Sovyetler zamanında yaşanan sürgünlerden izlenimler
Stalin doneminde surgunler ve zulumlerin on plana ciktigi forumda tebligler bes ayri oturumda sunuldu.
Astana’da Stalin Sürgünleri Forumundan İzlenimler
Değerli Habername okurları.
Doc. Dr. Abdülvahap KARA tarafından hazırlanıp tarafıma ulaşan bir maili sizlerle paylaşmak istedim. Hem tarihi değeri açısından, hem Orta Asya Türki Devletlerin dününü ve bu gününü yorumlayabilmek açısından oldukça manidar konulara dikkatinizi çekmek isterim.
Bu gün Türk ve Arap dünyası ile ilişkiler kurmak isteyen Türkiye’yi eksen kayması ithamı ile karşı karşıya getiren bir takım mihrakların aslında ne yapmaya çalıştıkları, nasıl bir gaflet içinde oldukları Abdülvahap Bey tarafından paylaşılan değerli yazısından daha iyi anlaşılmış olacaktır. Bizleri dünyadan koparmak isteyen, her şeyimize tahdit koyan emperyal güçlerle mücadelemizi eksen kayması gibi göstermeye çalışan zalimlere karşı uyanık olmamız gerektiğine her zaman inandım ve bu inancımın ne kadar yerinde olduğunu gün begün görüyorum.
Bu değerli yazının istifadeli olmasını dileyerek sizlerle paylaşıyorum.
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME
Türk Akademisi toplantısından sonra, Astana şehrindeki 28-29 Mayıs 2010 tarihinde “Tarihten Ibret – Gecmise Saygi” basligi altinda “Tarihten - Gunumuze” BDT Tarihcileri forumuna da katildik. Gumilev Avrasya Universitesinde gerceklesen bu sempozyuma yerli yabanci uc yuz kadar tarihci katildi. Tarihcilerin cogunlugunu adindan anlasildigi uzere BDT tarihcileri olusturdu.
Stalin doneminde surgunler ve zulumlerin on plana ciktigi forumda tebligler bes ayri oturumda sunuldu. Bunlar:
· Ortak tarihi alan: BDT ulkeleri universitelerde tarih ogretiminin teorik ve metodik meseleleri;
· Bilimsel arastirmalar prizmasi araciligiyla tarih toplulugu ;
· Kazakistan’a zorunlu goc: Tarihi hafiza;
· Surgun tarihi: Cesitli halklarin kaderi;
· Evrensel boyutta muze: surecler ve oncelikler (Muze gorevlilerine ozel seminer ve egitim)
Ayrica bu forum cercevesinde Alzhir Siyasi Baski Kurbanlari Muzesi de ziyaret edildi. Bu muze Astana sehrinde Stalin doneminde kurulan Alzhir (Aljir) Kadin Calisma Kampinin bulundugu yerde kurulmustur. Stalin baski da o kadar ileri gitmis ki, siyasi baskiya ugrayan kurbanlarin kadin ve kizlarina da rahat yuzu gostermemis. Aljir ismi de buradan gelmektedir. Vatan Hainlerinin Karilari Icin Akmola Kampi manasina gelen Rusca “Akmoliynskiy Lager’ Jen Iyzmenniykow Rodiyni” kelimelerinin bas harflerinden olusmaktadir.
Biz bu forumda Markizm – Leninizm ideolojisine karsi gorus belirttigi icin 1962’de calisma kamplarina gonderilen ve burada 10 yil hapis yatan Makhmet Kulmagambetov’un hayati ve calismalari konusunda bir bildiri sunduk. 11 Kasim 2008’de Munih’te vefat eden Kulmagambetov hakkinda yeterli bilgi bulunmamaktadir.
Kendisini Radio Liberty’de 7 yil birlikte calistigim icin iyi taniyordum. Hayatinin son gunlerine kadar da zaman zaman gorusuyorduk. 2004 yilinda radyodan meslektasim Alihan Canaltay ile birlikte Munih’te evinde ziyaret ederek genis capli bir roportaj yaparak hayati konusunda kendi agzindan bilgi aldim. Ayrica Rusca ve Kazakca yayinlanmis makale ve calismalarinin birer fotokopisini kendisinden temin ettim.
Sovyet tarihine baktigimiz zaman rejimin ideolojisine karsi acik mucadele etmis insanlarin sayisi cok fazla degildir. Bu konuda yapilan tespitler 150 civarindadir. Bunlara Sovyet dissidentleri, yani Soyvet rejim muhalifleri denilmektedir.
Sovyet sisteminde, ona karsi cikmak kolay degildir. KGB ve diger organlariyla bunlar hemen tespit edilip olum de dahil en agir cezalara captirilirlar. Bu yuzden sisteme karsi cikmak icin olumu goze almak gereklidir.
Ikincisi sistemin hatalarini gormek icin de biraz da dahi olmak gerektigini dusunuyorum. Cunku, sistemde son derece kati bir sansur sistemi vardir. Sistemi oven ve destekleyen fikirlerin disinda, ozellikle muhalif sozlerin acikca dillendirilmesi, yazilmasi neredeyse imkansiz gibidir. Boyle bir yogun propaganda ortaminda gercekleri gormek siradan insanlarin isi olmasa gerek.
Iste bu yuzden hem cesur, fedakar ve hem de dahi olmayi gerektiren Sovyet dissidentlerinin sayisi 150’yi gecmez. Peki bunlarin icinde ne kadar Turk asilli Sovyet vatandasi derseniz, kayitlarda sadece bir kisinin adi geciyor. O da hepimizin bildigi Kirim Turklerinin kahramani Mustafa Abdulcemil Kirimoglu’dur. 1960 yillardan itibaren rejime muhalif faaliyetlerinden dolayi bircok kere cezalandirildi. Halen Kirim Turklerinin vatanina donus mucadelesini veriyor.
Sovyetler Birligi’nde gercekleri ve insan haklarini hayati pahasina savunmak buyuk bir erdem ve kahramanliktir. Boyle insanlarin sayisinin coklugu mensubu oldugu milletin entelektuel seviyesinin buyuklugunu gosterse gerek. Elbette Sovyet Turk halklarinda boyle nice insanlar vardir. Ancak yeterli arastirmalar yapilmadigi icin bunlari bilmiyoruz, tanimiyoruz, dunyaya tanitamiyoruz.
Bizim tebligimizde dile getirdigimiz Makhmet Kulmagambetov Cemiloglu’ndan sonra arastirilmaya baslanan ikinci Turk asilli Sovyet dissidentidir.
Astana’daki forumda acilis oturumunda genelde Stalin doneminde surgun goren insanlar ve halklar konusuldu. Bu gercekten de BDT ulkelerinin ortak yarasi ve acisidir. Bu donemde Ruslar da dahil olmak uzere aci cekmeyen millet yoktur. Dolayisiyla Stalin donemi zulumleri bence insanligin ortak tarihidir. Bunlarin tekrar yasanmamasi icin milliyet, din gozetilmeksizin etraflica arastirilip ortaya konulmasi elzemdir.
Bu meyanda forumun son gunu Astana’daki Aljir Muzesi ziyareti cok manidar ve hissi oldu. Burada bu kamplarda cile cekerek olen Sovyet kadinlari anildi. Cesitli din mensuplari dualar ve ayinler yaparak bunlarin ruhlarina dualar edildi.
Daha sonra kultur evinde konuyla ilgili tiyatro ve muzikler sergilendi. Burada ortaya konan kisa bir oyun cok manidardi.
Oyunda Akmola (Astana’nin eski adi) kadin kampinin yeni kuruldugu gunler canlandirildi. Bircok kadin getirilir bolgeye ve citler cekilerek kamp olusturulur. Bu sirada civardaki Kazak koyunun yasli, genc, kadin, erkek ve cocuk sakinleri gelerek bu kadinlara taslar atmaya baslarlar.
Kadinlar bu durumdan cok uzgundur. Cunku kendilerinin hicbir yuz kizartici suclari olmadiklari halde buraya getirilmislerdir. Hak etmedikleri halde buyuk bir azap cekmektedirler. Kampta yeterince yiyecek de yoktur. Actirlar. Boyle bir durumda koy halkinin kendilerini taslamasi agirlarina gider. Cok uzulurler. Oyunun bir yerinde bu atilan taslarin kafasina carptigi bir kadin sersemleyerek yere duser. Dustugunde o atilan taslardan sut kokusunun geldigini fark eder. O taslari eline alir. Bir bakar ki, bunlar tas degil, Kazaklarin “kurt” dedigi eski Turk kitabelerinde “kurut” olarak gecen kurutulmus tas gibi sert peynirlerdir. Koyluler kendilerine tas degil, yiyecek atmaktadirlar.
Iste bu oyunla Kazaklarin hem kamp sakinlerini ve hem de Stalin doneminde Kazakistan’a surgun edilen bir cok halklari kucaklayarak yardimci olduklari anlatilmaktadir.
Astana’da 28-29 Mayis 2010 tarihinde BDT ulkeleri tarihcileriyle yapilan gorus alisverisi ve katildigimiz etkinliklerde hangi milletten ve dinden olursak olalim ayni duygulari paylastigimiz saniyorum. O da hepimizin insan oldugu ve bazen ayni acilari aynen yasadigimizin farkina vardik.
Belki de gelecekte dunya tarihcilerinin birleserek dunya tarihini yeni bastan yazmalari gerekecek.
Saygilarimizla,
Istanbul-Astana-Istanbul,
Doc. Dr. Abdulvahap Kara