Sır mektup ortaya çıktı
1960 Darbesi'nde ömur boyu hapse hapse çarptırılan Bakan Tevfik İleri'nin mektupları kitaplaştırıldı...
27 Mayıs 1960 Darbesi'nin ardından ömür boyu hapis cezasına çarptırılan dönemin bakanlarında Tevfik İleri'nin eşine yazdığı mektuplar, kızı Cahide (İleri) Aksoy tarafından bir kitapta toplandı.
Büyüğü 19 yaşında Cahide, diğerleri 17 yaşında Ayşe ve 15 yaşındaki Cahit 27 Mayıs 1960 sabahı babaları dönemin Bayındırlık Bakanı Tevfik İleri tarafından uyandırılır. Türkiye'yi darbeler uçurumuna iten, 50 sene vesayetler rejiminin devam etmesine yol açan 1960 Darbesi, İleri Ailesi için işte böyle başlar.
BÜYÜK AŞKIN İZLERİ
Timaş Tarih Kitaplığı Hatırat Dizisi'nden çıkan Yassıada'dan Mektup Var kitabı kendilerini memleket meselelerine adamış Tevfik İleri ile çok sevdiği eşi Vasifiye İleri'nin hasret dolu duygularını içeren mektuplarından oluşuyor. Tevfik İleri, büyük bir aşkla bağlı olduğu eşi Vasfiye İleri'den ve canı gibi sevdiği çocukları Cahide, Cahit ve Ayşe'den devlet işleri dışında ilk kez bu yargılanmalar ve hapis sürecinde ayrı kalır.
YARIN ASIR SONRA...
Artık ailesiyle iletişimini 50 kelime ile sınırlı mektuplarla yapar, bütün hasret ve özlemini, ailesi tarafından büyük bir heyecanla beklenen bu mektuplar vasıtasıyla giderir. Tevfik İleri, Yassıada'da bulunduğu süre zarfında hemen hemen her gün ailesine mektup yazar. Takriben 400 adet olan bu mektupların çoğunluğu hayatının aşkı eşi Vasfiye İleri'ye aittir. Ara sıra büyük kızı Cahide'ye, kendi tabiriyle kendisinden "daima sabır, vakar, sükunet" beklediği oğlu Cahit'e ve küçük kızı Ayşe'ye de mektuplar gönderir.
Yarım asır sonra günışığına çıkan bu mektuplarda yürekleri "önce vatan" diye çarpan, birbirine aşık iki insanın acı hikayesini kendi kalemlerinden okuyabilirsiniz.
KÜNYE
Hazırlayan: Cahide (İleri) Aksoy
Türü: Anı
Sayfa:285
Baskı: Mayıs 2012
Yayınevi: Timaş Yayınları
KİTAPTAN SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER:
Adresimiz aşağıdadır
Tevfik İleri'nin eşi ve çocuklarına Yassıada'dan yazdığı ilk mektup şöyle: (18 Haziran 1960) Sevgili Vasfiye ve yavrularım. Dün gece sabaha karşı salimen buraya geldik. Sıhhatımız iyidir. Merak edilecek hiçbir şeyimiz yok. Adresimiz aşağıdadır: Boğazlar ve Marmara Deniz Komutanlığı eliyle, Yassıada, İstanbul, Kasımpaşa(sf.93)
İstikbal vadeden genç
(6 Ekim 1960) Avukat Hüsamettin Cindoruk'u tanırım, severim. Takdir ettiğim, bu memlekette büyük istikbal vaad eden bir gençtir. Çok memnun oldum. Uğurlu olsun.(7 Ekim 1960) Hepiniz, her zaman annenize yazdığım mektupta varsınız. Mehtapla nasılsınız? Dün gece burada, gördüğümüz en güzel mehtabı gördük. Müracaat eden bütün avukatlara teşekkürlerimi yazın. Hepsi benim manevi vekillerimdir. Bugün Heyet-i Vekile ve Mebuslara Ait Yüksek Soruşturma kararını bize tebliğ ettiler.(sf.115)
Hesap vereceğim günü bekliyorum
(17 Ekim 1960) Burada en sıkıntılı günümüz Pazar günüdür. Çünkü sizlerden mektup gelmesi ümidi de yoktur. Pazartesi ise sizlerden haberler alabileceğimiz, sizlerle konuşabileceğimiz günlerin ilki olarak en hoşlandığımız gün oluyor. Cahidem şüphesiz ve inşaallah sağlıkla dönmüştür. O'nun ıvıl cıvıl anlatacakları sana ve akraba ve dostlara bir müddet yeter. Her zamanki ruh hali içinde, seni takdir ve sevgilerimle kucaklarım. (18 Ekim 1960) Vicdanından emin insanların fütursuzluğu ile ve neticeyi hiç düşünmeden hesap vereceğim günü bekliyorum. Tek ümit kapım, eğriyi, doğruyu bilen Allah kapısıdır. Bir hadisinde Peygamber: "Tanrı bir kulu sevdi mi, sınar, onun yalvarışlarını duymak için belalara uğratır" diyor. Sevgili Mevlanamız da: "Ey gönül, gafil olma, Hak'tan uzaklaşma, zira Hakk'ın binlerce zahmeti, lütfu, kapı açması vardır" diyor. Izdırabını başında bir taç gibi taşıyan meleğim, işte ben, işte sizler, bu inançla rahatız, bahtiyarız.(sf.121)
Mektubum reaksiyon yapmış
(9 Kasım 1960) Altı aydır sizlere cici cici mektuplar yazdım, geçenlerde kırk yılın başı yazdığım bir mektup müthiş reaksiyon yapmış. Peki yine uslu çocuk olurum. Allah'ın dediği olur. Canım, mektuplarına bayılıyorum. Nasıl, büfenin üstündeki küçük tablona aşıksam, onlara da öyle tutuldum.
Eski mektuplarımı okuduğunu yazdığın mektubunu almıştım. İnşaallah kulağına fısıldayacağım gün gelir. Biraz ne söyleyeceğini hisseder gibi oldum. Beraber okuruz, daha iyi canım. Hele benim zevkime göre giyindiğin haberine çok sevindim. Seni keyfimce gözümün önüne getirebiliyorum. Eve kapanmana razı değilim. Bu kadar candan dostun var. Sevgili hayatım, seni tatlı özleyişlerin, mübarek hislerinle baş başa bırakıyorum.(sf.128-129)
Fener'e ne oldu?
Tevfik İleri, kızı Ayşe'ye yazdığı 25 Aralık 1960 tarihli mektubunda taraftarı olduğu Fenerbahçe maçlarının sonucunu sorduğunu görüyoruz: "Canım Ayşem, annenle beraber sen de geleceksin tabii. Mektep filan tanımam. Ayşeciğim, bu bizim Fener'e ne oldu? Son ümit bugünkü Beşiktaş maçında. Bu da giderse seninle bir baş başa veririz. Bu kadar da dalgacılık olmaz. Cahit yine sana saldırdı mı? Aldırma, yendiklerimize saysın. Arada bir o çok tatlı mektuplarını almak istiyorum. O 'canım babam' diyen mektuplarını."(sf.140)
Diktatörlük kim, biz kim?
17 Şubat 1961'de yapılan mahkemenin ardından Tevfik İleri, eşine şu mektubu yazıyor: Dün isticvap sırası bana geldi. Atıf'tan sonra konuştum. Hadiseleri olduğu gibi, bütün açıklığı ile anlattım. Ve sonunda da bütün samimiyetimle şöyle dedim: "Diktatörlük bizim aklımızın kenarından geçmemiştir. Hem diktatörlük kim, biz kim? Biz 10 sene bu millete köleler gibi hizmet ettik." Reisin müsaadesi ile konuşma müddetince içtiğim bir bardak su, dudaklarımın kurumasına mani oldu. Hülasa memnunum. Vasfiyem senin sade hasret olduğunu değil, her şeyini, her saniyeni, her düşünceni biliyorum. Allah'a güven, teslim ol. Acı çekmenin büyük tadını çıkar.(sf.155)
Sanki hapishanede değil
Tevfik İleri'nin, yaşananlardan dolayı oldukça müşkil bir durumda bulunan ailesi merak içinde bulunmasın diye yazdığı her mektubu sanki hapishanede değil cennette yaşıyormuş gibi kaleme alır: (21 Mayıs 1961-Çocuklarına) Sevgili çocuklarım, Cahidem, Ayşem, Cahidim. Mayıs ayını da bitiriyoruz. Sizin hesabınıza seviniyorum. Okullar bu mektubumu aldığınız zaman herhalde tatile girmiş olacak, dinleneceksiniz. Ada'da tekrar görüşmeye müsaade edilirse, iki partide gelmenizi düşünüyorum. Daha fazla görebilmek ve görüşebilmek için. Nasıl olsa tatlı anneniz yola alıştı. Aman çocuklar, Adamızın bu mevsimdeki güzelliğini tarif edemem. Kendine mahsus bir yeşilliği ve bu yeşilliğin sıklamen renkli çiçekleri var. Yeşil ve mor. Her taraf. Ve ne güzel bir koku. Allah cümlemize iyilikler nasip etsin.(sf.175)
Size bir servet bırakmadım
(24 Eylül 1961) Tevfik İleri'nin Yassıada Mahkemeleri sonlandıktan sonra eşi ve çocuklarına yazdığı vasiyeti mahiyetindeki mektubu: Sevgili Vasfiyem, aziz yavrularım. Size mal mülk, servet bırakmadım. Bütün hayatım boyunca bir tekaüdiye maaşı bırakmaya çalıştım. Tecelli eden Adalet onu da kuşa çevirdi. Ne yapayım, kader böyle imiş. Yalnız, size şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim. Siz de bununla iftihar edeceksiniz. Bu satırları burada kesiyorum. Celal Bayar da bizim odada. Herkes uyuyor. Ben de yatacağım. Yarın birkaç satır daha ilave eder, postaya atarım. Allah rahatlık versin. Allah'a emanet olalım.(sf.218)
Kaynak: Erdal DOĞAN/ BUGÜN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.