Said Nursi'den hepimize mektup!

Said Nursi'den hepimize mektup!

Bediüzzaman Said-i Nursi'nin 'kardeşlik' hakkında yazdığı risaleyi okumak ve payımıza düşen dersleri almak gerekiyor

Eğer adavet (düşmanlık) etmek istersen, kafirler, zındıklar çoktur; onlara adavet et. Kalbindeki düşmanlığa düşman ol, onu gidermeye çalış. Sana çok zararlar veren nefs-i emmarene düşmalık et. Onu ıslah etmeye çalış.

Mesleğini, yolunu, meşrebini hak ve daha güzel olarak kabul edebilirsin. Fakat diğer İslam kardeşlerini batıl olarak kabul edecek şekilde ‘tek doğru benim’ demeye hakkın yok.

Rabbani bir gemiyi yakmak

Ey mümine kin ve adavet besleyen insafsız adam! Mümin olan kişinin vücudu/varlığı bir Rabbani evdir, bir ilahî gemidir. Onun bazı olumsuzluklarından dolayı sen o haneyi yakmaya, o gemiyi batırmaya çalışıyorsun. Hakikat nazarında bir zulüm değil midir bu?

Eğer senin kalbinde müminlere karşı hakiki bir sevgi varsa oraya düşmanlık yerleşemez. Çünkü düşmanlık zulmettir. Sevgi, muhabbet ise nurdur. Ve nurun olduğu yerde karanlık olmaz. Öyleyse mümin, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı ve yanlışlıkları için ona acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır.

Kâbe ve Uhud Dağı gibidir mümin

Adi küçük taşları (günahlar ve hatalar), Kâbe’den (iman) daha ehemmiyetli ve Uhud Dağı’ndan (İslam) daha büyük görmek hikmet nazarında bir zulüm değil midir kardeşim?

Adalet açısından kardeşliğe baktığımızda da şunu görürüz: ‘Kimse, kimsenin günahını yüklenmez.’ Bir adamın yaptığı yanlışlığı onun akrabalarına, dostlarına, arkadaşlarına, cemaatine yükleyerek onu sevmemek nasıl adaletle bağdaşabilir? Kötülükler, şerler toprak gibi kesif kabul edilmeli ve sadece işleyen kişide durduğu bilinmeli. Çünkü onlar iman nurunu boğacak denli fazla değilse, onları yumuşaklıkla tedavi edip gidermek amacı güdülmeli.

Unutma! Kin ve düşmanlık besleyenler hem nefsine, hem mümin kardeşine, hem rahmet-i İlahiyyeye zulmeder, tecavüz eder. Çünkü kin ve düşmanlık ile nefsini zorlu bir azaba düçar etmiş olur.

Sana kötülük yapan mümine de düşman olamazsın. Çünkü...

Kıskançlıktan dolayı müminlerden bazılarına düşmanlık besliyorsan halin yamandır gene. Dünyadaki güzellik, kuvvet, mertebeler ve zenginlik geçici ve fanidir. Bilmiyor musun? Faydaları az, zahmetleri ise çoktur. Uhrevî üstünlüklerde zaten kıskançlık olmaz. Bunları da kıskanan ya riyakârdır veya kıskandığı kişiyi riyakâr sayıp ona haksızlık eder, zulmeder.

Bize kötülük, fenalık yapan mümin kardeşimize kin beslemek ve onu düşman saymak hakkımız da yok mudur peki? Mümin kardeşinden sana gelen bir fenalığı bütün bütün ona verip onu mahkum edemezsin. Çünkü bu olayda kaderin bir hissesi var. Kader ve kazaya rıza göstermek gerekir.

Nefis ve şeytanına yenildiği için, o ikisinin de etkisini ve payını hesaba katıp, düşmanlık yapana acımak ve pişman olacağını ummak gerek.

Sendeki, nefsindeki bir eksikliği, kusuru görmen ve onun da bu düşmanlıkta payı olduğunu kabullenmene vesile olmalı belki de.

İçimizdeki sefihleri sahiplenmemek

Eğer içinde baş edemediğin bir düşmanlık varsa, bu kusuru bilmen ve gizli bir pişmanlıkla tevbe ve istiğfar etmen, inşallah seni o kötülükten korur.

Mümin kardeşim! Sakın ha benim takımımdan, cemaatimden diye aşağılık bir kimseyi başka bir cemaatin, tarikatin, partinin içindeki sağlam müminlere tercih etme!

İhtilafın rahmet olduğu söylenip durur. Eğer bir cemaat, bir oluşum içindeki her bir fert kendi mesleğinin tamiri ve kıymetlenmesi için çalışırsa bu tür bir ihtilaf bir rahmet olabilir. Yoksa herkes başkasının tahrip ve iptaline çalışırsa bu olumsuz bir ihtilaftır. Müslümanlara bir getirisi olması da mümkün değildir.

İmamların Şahı kâfiri niçin kesmedi?

Elhasıl Allah için sevmek, Allah için buğzetmek (kızmak, öfkelenmek) temel ilkemiz olmalı. İmam Ali (r.a.)’nın yere yatırdığı kâfiri niçin öldürmekten vazgeçtiğini unutma. ‘Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün. Hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim.’

'Kesinlikle tüm müminler kardeştir'

Ey mümin kardeşlerim! Aklınızı başınıza alınız. Ben selefiyim, ben sufiyim, ben entelektüelim, ben şu cemaatim, ben bu partiyim diye birbirinize üstünlük taslayıp birbirinizi düşman bellemeyiniz. ‘Kesinlikle tüm müminler kardeştir.’ ayetinin muhkem kalesinde birleşiniz. Kaç yüzyıldır ezildiğimiz yetmedi mi?

Ey ehl-i iman! İhtiraslarınızdan ve düşmanca tarafgirliklerinizden kuvvetiniz hiçe iner; az bir kuvvetle ezilebilirsiniz. Sapasağlam ve güçlü İslam binasında birbirinizi cesurca ve kahramanca destekleyen tuğlalar olun. Ki küresel sefaletten ve ahirette de mutsuz olmaktan kurtulasınız.

 

Mustafa Nezihi Pesen- dunyabizim.com

Etiketler :