Son Demirperde de aralanıyor-Analiz
Demokrasiye, insan haklarına, özgürlüğe “hayır” diyenlerden Allah’a sığınırız.
1990’lı yıllarda Sovyet bloğu, demokratikleşirken bizler bu yeni dünyaya uyum sağlamakta gerekli çabayı gösteremedik..Fail- i meçhullerle ( Fail-i malum ) iç çekişmelere sürüklendik İrtica paranoyası ülkeyi esir aldı.Öyle ki, “irtica bölücü terörden de tehlikeli” gösterilmiş, bölücü terör önemsizleştirilmişti.
1987’de Bulgaristan’da Todor JİVKOV diktası Müslüman Türklerin isimlerini, kimliklerini değiştirmek amacıyla toplama kampları inşa etti. Bu zulümden 100 binlerce Bulgar vatandaşı Türkiye’ye sığındı.
JİKOV rejimi 1989’da yıkıldı Bulgaristan demokratikleşti, şimdi AB üyesi.
Türkiye’de ise bazı tuzu kuru, derin devlet ilişkili kesimler JİVKOV yöntemlerini uygulamaya koymak istediler. ”Baş örtülüler Arabistan’a gitsinler, mollalar İran’a gibi ipe sapa gelmez şeyler söylediler, sermayeyi fişlediler, hükümetler düşürdüler.
Kendi camisini bombalamaktan çekinmeyecek kadar gözü dönmüş “memurlar” milletin geleceğini karartma planları yaptıklar. Buna dair iddialar var.
Ülkeyi karıştırmak için katliam planları yapanlar bugün adaletin önünde hesap vermektedirler. Danıştay binasını basıp katliam yapanlar, bu katliamlar sonrası çıkıp da kamera önlerinde “ Siyasete kan bulaştı.” Diyerek katliamlara siyasi kimlik yükleyerek rakiplerini köşeye sıkıştırmayı planlayanlar, gayri Müslimleri katletmeye varıncaya kadar eylemlerin, operasyonların planlayıcıları Anayasa değişikliğine hayır diyorlar.
Zulümlerinde model ülke: İsrail. Balyoz Darbe Planı sanığının “Tepeleme var.”ifadesi durumun vahametini göstermektedir. “İsrail gibi hızlı ve acımasız hareket”ten bahsedenler “hayır” diyor, muhtıracılar, darbeciler “hayır” diyorlar.
Bu hayırda çeteleri kurtarma telaşı var. Bu hayırda terörden nemalanma devam etsin var. Bu hayırda “ Çeteler dışarı, Türkiye içeri.”mesajı var. Taşların bağlanıp itlerin serbest bırakıldığı bir ülke planı var.
Camilere sıra konulup kiliseye benzetme çalışmalarından, ezanın aslından uzaklaştırılıp Türkçe okunmasından, Allah ve ahlak kelimesinin yasaklanmasından, camilerin ahıra, kışlaya çevrilmesinden ,bir kısmının satılmasından, şairlerin, yazarların sadece düşüncelerinden dolayı onlarca hapis yatırıldığı dönemlerden bugünlere geldik. Demokrasiyi konuşuyoruz, darbecilerden hesap sorma aşamasına gelindi Yargılanamaz, dokunulamaz olarak görülen, bilinen zevata artık dokunuluyor, onlardan hesap soruluyor.
Demokrasiye, insan haklarına, özgürlüğe “hayır” diyenlerden Allah’a sığınırız.
YAŞ ve HSYK kararlarının yargı denetimine alınmasına “hayır” diyenlerden Allah’a sığınırız. Bu “hayır” adalete, demokrasiye aykırıdır. Allah’ın “Adil” ismi celiline muhalif bir duruştur.
Kendi vatandaşını tehdit olarak algılayan yönetim anlayışı son demlerini yaşıyor.Camilerin bombalanmasını, masum insanların ev ve iş yerlerine suç aletleri koyarak tutuklanmalarını planlayan darbe oluşumları, adaletin elinden kurtulmayacak
Son Demirperde 12 Eylül 2010’da perdelerini kapatacak.
Azerbaycan ve Türkiye. “ Tek Millet İki Devlet” sözüyle kardeşliği ifade edilen ülkeler. Bu kardeş ülkelerin kaderleri de aynı. Aynı yıkımları , çileleri yaşamış, dayatmave yozlaştırmaya tabi tutulmuş. Ha Azerbaycan, ha Türkiye. Birini okuyunca araştırınca diğerini de okumuş araştırmış gibi olunur. Totaliter ülkeler ancak bu kadar benzer.
Bu benzerliği Azerbaycan Milli Şairi Bahtiyar VAHAPZADE’nin şu şiirinde görebiliriz.
Bu şiiri, Türkiye için yazılmış olarak düşünürsek totaliterizmi daha iyi anlamış oluruz.
Şiiri yazmadan önce bir olayı da anlatmakta da fayda var.
Bahtiyar VAHAPZADE 1977’de ( 52 yaşında ) İstanbul’da ilk defa ezan sesini duyar, çok etkilenir. “ALLAHÜ EKBER” şiirini yazar, ancak rejim, şiirin basılmasına ve okunmasına müsaade etmeyeceğinden 15 yıl donra 1992’de Masal Hayat kitabında okuyucusuna sunabilir.
Şimdi, Bahtiyar VAHAPZADE, İstanbul’a 1977’de değil de 1950’den önce gelseydi Ezanı yine duyamayacaktı, tanıyamayacaktı. Çünkü Ezanı Türkçe okuma zorunluluğu vardı. Arapça okumanın cezası 3 yıl hapisten başlıyordu. Darbecilerin neden Türkçe Ezan’da ısrar etmeleri boşuna değil(!)
Gelelim asıl totaliterizmi anlatan şiirine.
“ ÖRÜMCEK AĞ BAĞLADI
Tarihimiz danıldı
Uydurma tarih ile kimliğimiz anıldı.
Öz kökünü bilmeyen gözü küllü bu millet
Zamanın yollarında her adımda yanıldı.
Uydurma tarih bizi annemizden ayırıp
Yad anneden alınmış kundakta kundakladı
Özümüz lahladı.
Bu halkın tarihini düz bildiren düz yazan
Tarih kitaplarında örümcek ağ bağladı.
Kime diyek derdini, bu devranın, bu günün?
Vazifeye sümsünen,
Vazife kürsüsünün
Birinci pillesinde merkezden nohtalandı.
Erkekliği vardısa, bu anda ahtalandı.
Yürekteki cesaret.
Merdanelik,
Deyanet,
Çiğnendi,
Yağmalandı.
Cesur geçmişimizden üzüldü ellerimiz.
Şeref bildik özgeye kul olmağı, yoksa biz?
Her türlü zulmü yuttuk.
Köleliği kazanıp erkekliği unuttuk.
Vicdan, düzlük, hakikat sürgün oldu bu yerden.
Yaltaklık ve ihanet silahını yağladı.
Cesaret kılıcının ağzı düştü keserden,
Kabzasında, kınında örümcek ağ bağladı.
Dilimiz yasak oldu.
Ruhumuz kalbimizde ebedi tutsak oldu.
Ruhsuz yaşadıkça biz,
Vicdanımız, aşkımız,
Yüzümüze ak oldu.
Biz böylece yaşadık, yaşamadık, süründük,
Emelimizde değil, sözümüzde göründük.
Ruhumuz kan ağladı,
Cami kapılarında örümcek ağ bağladı.
Hakikat dile geldi.
Dilde ilişti kaldı.
Hakikatin üstüne yalanlar gölge saldı.
Savaşmadık, barıştık.
Biz “Azatlık” adlanan bir uydurma masalla
Ölen düşüncelere kalbimiz yas sağladı.
Hakikati demekten öyle korktuk.
Akılla
Hakikat arasında örümcek ağ bağladı.”
Danıldı: İnkar edildi, kınandı, alaya alındı.
Lahlamak: Sarsılmak.
Sümsünmek : Göreve tayin edilmek için çaba göstermek, yaltaklanmak.
Pille : Basmak
Ahtalanmak : Hadım edilmek.
Yad : Yabancı.
Totaliterizm sınır tanımıyor. Türkiye’deki hayırcılarla Azerbaycan’dakiler aynı değil mi?
“Hayır”da zulüm var, çeteleşme var , kahır var.
“Aynı dert iki devlet”
Örümcek ağını bozmaya bir EVET yeter.
Her EVET : Karanlığa bir mum yakmaktır.
Evet: İnsanlığın ezelde verdiği sözdür.
Behçet CANÖZ
ÖZGÜR EĞİTİM-SEN GENEL SEKRETERİ