Taraf yazarından bomba iddia
Taraf'ın emniyet kökenli yazarı Emre Uslu, Ahmet Şık'ın kitabı için yapılan baskın konusunda şok bir işddiada
Taraf'ın emniyet kökenli yazarı Emre Uslu, Ahmet Şık'ın kitabı için yapılan baskın konusunda şok bir iddiada bulundu. Uslu, polis ve savcının söz konusu kitapın kayıp olan 100 sayfasının peşinde olduğunu ve baskınların da bu kayıp bölümü bulmak için düzenlendiğini ileri sürdü.
Kitapla ilgili çarpıcı iddialarda bulunan Uslu'nun yazısı, Ahmet Şık'ın kitabı için düzenlenen polis baskınlarına da ışık tutuyor.
İşte Emre Uslu'nun çarpıcı iddialar içeren yazısı...
Ergenekon yapılanmasının medya ayağına yönelik olarak Odatv’ye yapılan baskında bulunan Ahmet Şık’ın İmamın Ordusu adlı kitabında ilginç noktalar tespit edildi. Soruşturmacıların tespitlerine göre Şık’ın kitabı kolektif bir ekip tarafından yazıldı.
Buna göre Odatv’den çıkan Ahmet Şık’ın kitabının 189 sayfalık ilk bölümü aralık ayının ilk günlerinde Odatv’ye geldi. Odatv’de yaklaşık on gün üzerinde çalışıldıktan sonra kitaba yapılması gereken ekleme ve çıkarmalar üzerine notlar alınmış. Bu notlardan anlaşıldığına göre kitapta en az üç kişinin müdahil olduğu görülüyor.
Bunların arasında kitapta nelerin yapılması gerektiğine ilişkin direktif veren kimse de var. Odatv’de yapılan düzeltmelerde 17 aralıkta son defa kaydedilip üzerinde yapılması gereken notlar yazıldıktan sonra kaybolan kitap daha sonra şubat ayında Ahmet Şık’ın bilgisayarında 301 ve 302 sayfalık şekilde iki farklı dosya olarak kaydedilmiş halde bulunuyor. Soruşturmacıların verdiği bilgilere göre Ahmet Şık’ın kitabında bulunan 300 sayfalık kitabın ilk kaydedildiği tarih şubat ayının ortalarını gösteriyor.
Bu durumda soru şu: 17 aralıkta 189 sayfa olarak Odatv’de kaydedilen kitap nasıl oldu da şubat ayında 300 sayfa olarak Ahmet Şık’ın bilgisayarında bulundu. Arada geçen süre içerisinde kitabı Ahmet Şık yazdıysa hangi bilgisayarda yazdı yazmadıysa kim yazdı? Sanırım soruşturmacıların araştırdığı ve anlamaya çalıştığı temel soru bu.
Bu büyük soru ve kitabın üzerindeki notlardın apaçık bir şekilde Ahmet Şık tarafından alınmadığı görüldüğü halde Şık neden ısrarla o notları kendisinin tuttuğunu ifade ediyor. Bu soruşturmacılarda büyük kuşku oluşturuyor. Ya Şık bir şeyler gizliyor bu nedenle o notlar bana ait diye ısrar ediyor ya da başka bir durum var şeklinde düşünüyor soruşturmacılar.
Bu çerçevede yine Şık Odatv’ye yapılan ilk baskında kitabının kopyası bulunduğu haberleri medyaya yansıyınca yaptığı telefon görüşmelerinde Odatv’de çıkan kitabın aralık ayındaki nüshası olduğunu ifade ediyor. Polis bile teknik inceleme yapıp kitabın 5 aralıkta Odatv’ye gittiğini tespit etmeden Ahmet Şık’ın telefonda “odatv’de bulunan nüshanın aralık ayına ait” olduğunu ifade ediyor.
Aynı Ahmet Şık savcılıkta verdiği ifadesinde kitabının Odatv’ye nasıl gittiğini bilmediğini ifade ediyor. Bu durumda ortaya çıkan manzara şu: Ahmet Şık kitabın Odatv’ye nasıl gittiğini bilmiyor ama Odatv’de çıkan nüshanın aralık ayına ait olduğunu biliyor. Savunma tarafı bu çelişkiyi de izah edemiyor.
Soruşturmacılar bu çelişkilerin açıklanması gerektiğini düşünüyor. Aynı kapsamda 189. sayfayla 300. sayfa arasında Odatv’de tutulan notlar çerçevesinde yazılan kısmı kim yazdı? Soruşturmacılar bu kayıp 100 sayfanın peşinde gibi görünüyor. Bu eklemeleri Ahmet Şık yaptıysa hangi bilgisayarda ve ne zaman yaptı o yapmadıysa kim yaptı?
Ahmet Şık’ın izah edemediği bu çelişkilere savcılığın da çelişkileri eklenmiş durumda. Kitabın içeriğinde yeni hiçbir bilgi olmamasına rağmen kitap neden sorun oluyor? Bu davanın kamuoyunda yarattığı algı da önemli. Soruşturmacılar kendilerinin görevinin delillerden hareket ederek bir sonuca ulaşmak olduğunu algı belirlemek gibi bir çabanın kendi işleri olmadığını ifade ediyor. Buna karşın ortada bir garip durum da var.
İçinde yeni bir bilgi bulunmayan kitaba yasak getiriliyor oysa Ergun Poyraz’ın kitapları en çok satanlar listesinde. Evet soruşturmacıların algılarla ilgilenmek gibi bir işleri ve dertleri olmayabilir ama tam da Ergenekon örgütünün stratejisi hukuken kazanamayacakları bir davayı kamuoyu oluşturarak kazanmaya çalıştığına göre bu işte bir yanlışlık olduğu da görülüyor...