatin ajanlarını yazdı

'Yakında yeni bir “Sisi” vakası patlayabilir. Grup ajan kaynıyor. Bakalım İsmailağa, tüm cemaatlere geçişte Truva Atı olacak mı?' Tayyar'ın o yazısı:

Star Gazetesi yazarı Şamil Tayyar, bugünkü yazısında 'İsmailağa Cemaati'nin, diğer cemaatler için bir truva atı fonksiyonunda olabileceğine değindi. Tayyar, 28 Şubat süreci aktörlerinden olan Fadime Şahin, cüppeli, Aczmendi gibi karakterlerin daha sonra JİTEM talimatıyla organize olduklarının ortaya çıktığını vurguladı. Bugün ise aslında benzer sahnelerin yaşandığı bir durumun olduğunu söyleyen Tayyar, İsmailağa Cemaatinin bir Truva Atı olabileceğini dile getirdi. İşte Şamil Tayyar'ın kaleme aldığı o yazı:  

28 Şubat’tan geriye hafızamda kalan iki kare var; birincisi, Fadime Şahin’in pozları, diğeri siyah cüppeli, eli sopalı Aczmendiler.

Bu görüntülerin aslında birer kurgu olduğu daha sonra anlaşıldı. Biliyorsunuz, aradan yıllar geçtikten sonra “Sisi” lakaplı Seyhan Soylu, JİTEM talimatıyla bu organizasyonda yer aldığını itiraf etti.

Fadime Şahin estetik ameliyat oldu, kimlik değiştirdi, sır gibi saklanan bir yerde yeni hayat kurdu. Hocalığı sahte çıkan Ali Kalkancı, uyuşturucu tacirliğinden cezaevine konuşlandı. Müslüm Gündüz’ün varlığı yokluğu belli değil.

Belli ki, bu dini grup üzerinde ince işçilik yapılmış.

Ergenekon soruşturmasıyla başlayan yeni arınma sürecinde bu kez İsmailağa Cemaati ile karşılaşıyoruz.

İstanbul Fatih’deki Çarşamba semtinde İsmailağa Camii etrafında oluşan bu cemaatin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu...

Medyanın bu gruba yönelik ilk ciddi ilgisi ise Ustaosmanoğlu’nun damadı Hızır Ali Muratoğlu’nun 1988 yılında öldürüldüğü olaydan sonra başladı. 28 Şubat sürecinde hayli gündeme geldiler. 2006 yılında emekli İmam Bayram Ali Öztürk’ün öldürülmesiyle grup yeniden mercek altına alındı.

Ancak kamuoyunun en yakından tanıdığı grup üyesi ise “Cüppeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü...

Bugün Erzurum’daki Ergenekon davasında tutuklu sanık olarak yer alan dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in cemaatlerle ilgili yürüttüğü soruşturma da İsmailağa Cemaati mensubu bir kadının 2007 yılı Kasım ayındaki şikayetiyle başladı.

Başlangıçta eşinden dayak yediği için 2007 yılı Kasım ayında şikayetçi olan kadın, daha sonra hidayete ererek eşinin İsmailağa Cemaati’nin yöneticilerinden olduğunu belirtip cemaatin faaliyetlerini anlattı.

Bu dosya yaklaşık 2 yıl bu şekilde açık kaldı, 16 ilde 235 şüpheliyi kapsayan dev bir soruşturmaya dönüştürüldü.

Soruşturmanın seyrini değiştiren iki kilit isim ise 34 yaşındaki C.D ile 33 yaşındaki A.S... İlk şahıs, İsmailağa Cemaati üyesi bir gay. Diğeri ise evliliği sürerken baldızıyla cinsel ilişkiye giren bir sapık...

Sözüm ona bu iki şahıs verdikleri ifadelerle cemaatin tüm sırlarını ifşa ediyorlar.

Sonra?

Başsavcı, 9 Şubat 2009 tarihinde Jandarma ve Emniyete bir yazı göndererek, İsmailağa Cemaati dışında yasadışı faaliyette bulunan bir dini grubun olup olmadığını sordu. Yani, 2 yıl sonra, rota, İsmailağa’dan diğer cemaatlere çevrildi.

Bir anda ve ne olduysa...

28 Şubat sürecinde Aczmendiler üzerinden tüm inançlı kesime yönelik başlatılan operasyonların bir

benzeri, Erzincan’da İsmailağa üzerinden diğer cemaatlere yönelik başlatılmış oldu.
Ardından bu grubun önemli simalarından Cüppeli Ahmet Hoca yeniden keşfedilip ekranlara çıkarılmaya başlandı. Bir, iki, üç...

Ergenekon’un avukatıyım” diyen Deniz Baykal, hocaya hastalığı sırasında geçmiş olsun dileklerini iletecek kadar yakın buldu kendine.

Gelelim sadede

Soru şu: Ergenekoncuların yeni Truva atı İsmailağa Cemaati mi?

Grubun lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yakın akrabası ve Furkan Grubunun önemli ismi Sadettin Ustaosmanoğlu’nun şu açıklamasını birlikte okuyalım: “Cüppeli, Müftüoğlu ve gibilerinin kurduğu çete tabii olarak Ergenekon terör örgütüne de hizmet ediyor. Cüppeli ve Müftüoğlu’na buradan sesleniyorum, şahsiyetli olun, dik durun, küçük kurnazlıklara yeltenmeyin, aklınızı başınıza toplayın.”

Mahmut Ustaosmanoğlu’nun bu açıklamadan önce Milli Gazete’ye yaptığı “Soyadımızı kullanarak menfaat temin etmeye çalışanları her şeyden evvel Allah’a havale ediyorum” açıklamayı hatırlayınca, grup içinde ciddi bir çatışmanın yaşandığı anlaşılıyor.

Bu zaviyeden bakılınca, “Ergenekoncu” suçlaması, grup içindeki iktidar kavgasının yansıması gibi gözükebilir.

Karşılıklı suçlamalardan bağımsız olarak baktığımızda, cemaate bir operasyon yapılmak istendiği doğrudur. Kim, ne tarafta, ne kadar haklı, ayrı bir tartışma konusu.

Malum, İstanbul’daki Ergenekon iddianamesinde İsmailağa ile ilgili bazı kayıtlara daha önce rastlanmıştı.

Mesela Ergenekon sanıkları Erol Ölmez ve Kahraman Şahin arasındaki telefon görüşmeleri... Ölmez, bir ara sakal bırakarak Çarşamba’ya gidiyor, gruba karışıyor.

Şimdi sıkı durun

Sauna operasyonunda gözaltına alınan ve “Ateş Binbaşı” koduyla bilinen V.K’nın gruba sızdığı ve önemli bir göreve geldiği konuşuluyor.

Bir ara Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda helikopter pilotu olarak görev yaptığı öne sürülen Ateş Binbaşı’nın özgeçmişi hayli karışık. V.K. isminin gerçek olup olmadığı bile kesin değil. Gerçek bilgiye, polis ve savcılıktaki sorgulamada bile ulaşılamadı.

V.K. ise mesleği sorulduğunda “pastane işletmecisi” dedi.

Anlaşılıyor ki, Aczmendilerde olduğu gibi İsmailağa üzerinde de ince işçilik yapılıyor, grup ajan kaynıyor. Yakında yeni bir “Sisi” vakası patlayabilir. Ayrıca, geçmişteki iki cinayete de bu gözle bakmakta belki yarar olabilir.

Bakalım İsmailağa, tüm cemaatlere geçişte Truva Atı olacak mı?