Suriye Bosna’ya benziyor
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, AA muhabirine verdiği mülakatta, Bosna’da 1990’lı yıllarda yaşanan savaşta çok acı derslerin olduğunu söyledi.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Suriye’de yaşanan olayların 1990’lı yıllarda Bosna’da yaşananlara benzediğini ifade ederek, “Çekilen acılar, dökülen kanlar, yıkılan hanumanlarla Suriye Bosna’ya benziyor, fakat ikisi arasında çok farklı bağlam var. Burada (Suriye) bir halkın ayaklanması ve zülme karşı savaşması, diktatör rejimin yıkılması ve bunun yerine demokratik bir sistemin kurulmasını istemesidir” dedi.
Yugoslavya’nın dağılmasından sonra buradaki her millete yaşama ve bağımsız devlet hakkı tanındığını belirten İhsanoğlu, “Boşnaklara aynı hak tanınmadı. Boşnaklar çok cephede savaşmak zorunda kaldılar. Diğerlerine Avrupa, uluslararası camia sahip çıktı” diye konuştu.
İhsanoğlu, 1990’lı yıllarda saldırıya uğrayan Boşnaklara başta Türkiye olmak üzere İslam dünyasının destek verdiğini ifade etti.
İslam Konferansı Teşkilatı’na bağlı olan İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin (IRCICA) Bosna Hersek’teki özellikle kültürel mirasın korunması, dökülen, yakılan, yıkılan eserlerin ihya edilmesi için 10 yıllık “Mostar 2004” başlıklı bir programı hayata geçirdiğini dile getiren İhsanoğlu, şunları kaydetti:
“O zaman, siyasi bakımdan İslam İşbirliği Teşkilatı, daha eski adıyla İslam Konferansı Teşkilatı Bosna-Hersek’in Birleşmiş Milletler’e üyeliğini sağladı ve bu ülkeyi İİT’ye gözlemci üye olarak kabul etti. Maddi, manevi, siyasi ve birçok yönde Bosna-Hersek’e yardım kampanyaları yapıldı. Halk kampanyaları yapıldı, hükümetler yardım etti ve büyük siyasi destek sağlandı.”
İhsanoğlu, İİT’nin, savaş zamanında Bosna-Hersek için olağanüstü birçok toplantı düzenlediğini, kurucu Devlet Başkanı merhum Aliya İzzetbegoviç’in de İslam Zirvesi’ne çağırıldığını kaydetti.
Suriye’de yaşanan korkunç olayların Bosna Hersek’te 1990’lı yıllarda olanları hatırlattığını, ancak bazı farklılıkların da olduğunu ifade eden İhsanoğlu, “O bakımdan o günkü şartlar, bugünkü Suriye meselesinden farklı bir durum” dedi.
Suriye ile Bosna’nın çekilen acılar, dökülen kanlar ve yıkılan tarihi mekanlarla birbirine çok benzediğini ifade eden İhsanoğlu, şöyle konuştu:
“Benzer tarafları olmakla beraber, çekilen acılar, dökülen kanlar, yıkılan hanumanlarla Suriye Bosna’ya benziyor fakat çok farklı bağlam var. Burada, bir halkın ayaklanması ve zulme karşı savaşması, diktatör rejimin yıkılması ve bunun yerine demokratik bir sistemin kurulmasını istemesidir. Tabii burada uluslararası camia yine gecikmiştir çünkü savaşın durdurulması için başarılı teşebbüsler yapılamamıştır. Barış için gerekli şartlar hazırlanmamıştır ve iki yıldan beri bu felaket artarak devam etmektedir.”
İlk temsilciyi Şam’a İİT gönderdi
Suriye’deki krizin başlamasıyla birlikte ilk üst düzey temsilciyi Şam’a İİT’nin gönderdiğini hatırlatan İhsanoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Kriz başladığı gün, belki bizim yaptığımız açıklamalar ve attığımız adımlar hatırlanmıyor, fakat şunu söylemek istiyorum; kimse Şam’a temsilci göndermezken biz ilk yüksek seviye temsilciyi gönderdik. Temsilci, benden sayın başkana özel mesajla gitti. Nelerin, nasıl yapılması gerektiği hususunda sessiz diplomasi anlayışı içerisinde bunu yaptık, vaatler aldık ama bunlar uygulanmadı. Daha sonra başkaları da devreye girdi. Bildiğiniz teşebbüsler oldu, hepsi başarısız oldu, çünkü aynı tavırla karşılandı.”
BM ve Arap Birliği’nin Suriye temsilcisi Ahdar İbrahimi’nin misyonunu desteklediğini anlatan İhsanoğlu, İİT olarak çeşitli üst düzey toplantıları organize ettiklerini, insani yardım bakımından Suriye halkına destek verdiklerini, Suriye Dostları kongrelerinde aktif bir şekilde bulunduklarını, ikili ve çok taraflı diplomasi çalışmalarını yürüttüklerini belirtti.
Balkan ülkelerinin İİT’ye üye olması
İhsanoğlu, Balkan ülkelerin İİT’ye üye olması konusundaki soruya şöyle cevap verdi:
“Buna çok sıcak bakıyoruz. Böyle müracaatlar yapıldığı zaman bunları çok müspet bir şekilde karşılayacağımızı söylemek isterim. Ayrıca, Bosna-Hersek’in statüsünün gözlemci seviyesinden tam üyelik seviyesine yükseltilmesi hususunda da gayretlerimiz, teşebbüslerimiz var.
Bu ziyaretimin esas sebeplerinden bir tanesi budur. Yaptığım görüşmelerde, gerek Devlet Başkanlığı Konseyi üyeleri, gerek Başbakan, gerek Dışişleri Bakanı’yla görüştüğümüz konuların başında bu konu vardı. Bu talep yapıldığı takdirde biz bunu müspet bir şekilde karşılamak isteriz.”
Bosna-Hersek’in ve diğer Balkan ülkelerinin İİT’ye tam üye olmasının artılarından söz eden İhsanoğlu, “Çok büyük artıları var. Eğer Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Brezilya, Kanada, Avustralya teşkilatımızla ilişki kurmak istiyorsa, gözlemci olmak istiyorsa, tam üye olmak istiyorsa veya özel temsilci tayin etmek istiyorsa bu teşkilata olan son yıllarda ilginin tezahürüdür. Bu ülkeler de çok istiyor, biz de istiyoruz ama bunun birtakım şartları var. O şartların yerine getirilmesi lazım” dedi.
Bosna-Hersek’e 2 günlük ziyaret düzenleyen İhsanoğlu, dünkü temasları kapsamında Bosna-Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı ve Sırp üyesi Neboyşa Radmanoviç, Boşnak üye Bakir İzzetbegoviç, Bakanlar Kurulu Başkanı Vyekoslav Bevanda, Dışişleri Bakanı Zlatko Lagumciya ve Bosna Hersek Reis-ul Uleması Hüseyin Kavazoviç ile bir araya geldi. İhsanoğlu, dün de Saraybosna’daki Gazi Hüsrevbey Kütüphanesi ile Kurşunlu Medresesi’ni ziyaret etti.
Cezaevindeki Filistinli esirlere destek
İsrail hapishanelerindeki Filistinli esirler için Gazze’de mum yakılarak destek gösterisi düzenlendi.
Hamas’ın “Filistinli Esirler Günü” münasebetiyle düzenlediği çocukların da katıldığı yürüyüşte göstericiler, İsrail hapishanelerindeki esirlerin serbest bırakılması için ellerinde mum taşıdı. AA muhabirine konuşan Hamas Koordinasyon Merkezi’nde görevli Muhammed el-Cemal “İsrail’in tutumu dolayısıyla Filistinli esirler, çocukları ve eşleri mağdur oluyor. Uluslararası toplum gerekli olan sorumluluklarını yerine getirerek bu soruna el atmalı” dedi. İsrail’in serbest bıraktığı esirlerden Ziya eş-Şerka, “Arap ve Müslüman ülkeler ile Filistin halkını, esirlerin özgürlüklerine kavuşmaları için gayret göstermeye çağırıyorum” dedi. Öte yandan babası İsrail’de tutuklu bulunan Filistinli kız çocuğu ise, “Babamın kucağını özledim, beni ondan neden mahrum ediyorsunuz” diye konuştu. Mahmud Bekir Hicazi adlı Filistinli’nin 17 Nisan 1974’de İsrail hapishanelerinden serbest bırakılması “Filistin Esirler Günü” adı altında her sene çeşitli gösteri ve aktivitelerle kutlanıyor. Hicazi ilk serbest bırakılan Filistinli olarak biliniyor.
YENİAKİT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.