Şiirin 'uç beyi' anılıyor
Cahit Zarifoğlu Belgeseli’nin danışmanı Yılmaz Daşcıoğlu, Türk şiirinin ‘uç beyi’nin eserlerini özgün ve sarsıcı olarak tanımlıyor ve ekliyor: Türk şiiri O’nunla kendini hesaba çekebilir.
Edebiyat dünyasında şiirin uç beyi olarak tanımlanan Cahit Zarifoğlu, ölümünün 24. yılında özlemle anılıyor. İşaret Çocukları, Yedi Güzel Adam, Menziller, Korku ve Yakarış gibi şiir kitaplarıyla edebiyatımızda derin izler bırakan Zarifoğlu, kendinden sonra gelen kuşaklara etki eden isimlerden. Geçen yıl TRT için hazırlanan Cahit Zarifoğlu belgeselinin danışmanı ve metin yazarı Yılmaz Daşcıoğlu, “Zarifoğlu’nun şiirleri kendini kolay ele veren bir şiir değildir’ diyor. O’nun şiir damarından yürümenin özel bir çaba gerektirdiğine dikkat çeken Daşcıoğlu ile Zarifoğlu’nun şiirini konuştuk.
TRT’ye hazırlanan Cahit Zarifoğlu belgeseline danışmanlık yaptınız. Nasıl bir şair portresi çıktı?
Amacımız, şairin modern çağın bireyi olarak şiiriyle hayatını iç içe ören bir çabanın içerisinde olduğunu göstermekti. Şiirsel ve dinsel duyarlılıkları metinlerinde birleştirebilen bir şair portresinin ortaya çıktığı kanaatindeyim.
Cahit Zarifoğlu, modern Türk şiirinde nerede duruyor?
Zarifoğlu, günlüklerinde ve diğer yazılarında zaman zaman bir ayırıma muhatap tutulduğu duygusunu dile getirmiştir. Ne yazık ki bu temelsiz bir duygu da değildir. Taraf tutmalar hemen her dönem yapılmıştır. Buna karşılık has şiir okuru, hangi “mahalle”de bulunursa bulunsun, Zarifoğlu şiirinden uzak duramaz. Modern Türk şiiri içerisinde, özgünlük, sarsıcılık ve duygunun sese dönüşmesi gibi özellikleri ile Cahit Zarifoğlu, şiirle uğraşan herkesin önüne bir zirve koymuştur. Bu yüzden onu bir “Afgan şiirleri” şairi, “bizim mahallenin” adamı olarak sınırlamak mümkün olmadığı gibi onun şiir köklerinin metafizik ürpertilere yaslanan varoluş kaygısı ve dinsel duyarlılığın yönlendirdiği bir pœtik algıya dayandığını gözden ırak tutmak da olası değil.
Bugün Zarifoğlu’nun çizgisini sürdüren bir şiir iklimi var mı?
Elbette, yazılmakta olan, yazılacak olan her şiir Eliot’un dediği gibi gelenekle, yani kendisinden önceki şiir birikimiyle hesaplaşmak zorundadır. Ve hiç kuşku yok ki, Türkçe yazılan her şiir için önünde hesaba çekilmek zorunluluğundan kaçınılamayacak bir şiir toplamının adıdır Cahit Zarifoğlu şiiri... Şu da var ki, Zarifoğlu gibi şairlerin şiirleri kendini kolay ele veren, teknik özelliklerinin içerikten soyutlanıp uygulanabileceği bir şiir değildir. Dolayısıyla onun şiirine yaklaşabilmek de genç şairler için uyanıklık gerektirir. Günümüz yaşayan Türk şiiri bu iklimi elbette kendisine zemin yapmalıdır. STAR SANAT
‘İşaret Çocukları’ Zarifoğlu’nu anıyor
Çağdaş Türk şiirinin öncülerinden Cahit Zarifoğlu, ölümünün 24. yılında İstanbul Üsküdar’da bulunan Küplüce Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı. Çocuk Vakfı’nca düzenlenen anma törenine, şairin eşi Berat, oğlu Ahmet, kızı Ayşe Zarifoğlu’nun yanı sıra Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin, arkadaşları ve sevenleri katıldı. Öte yandan, Mavera Gençlik Hareketi’nin düzenlediği anma programı da 10 Haziran Cuma akşamı saat 19:00’da Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Programda Zarifoğlu’nun ailesi ile yaşayan dostları ve birçok yazar-şair hazır bulunacak. Ersin Nazif Gürdoğan ve yakın dostlarından Nurettin Durman’ın Zarifoğlu ile ilgili hatıralarını paylaşacağı programa Asım Gültekin, İbrahim Paşalı, Ali Ayçil, Zeki Bulduk, Ömer Erdem, Mehmet Doğan ve Yıldız Ramazanoğlu konuşmacı olarak katılacak. Programın sonunda ise İbrahim Sadri, Zarifoğlu dostlarına şiir dinletisi sunacak.
Şiir için mihenk taşı
Türkçe yazılan her şiir için, önünde hesaba çekilmek zorunluluğundan kaçılamayacak bir şiir toplamının adıdır Zarifoğlu şiiri.
‘Telefon numaram 1463100-18 Ararsan sevinirim’
“Telefon numaram 1463100-18’’ Ararsan sevinirim.’’ Böyle diyor Cahit Zarifoğlu, şair-yazar Ali Ural’a yazdığı bir mektupta. Zarifoğlu’nun bu notundan yola çıkan dunyabizim.com sitesi “Zarifoğlu’nu arayıp O’nunla konuşma imkanınız olsaydı ne söylemek isterdiniz?” sorusunu sormuş genç okurlarına. İşte cevaplardan bazıları:
Rümeysa Bozkurt
Siz ne güzel bir babaymışsınız öyle!
EMİNE ŞİMŞEK
Cahit abi, konuşabilecek miyim şu an bilmiyorum. İçimde onca şey birikmişken hangi birini, nasıl söyleyeceğim ben şimdi? Heyecanlanıyor insan işte. Siz anlarsınız ama beni. Aslında öyle çok merak ettim ki mektuplarınızı okuyunca, ne kadar çekinsem de sormadan edemeyeceğim. Mavera için gecenizi gündüzünüze katıp yazı, şiir gönderenlere teker teker sayfalarca mektuplar yazdığınız halde, neden Berat Hanım’a üç beş satırı razı gördünüz. Yoksa yayıncılar özel diye mi yer vermediler? Cahit abi, bir de keşke o kadar şairi yazarı edebiyatımıza kazandırdığınız gibi size benzeyen bir dergi editörü de yetiştirseydiniz. Bunun için kızıyorum size.
Fatih Kayabaşı
O kadar soracağım soru arasında birazdan söyleyeceğim sualden dolayı beni maruz görün. Daha da önemli mevzular var aslında merak ettiğim. Ancak ortam pek müsait değil. Telefonumuz dünyabizim takipçileri tarafından dinleniliyor. Evet soruyorum. Cahit Ağabey Rabbim izin verse siz çıkıp gelseniz. Ve yeni bir şiir kitabı çıkartacak olsanız çıkacak olan şiir kitabınızın basımı için Cağaloğlu’nda kapısını çalacağınız ilk yayınevi hangisi olurdu?
PINAR ULAŞ
“Cahit serazad biriydi.” sözünden yola çıkarak kitaplarında üzerimize bıraktığı uçarılığı, kafa karışıklığını, nasıl olup da hem buralara ait hem de değilmiş gibi olabildiğini sorardım. Çocukları sorardım. Pazarda odunlarını satamadan geri dönen oduncunun hüznünü, annelerini yeni kaybetmiş çocukların hangi masalla avutulacağını, annenin bile kendisinde göremediğini onun nasıl olup da böyle ustaca kavrayabildiğini, yazmanın sancısının içine ne zaman düştüğünü.Rasim Özdenören’i deniz kenarında bırakıp sandalıyla uzaklaştığı gece vicdan azabı çekip çekmediğini. Aslında hep sorardım gibi geliyor. Hoşuna gider miydi bilmem ama farklı şeyler yazsalar ve ideolojileri örtüşmese de Oğuz Atay ile benzer tarafları bulunduğunu söylemek isterdim.
ZEYNEP DELAV
Siz yoksunuz ya hani; ama değil. Öyle değil işte... Bizim burada Zarif bir nefes vuruyor yüzümüze her daim, varlığınızdan bu yana, gittiğinizden beridir bu hep böyle. Gittiniz mi ki? Siz hep varsınız.Her şey Zarif’çe kuşatsın sizi, toprak bile. Şimdi kapatayım; ama bir gençlik var burada unutmayın, şiirlerinizi son sigara gibi içen... Ama hiç bitirmeyen...
FATMA AKTAŞ
Ah be zarif insan, güzel insan! İnsan olmayı dahi beceremeyen bu yaratılmışlara zerafeti hangi harfinden başlamalı anlatmaya?
Yunus Emre olmak isterdim
Cahit Zarifoğlu, kendisi gibi şair olan merhum Akif İnan’ın sorduğu “Şiirlerinize duyulan ilgiden memnun musunuz?” sorusuna şöyle cevap veriyor:
Memnunum. Daha fazlasını da beklemiyorum. Şiirimin okuyucularını tanıyorum. Vasıflı okuyucu kitlesidir bu. Yoksa,özellikle başlangıçtaki “Anlaşılmıyor” ısrarları moralimi bozabilirdi. Bu konuda bir şeye işaret etmeden geçemiyeceğim. Belki bize öykünen bazı şairler gerçekten anlamsız şiiirler yazdılar ve yazıyorlar. Onlara anlamsızlığı benimsemelerini tavsiye etmem.
Şiirin sırrı nedir?
Zor anlaşılırlıkla, zor şiirle gerçekten anlaşılmaz abuk sabuk, hatta anlamsız olsun diye zorlanmış şiirler farklı şeylerdir. Şiirin ayağı yere basmalı diyorum, şimdilerde. Şairlere, yeni yeni şiire koyulanlara anlaşılır olmalarını salık veririm. Şiirin sırrını aynı zamanda anlaşılır olmanın içinde yakalamaya çalışsınlar. Keşke ben de en başta bunu yapabilseydim. Ah bu anlaşılmak konusu ne kadar geniş ve ilgi çekici. Bir Yunus Emre olmak isterdim. Herkes anlar onun şiirini. Bir okuma yazma bilmez, eğitim görmemiş köylü de, bir velî de. Onların hepsine birşey anlatır. Görünüşte, ön planda basit bir yakarış, bir arz vardır. Bunun altı ise derinden de derindir. Herkes nasibi miktarıncayı eşeler, anlar, yararlanır. Onun için bu özellik yüksek şiir gücüyle birleşince milyonlar asırlardır sevegelmişlerdir, okuyagelmişlerdir onu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.