Sudan'dan Darfur için Çözüm
Darfur sorununun öncelikle kendi sorunları olduğunu vurgulayan Sudan, çözümü, dünya siyasi aktörlerine gösterme peşinde.
Beşir, Uluslararası Ceza Mahkemesinin kendisi hakkında tutuklama kararını çıkarmasından sonra Darfur Sorununu çözmek için en somut adımı, salı günü gerçekleştireceği Ulusal Çözüm Konferansı ile atacak.
Bu konferans, Darfur sorununu çözmekten ziyade Ömer al Beşir'i aklamaya yönelik bir girişim gibi görünse de ilk defa siyasi aktörlerin bir araya gelmeleri açısından önem taşıyor. Sudan yöneticileri, Darfur sorununun öncelikle kendi sorunları olduğunu vurgulayarak çözümün ancak Sudan içerisinden sağlanabileceğini dünyanın siyasi aktörlerine göstermek istiyorlar.
Bu girişim, geç kalınmış bir problem çözme arayışıdır. Eğer tutuklama kararı çıkmadan önce güney Afrika eski devlet başkanı Mbeki'nin çağrısına uyarak, bütün aktörlerin söz hakkı olduğu bir uzlaşma içersine girilseydi; Sudan yönetimi içerde ve dışarıda daha güçlü olabilirdi. Beşir'in bu konferansı gerçekleştirmede geç kalması, öncelikle kendi gücünü zaafa uğratmıştır. Darfur'da barışı sağlamak harcanan hiçbir çaba boşa gitmeyecek, sorunun çözümüne katkı sunacak. Fakat Beşir, bu çabalarını kendisi için bir krediye dönüştüremeyecektir; Çünkü muhalefet başta olmak üzere sivil tolum kuruluşları, dünya kamuoyu Darfur'da yaşananların baş sorumlusu olarak onu görmektedir.
Beşir'in bu adımı atarken diğer önemli bir hatası Turabi ve lideri olduğu Halk Kongresi'ni konferansa davet etmemesidir. Hasan Turabi, Sudan'da yayın yapan Miraye FM radyosuna 12 Ekim Pazar akşamı yaptığı açıklamada; ne kendisinin ne de partisinin konferans için davet almadığını, davet alsalar bile katılmayacaklarını boykot edeceklerini açıkladı. Bu açıklama talihsiz bir açıklama olmasına rağmen, Turabi'nin iktidar partisinin çözüm teklifini samimi bulmadığının göstergesidir.
Beşir'in Darfur'da barışı sağlamak için bütün siyasi güçlerin iştirak edeceği kapsamlı bir toplantıya Turabi ve arkadaşlarını çağırmaması sorunu çözmekten ziyade çözümsüzlüğe sürükler. Devlet, duygusal kin ve nefretle yönetilemez. Darfur sorunu Beşir'in sorunu olduğu kadar Turabi'nin de sorunudur. Özellikle Darfur bölgesindeki isyancı gruplardan biri olan Eşitlik ve Adalet örgütünün üst düzey yetkilileri, Turabi'nin eski yol arkadaşlarıdır. Turabi'nin bu örgütle direkt bir ilişkisi olmasa da etkisi olduğu bilinmektedir. Turabi'nin açıklamasından bir saat sonra bu isyancı örgütün sözcüsü, BBC News 4'e telefonla yaptığı konuşmasında; davetin kendilerine geldiğini, fakat Beşir yönetiminin samimiyetine inanmadıkları için katılmayacaklarını söyledi. Darfur olaylarının faillerinden biri olan bu örgütün konferansa katılmama kararı uzlaşmanın kapsamını daraltacaktır. Konferans, bir ulusal bir uzlaşmadan ziyade Beşir ve taraftarları arsındaki bir uzlaşma olacaktır.
Turabi'nin tavrı da doğru değildir. Çünkü Turabi ilerleyen yaşında artık Sudan'ın eski Sudan olmadığını fark etmelidir. Beşir'i kendisi için en büyük düşman olarak görmek kişisel rekabetin bir sonucudur. Darfur sorunu Beşir ya da Turabi şahsi sorunu değildir. Beşir yönetimden uzaklaştığında da bu sorun devam edecek, hatta da uluslararası aktörlerin Sudanlı yöneticilerden daha etkili olacağı bir hal alacaktır. Turabi ve yandaşları konferansa çağrılmasalar bile sorunun çözümü için görüşlerini söylemeliler. ABD konsolosluğunun iftarına katılmakta bir sakınca görmeyen Turabi'nin, davet gelirse boykot edeceğini söylemsi esef vericidir.
Ömer al Beşir, konferansa katılan siyasi aktörlere konferansın yapılma amacının kendisinin haklılığını ispatlamak olmadığını, Darfur'da gerçekleşen olayların önüne geçmek için yapıldığını göstermelidir. Hakkında tutuklama kararı çıktıktan sonra Beşir, sorunun çözümüne yönelik ciddi adımlar atmadı. Birkaç alt düzey yetkilinin yargılanması dışında gerçek sorumluların cezalandırılması konusunda yavaş ve isteksiz davrandı. Darfur faciasını kim karıştıysa kimliklerine, görevlerine, statülerine bakılmaksızın yargılamaya gidilmeliydi.
Beşir, yaptığı televizyon konuşmasında Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıcının tutuklama kararının, rejime yönelik olduğunu söylemişti. Beşir'e göre Sudan'da İslami bir yönetim olduğu için bu tutuklama kararı alınmıştı. Batılı güçlerin İslam'ı yok etmek için böyle bir yola başvurduklarını iddia etmişti. Beşir bu yaklaşımında haklı olabilir. Fakat İslami bir yönetim suçluyu korumaz ve kollamaz. Suçu kim işlediyse adil bir şekilde onu cezalandırır.
Darfur için düzenlenecek ulusal uzlaşma konferansına yalnız siyasiler değil, sivil toplum örgütü temsilcileri, kanaat önderleri, geleneksel liderler ve akademisyenlerde çağrılmalıdır. Darfur'da yaşananlar sadece siyaset içinde değerlendirilecek bir mesele olmaktan çıkmıştır. Sorunun sosyal ve ekonomik boyutu şimdi daha önemli duruma gelmiştir. Bu nedenle sosyal ve ekonomik gerçekler göz önüne alınarak bir çözüm arayışına gidilmelidir.
Konferans, öncelikle devam eden şiddetin sona erdirilmesine yönelik olmalıdır. Çünkü Beşir hakkındaki tutuklama kararı, şiddet olaylarının daha da artmasına hatta hükümetin kontrolünden tamamen çıkmasına neden oldu. Özellikle batı ve orta Darfur'da masum halka karşı katliam, tecavüz, cinayet olayları hala devam ediyor. Şiddeti sona erdirmek için bütün tarafların ortak bir zeminde buluşması gerekiyor. İsyancı gruplardan birini dışlayarak şiddeti çözmeye çalışmak şiddeti yaygınlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. İsyancı gruplar ile hükümet arasında geçici de olsa bir ateşkese varılmalıdır. Silahlar susmadan barıştan söz etmek mümkün değildir.
Ayrıca konferansta, güvenliğin sağlanmasına yönelik somut önerilerde ele alınmalıdır. Çünkü Fransa büyüklüğünde bir bölgenin güvenliği, yalnız Sudan hükümetinin askerleri ile sağlamak mümkün değildir. Güvenliği sağlamak için askerin dışında da tercihler aranmalı. Son zamanlarda bölgeye yerleştirilen hükümet ya da barış gücü askerlerinin barışı sağlamaktan çok sorunun bir parçası haline geldikleri görülmüştür. Geleneksel ve kabile liderleri güvenliğin sağlanmasına yönelik hükümetle eşgüdüm içerisinde çalışabilmeli. Darfur sorununun çözümünde güvenliğin sağlanması en başat unsurdur. Güvenliği sağlanamayan Darfur'da barış ve huzur hiçbir zaman gerçekleşmez.
2000'lere kadar Sudan siyaseti, iktidar gücünün muhalefeti yok etmesi üzerine kuruluydu. İktidar partisi muhalefeti sindirir, kendi askeri ve politik gücünü ülkeye seferber ederdi. Bu nedenle ortak bir devlet ya da ordudan söz etmek zordu. Artık muhalefet ve iktidar birbirini yok etmek yerine birbirleriyle bir arada yaşamayı öğrenmelidir.
Çünkü barış ve huzur içinde bir Sudan'dan söz edilecekse; bunun yolu öncelikle sorunları birlikte aşmaktan geçmektedir.