"Soruşturma" Onuruna Emanet!
Türkiye, darbe planı üzerindeki "ıslak imza"ya kilitlendi
İhbar mektubuyla gönderilen belgenin "orijinal" olduğunu Adli Tıp'ın teyit etmesi, "kağıt parçası"nın aslında suçüstü belgesi olduğunu ortaya koydu.
Yani, tutuklanan ve mahkeme heyeti değiştirilerek 18 saatte serbest bırakılan Albay Dursun Çiçek, açıkça adaleti yanıltmış.
"Islak imza" çıkınca herkes gibi, Albay Çiçek hakkında görevden el çektirme ve iç soruşturma bekledim.
Zira Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ "AK Parti ve Gülen'i Bitirme Planı" gündeme geldiğinde kamuoyuna basın toplantısıyla söz vermişti;
"TSK, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine bağlıdır ve saygılıdır.
Bu ilkelere aykırı davranışlarda bulunan kişileri TSK bünyesinde barındırmaz.
Bunu Genelkurmay Başkanı olarak ben söylüyorum.
TSK'nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı'nın bu ifadesi en büyük teminattır."
İşte demokrasi ve hukuk devleti karşıtı darbe "Eylem Planı..."
Neyi bekliyoruz?
Başbuğ, temsil ettiği makamı göstererek teminat verdi.
"Asker sözü" vererek kendisini ortaya koydu.
Şimdi Türk milletine karşı sorumluluğunu yerine getirmesi lazım.
Oysa tam tersi gelişmeler yaşanıyor.
Savcıların ifade almak için çağırdığı 6 er ve erbaş, üzerinden beş gün geçmesine karşın gönderilmedi.
Hatta adliye koridorlarına sızan kulislerde, Genelkurmay Askeri Başsavcısı Hakim Albay Yavuz Şentürk'ün İstanbul Başsavcısı'na gönderilip "erlerin gönderilmeyeceği" bildiriminde bulunulduğu ileri sürülüyor.
Şentürk, Albay Dursun Çiçek'in imzası ile ilgili ifadenin Genelkurmay'da alınması için de daha önce gelip ricacı olmuştu.
Başbuğ'un verdiği teminat ile Genelkurmay'ın mevcut icraatları ters düşüyor.
Daire Başkanı olarak terfi ettirilen Albay Dursun Çiçek de halen görevinin başında.
Bu mudur hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye saygı?
Vatan gazetesinde "güvenilir askeri kaynaklara" dayandırılarak dün yayınlanan bir haber yaşananların nedenine dair önemli ipuçları veriyor.
"Güvenilir kaynak", askeri personele sivil yargılama yolu açan yasanın Anayasa Mahkemesi'nde Kasım ayında görüşüleceğini, sonucunun beklenmesi gerektiğini söylüyor.
Oysa, Anayasa Mahkemesi söz konusu yasal değişikliği iptal etse de bir şey değişmiyor.
Eski yasaya göre de general rütbesinin altındakiler sivil mahkemelerde yargılanıyordu.
Nitekim Albay Çiçek, yeni yasal düzenlemeden önce sivil mahkemece tutuklanmıştı.
"Güvenilir kaynak" tarafından ileri sürülen bir diğer oyalama gerekçesi ise, Çiçek'in soruşturmasının Ankara Başsavcılığı'na sevk edildiği şeklinde.
Bu da gerçeği yansıtmıyor.
Yetkisizlik kararı verilerek Ankara'ya sevk edilen dosya "sahte evrak" ile ilgili araştırmadan ibaret.
"Kim sızdırdı" ile ilgili şikâyet talepleri de incelenmek üzere Kadıköy'e gönderilmişti.
Zira hem "sahte evrak" hem de "sızdırma" konusu Ağır Ceza'nın yetkisinde değil.
Buna karşılık 250'nci madde kapsamına giren ana dosyanın soruşturması İstanbul'un yetkisinde sürdürülmeye devam edildi.
Bazı uzmanlar ise "ıslak imza" skandalının "TSK ile hükümetin arasını açmak" için olduğunu ileri sürüyor.
Evlere şenlik bir sulandırma... 27 Nisan bildirisini, lahikaları, eylem planlarını da herhalde bu "fitne-fesat merkezleri" yazmıştır!!!
Uyanın! Askeri cunta mensuplarının, hükümeti devirmek için hazırlanan darbe planına suçüstü yapılıyor.
Hangi ilişkileri bozmaktan bahsediyorsunuz?
Kendimizi ve kamuoyunu kandırmaya çalışmaktan vazgeçelim.
Türk demokrasisi yeni bir "hukukun üstünlüğü" sınavı veriyor.
"Halkına savaş açanlar" mutlaka yargı önüne çıkarılmalı.
Bu soruşturmaya destek vermek, suçluları TSK içerisinde barındırmamak Başbuğ'un onur borcu.
Çünkü Türk halkının gözlerinin içine bakarak TSK komutanı olarak teminat verdi.
Tutulmayan söz "asker sözü" olamaz...
Erhan BAŞYURT