Şehit aileleri Genelkurmay'a gidiyor

Şehit aileleri Genelkurmay'a gidiyor

Dağlıca ve Aktütün şehitlerinin yakınları, Başbuğ'dan olayı aydınlatmasını isteyecek

'Kafes Eylem Planı'nın medyada yer almasından sonra meçhul bir subayın ihbar mektubunda dile getirdiği iddialar, Dağlıca ve Aktütün baskınlarında şehit olanların ailelerinin acılarını tazeledi. Gelişmeler üzerine aileler Genelkurmay'a gitme kararı aldı.

Şehit yakınları, önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na dava açacak. Ardından Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u ziyaret ederek, "Konuyu aydınlatın, içimiz rahatlasın." diyecek.

13 askerin şehit edildiği, 8'inin de kaçırıldığı Dağlıca baskınında şehit düşen Uzman Çavuş Selçuk Gürdal'ın ikiz kardeşi Celalettin Gürdal, Cihan Haber Ajansı'na özel açıklamalarda bulundu. Celalettin Gürdal, diğer ailelerle birlikte örnek bir 'hukuk mücadelesi' vereceklerini söyledi. Gürdal, baskınlardan sorumlu ve ihmali olan kişilerin mutlaka yargılanması gerektiğini dile getirdi.

"ERGENEKON'UN BİR ŞEKİLDE BİTİRİLMESİNİ İSTİYORUM"

Meçhul subayın ihbar mektubunu yemek masasında öğrendiğini anlatan Gürdal, "O mektubun televizyonda okunması üzerine yediğim yemek benim boğazıma dizildi. O anda ben kendime dedim ki, 'Celalettin sen doğru yoldasın.' Zaten haberlerin çıktığı gün bana telefonlar gelmeye başladı. Dediler ki; 'Gözün aydın, senin yaptığın, araştırdığın her şey şu anda gün yüzüne çıktı.' İhbar mektubu çıktıktan sonra ben biraz daha cesaret aldım. Canım pahasına da olsa bu yolun sonuna kadar gideceğim. Kardeşimin ve tüm şehitlerin adına konuşuyorum, onların hakkını helal etmiyorum. Ne askere ne de hükümete, hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum. Benim kardeşimin 4 yaşında oğlu, 23 yaşında eşi geride kaldı. Ben Ergenekon'un bir şekilde bitirilmesini istiyorum." dedi.

"GENELKURMAY'A DİLEKÇE YAZDIM, FAKS ÇEKTİM CEVAP ALAMADIM"

Dağlıca baskınında şehit düşen Uzman Çavuş Selçuk Gürdal'ın ikiz kardeşi Celalettin Gürdal, ihbar mektubunu öğrendikten sonra şehit ve gazi dernekleriyle girişimlerde bulunduklarını anlattı. Gürdal, "Ankara, İstanbul ve diğer büyük illerdeki dernekleri aradım. Bana Dağlıca'ki, Aktütün'deki ve Ergenekon'un katlettiği şehitlerin adreslerini istiyorum dedim. Herkes dilekçesini yazacak ve o zaman yüce adaleti göreceğiz. Hepsi 'biz varız, arkandayız' dediler. Sen bize yol göster, biz seninle her şeye varız.' dediler. Bu güne kadar 12 şehit ailesine ulaştım. Genelkurmay'a dilekçe yazdım. Faks çektim, bir şekilde cevap alamadım. Bundan kısa bir süre önce de telefonla aradım. 'Biz sana döneceğiz' dediler ve bir gün sonra beni aradılar. 'Genelkurmay Başkanı şu sıralar müsait değil, sizinle en kısa zaman süresi içerisinde görüşecek. Eğer, İlker Başbuğ görüşemezse, bir alt kademedeki askerler sizinle irtibat sağlayacaklar.' dediler." diye konuştu.

'YARBAY ONUR DİRİK: ERGENEKON'DA YANLIŞ BİR ŞEY YOK, ONLAR BÜYÜKLERİMİZ' DEDİ

Yarbay Onur Dirik ile birebir Antalya'nın Kemer ilçesindeki jandarma karakolunda görüştüğünü anlatan Celalettin Gürdal, 'Ergenekon kapsamında tutuklu bulunan Asuman Özdemir'i nerden tanıyorsun?' diye sorduğu Onur Dirik'in NATO'da görev yaparken tanıştıklarını anlattığını söyledi.

Dirik'in internetten tanıştığı Asuman Özmedir'i arkadaşı olarak gördüğü için Dağlıca'da yaptığı her şeyi karikatür olarak çizerek ona gönderdiğini kendisiyle paylaştığını ifade eden Celalettin Gürdal, "Ben o gün için kendisinin ne olduğunu bilmiyordum' dedi. Ben de ona 'Sizin Ergenekon'la olan düşünceniz ne?' diye sordum. O da bana, 'Ergenekon ile yanlış bir şey yok. Ergenekon bizim büyüklerimiz. Onlar bizim üstlerimizdir.' Zaten ben orda Ergenekon deyince konuşmayı kapattı. Şimdi ben buradan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a diyorum ki; İçinizdekileri temizleyelim. Binlerce şehidimiz var."

"ŞEHİTLERİMİZİN KANI YERDE KALDI"

Gürdal, kardeşinin şehit olmasının ardından kestiği gazete kupürlerini kameraya göstererek şunları söyledi: "Bunlar bizim içimize birer acı olarak kazındı. Bu gazetelerde görüyorsunuz, bir gözü yaşlı ana, bir çocuk ve bir eş kaldı geride. Bunların hesabını kim verecek? Bu insanlar, bu işi yaptıkları için vicdanen rahatlar mı? Siz yaptınız katliamları. Ne yapabiliriz bu ülke için dediniz, ülkeyi böldünüz. Bu ülkeyi bölemeyeceksiniz. Beceremeyeceksiniz. Gazetelerde yazıyor ki '12 şehidin kanı yerde kalmadı', açıklasınlar bana bu şehitlerimizin kanları yerde kaldı mı, kalmadı mı?"

Tüm şehit ailelerine seslenen Gürdal, "Ricada bulunuyorum. Bir şekilde benim ile irtibata geçin. Hep beraber gidelim yüce yargıya, tek yumruk olalım. Yazacağımız iki satır dilekçe ile bunun hesabını soralım. O insanlar ellerini kollarını sallayarak gezmesinler." çağrısında bulundu.

KOMUTANDAN 'İHMAL' İTİRAFI

13 askerin şehit düştüğü, 8 askerin kaçırıldığı PKK baskını 21 Ekim 2007'de yaşanmıştı. İhmal iddialarının üstü örtülürken Yarbay Onur Dirik'in YouTube'a düşen ses kaydı dikkat çekmişti. Baskındaki ihmalleri kabul eden Dirik, Genelkurmay'daki komutanlara küfrediyordu. Taraf gazetesi, 25 Haziran 2008'de "Dağlıca baskını biliniyordu" başlığıyla çıkmıştı. Haberde, Genelkurmay, Kara Kuvvetleri, Jandarma, 2. Ordu ve Hakkâri'deki istihbarat başkanlıklarının, baskına ilişkin bütün bilgilerden haberinin olduğu ileri sürülmüştü. 17 askerin şehit edildiği Aktütün saldırısıyla ilgili de benzer iddialar ortaya atılmıştı. PKK'nın saldırı düzenleyeceğine ilişkin istihbaratın baskından yaklaşık 20 gün önce MİT, Emniyet ve Genelkurmay'a ulaştığı kamuoyuna yansıdı. Bu iddialar şehit yakınlarını endişeye sevk ederken meçhul subayın sivil yargıya gönderdiği mektup yarayı derinleştirdi. Subay, mektupta şöyle diyordu: "... Ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar, yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. Bilgi Destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (Aktütün'de, Dağlıca'da, Poyrazköy'de, Çukurca'da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir." (CİHAN)

Etiketler :