Seçim Fetvalarını Açıkladı
Hayrettin Karaman, 'Şeyhlerin Siyasi Emirleri' yazısına gelen tepkilere gazete köşesinde cevap verdi.
Hayrettin Karaman, Yenişafak Gazetesinde, bugün yayınlanan yazısında, 'Kamil Mürşitler bunu yapmaz.' ifadesini geri aldığını açıkladı.
Yazdıklarını sünni müslümanlığın tartışılmaz kuralları olarak ilan eden Hayrettin Karaman, Tarikatler dışındaki cemaatlerin siyasi tavırlarıyla ilgili görüşünü açıklarken, referandumdan bu yana siyasetin fazlasıyla içine giren cemaatin meşru savunma hakkını kullandığını söyledi:
"Cemaatler ve özellikle bunlardan biri için neden aynı tenkidi yapmadın?" sorusu/itirazı yerindedir. Cevabım ise şudur:
1. Tarikat ile cemaat aynı şey değildir.
2. Aslında dine davet cemaatleri de bunu yapmamalıdırlar. Ancak bir cemaate sivil ve askeri bürokrasi, yargı, bir kısım medya... tarafından âdeta savaş ilan edilirse, yok edilmek üzere planlar yapılırsa onlar için meşru savunma hakkı doğar.
Müritlerin öfkesi
"Belli bir partiye oy verme ile ilgili emir şeyhin reyine, şahsi meyil, menfaat ve kanaatine dayanabilir ve isabetli de hatalı da olabilir. Bu konuda ona itaat edilmediğinde müridin başına kötü bir hal gelmez, manevi eğitimi de bundan zarar görmez. Bugün mensuplarına bağlayıcı siyasi emirler veren şeyhler, yazının başında açıkladığım irşada ehil olmayan, bu sebeple asıl vazifeyi bırakıp dünyalık peşinde koşan, maddi olanı manevi olana tercih eden şahıslardır."
Yukarıdaki satırları yazmıştım, Türkiye'de birçok tarikat var, ama özellikle bunlardan biri sözü üzerine almış, kendilerinin kast edildiğini sanmış, oldukça sert ve üstten bir perde ile bana verip veriştiriyorlar. Mektupların bini bir paraya. Beni defterden sildiklerini yazanlar yanında daha edepli olanlar, üzüldüklerini beyan edenler var.
Benim yazımın belli bir bölümünü değil de bütününü göz önünde tutarak değerlendirme yapılırsa bir ifade hariç yazıya katılmamak mümkün değildir; çünkü yazdıklarım Sünni Müslümanlığın tartışılmaz kurallarıdır.
Katılmamak, tartışmak, reddetmek, farklı düşünmek ancak şu düşüncemle ilgili olabilir: "Parti tutmak ve laik bir ülkede mensuplarına, belli bir partiye oy vermeleri için emir çıkarmak tarikatların işi değildir, işini bilen ve yapan bir mürşid bunu yapmaz".
Bu benim düşüncem, başkaları farklı düşünebilirler. Ben düşüncemi söylüyorum ve tavsiyede bulunuyorum, ama onlar öfkeleniyorlar, hakaret ediyorlar, buğzediyorlar. İşte problem de budur. Tarikat particiliğe soyununca hem mensupları arasında hem de onlarla diğerleri arasında soğukluk, ihtilaf, tartışma, ayrılma... baş gösteriyor. Birçok mensup bana şunu soruyor: "Bu emir bağlayıcı mıdır, uygulamazsam başıma kötü bir şey gelebilir mi...?"
Bir tarikat şeyhi parti tercihi yaptığında ve bu tercihi mensuplarına emrettiğinde "Allah'tan emir alıp bunu tebliğ etmiyor", reyini, kanaatini söylüyor ve bu rey de doğru veya yanlış olma ihtimaline açıktır. Ben de bunun uygun olmadığını söylüyorum.
"Efendim filan büyüğümüz de bunu yaptı" demek, temel hükmü değiştirmez; kim yaparsa yapsın bu bir reydir, ictihaddır, doğru da yanlış da olabilir. Benim de buna "uygun değil" deme hakkım vardır. Bir şeyhin siyasi ictihadını ve davranışını uygun bulmadığım için beni defterden silenlere bir diyeceğim olmaz, defterlerine de meraklı değilim.
"Kâmil mürşidler bunu yapmaz..." mealindeki ifademde –bugün kaydını koymuş olsam da– genelleme yapmış olmam hatalıdır, bunu geri alıyorum.
"Cemaatler ve özellikle bunlardan biri için neden aynı tenkidi yapmadın?" sorusu/itirazı yerindedir. Cevabım ise şudur:
1. Tarikat ile cemaat aynı şey değildir.
2. Aslında dine davet cemaatleri de bunu yapmamalıdırlar. Ancak bir cemaate sivil ve askeri bürokrasi, yargı, bir kısım medya... tarafından âdeta savaş ilan edilirse, yok edilmek üzere planlar yapılırsa onlar için meşru savunma hakkı doğar.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.