Soner Yalçın'dan Koru'ya jet yanıt
-7 Eylül olayları yazarlar için yeni bir polemik konusu oldu. Taha Kıvanç'ın 'esinlenmekle' suçladığı Soner Yalçın'ın cevabı gecikmedi.
6-7 Eylül olayları Güz Sancısı filmi ile yeniden gündeme geldi. Filmle birlikte konuya yönelik her geçen gün yeni bir yazı gündeme alınıyor. Soner Yalçın imzası ile Hürriyet'te yer alan yazılara Taha Kıvanç mahlası ile yazan Fehmi Koru'dan 'Esinlendi' iddiası geldi. Fehmi Koru, bu yazıyı 2005 yılında kaleme aldığığını bugünkü köşesinde 'Esinlenen Esinlenene' başlığı ile kalema aldı. Fehmi Koru'nun yazısına Soner Yalçın'ın cevabı gecikmedi.
İşte Soner Yalçın'ın Fehmi Koru için Haber7.com'a gönderdiği yazı.
Çift kimlikli Fehmi Koru Yeni Şafak'ta bu kez "Güz Sancısı'nın başrolünde James Bond olmalıydı" yazımı konu etti. Ve dedi ki "bu yazı, benim daha önce yazdığım makalemden esinlenilmiş."
"Çalınmış" da diyebilirdi; kibarlığı için teşekkür ederim.Gerçi o da başka bir makaleden "esinlenmiş" ama olsun...
Ancak...
Ah Fehmi Koru ah!
Meseleyi bu kadar güzel yakalamış ve beni tam bitirecekken önemli bir noktayı atlamışsın. Ama hata senin değil. Hata "telefoncu ağabeylerinin." Bu bilgiyi sana niye sızdırmadılar ki...
Hadi ben yazayım:
9 Aralık 13 Aralık 2008 tarihleri arasında ben neredeydim: Kıbrıs (Girne ve Lefkoşa.)
20 Ocak- 1 Şubat 2009 tarihleri arasında ben neredeydim: İngiltere (Londra.)
Şimdi bu bilgiler sana ulaşsaydı; neler yazardın değil mi? Buradan ne komplo teorileri çıkarırdın! Yetmezdi liberal arkadaşlarına da verirdin! Ne yapalım atladınız işte!
Şaka bir yana...
Fehmi Koru daha önce yine Hürriyet'te yazdığım "Bir Beyaz Müslüman'ın Portresi: Sabahattin Zaim" başlıklı yazımdaki bilgileri nüfus kayıtlarının tutulduğu, gizli MERNİS sisteminden aldığımı iddia etti. Orada çalışanlar bana yardım ediyormuş! Ben de insanların soyunu sopunu yazıyormuşum!
Bu tür polemiklere hiç girmek istemiyorum. Ama yanıt vermediğiniz zaman pislikler üzerinize yapışıp kalıyor. Mecbur bırakılıyorsunuz yani.
Bu nedenle komplocu adama yanıt verdim; ilgili yazıda hangi kaynaklardan yararlandığımı alt alta sıraladım.
MERNİS ya da devletin bir başka kuruluşuyla böyle bir bilgi alış verişinde olduğumu kanıtlamazsa kendisini bu mesleğin yüzkarası ilan edeceğimi yazdım. (İlgili yazı için Odatv.com arşivine bakılabilir.)
Sonra ne oldu dersiniz? Çıt çıkmadı.
Aradan aylar geçti şimdi artık "derin" yerlerden bilgi almadığıma inandığı için bu kez "benden esinlendi" diye yazdı.Eh bu da gelişme. Ama üzgünüm, doğru değil.
Ne onun yazısını ne de onun esinlendiği Sefa Kaplan'ın yazısından haberim vardı. Evet, olması gerekirdi belki ama yoktu. Bu da aslında şundan kaynaklanıyor; google artık benim için yalan yanlış bilgilerin bulunduğu bir çöplük. Genelde kaynakça olarak kitapları, dergileri, akademik çalışmaları ve insanlarla yaptığım görüşmeleri kullanıyorum.
İlgili yazımdaki kaynaklarım şunlardı:
-Makarios Druşotis, "Karanlık Yön EOKA"
-Ahmet An, "TMT'nin Kurbanları" ve "Kıbrıs'ın Yetiştirdiği Degerler" (2 cilt)
-Serhat İncirli "Kıbrıslı Komünist Ferit Frank'ın Öyküsüdür"
-Dilek Güven, "6–7 Eylül Olayları"
-R. Halluma "Kıbrıs'ın El Kitabı"
-İ. Neşat İkiz "Bir Ada Bir Dava Bir Savaş"
-Erol Mütercimler "Komplo Teorileri"
-Orhan Kilercioğlu "Unutulan Bedel"
-Soner Yalçın "Efendi"
-Brendan O'Malley ve Ian Craıg, "The Cyprus Conspıracy"
-Baskın Oran "Türk Dış Politikası" (1. cilt)
-K Dergisi (13 Temmuz 2007)
-İletişim Yayınları "Milliyetçilik"
Bu kaynaklardan en çok Makarios Druşotis, "Karanlık Yön EOKA" ile Brendan O'Malley ve Ian Craıg, "The Cyprus Conspıracy" kitaplarından yararlandım. Birincisini Lefkoşa’dan, ikincisini ise Londra’dan aldım. Eğer Fehmi Koru'nun esinlendiği Sefa Kaplan'ın ilgili makalesini bilseydim/anımsasaydım kuşkusuz yararlanırdım.
Ama burada mesele esinlenme ya da kaynakça meselesi değil. Mesele başka...
Fehmi Koru bir gazete sayfasını oluşturan ilgili yazımın küçük kutusundaki minik bilgi konusunda polemik çıkarmaya çalışıyor. Lütfen okumadınız ise yazdığım bu yazıyı mutlaka okuyunuz. İngiltere diplomasisinin ve İngiliz Gladio'sunun neler yaptığını okuyup, iki halkın nasıl birbirine düşman edildiğini görünüz.
Evet diyorum ki, 6–7 Eylül meselesine bir de bu açıdan bakınız.
Hayır, "birileri" o açıdan bakılmasını istemiyor. Tüm pis işleri Kemalist Cumhuriyet Türkiye'sinin üzerine yıkarak rejim değiştirmek istiyorlar.
Bakınız...
Kitaplarım konusunda da benzer kafa karıştırıcılığı yapılıyor. "Yok efendim o onun halası değil teyzesi; yok efendim Artvin'de liman vardı yoktu" gibi "google tarihçiliği"yle, yüzeysel/basit editoryal hatalar meselenin özü haline getirilmeye çalışılıyor. Tezler, sorular göz önünden kaçırılmak isteniyor.
Lütfen söyler misiniz; ilk kez böyle bir açıyla kaleme alınmış Kıbrıs meselesi hakkında, konunun hiç de öznesi olmayacak bir minik ayrıntı için niye polemik yaratılmak istenir?
Üstelik James Bond İstanbul'da meselesini geçen yıl yazmış olmama rağmen, niye şimdi böyle bir polemik çıkarılmaya çalışılmaktadır? Bu zamanlamanın sebebi nedir?
Son bir aydır sistemli bir şekilde Sabetayizm, Kurtlar Vadisi vb konularda insan aklına aykırı komploları dile getirenlerin, yazanların amacı belli değil midir... Bu oyun bu kadar açık ortada iken, sözde bizim dostumuz internet sitelerine ne oluyor?
Bu akılsızlaştırma oyunlarına nasıl çanak tutarlar? Memleket sevdalısı olmak, aydın sorumluluğu taşımak, gazetecilikte inat etmek artık bu topraklarda bir korku nedeni midir?
Yazık.
Not: Umarım gazetecilik ilkesi gereği; karalamayı manşetten veren internet siteleri yanıt hakkımı da yine aynı şekilde yayınlar...
Soner Yalçın