ROL MODEL BİR ÂLİM EKREM DOĞANAY
Son devrin büyük alimlerinden Ekrem Doğanay‘ı Bünyamin Albayrak ve Ahmet Ünal yazdılar.
Yazan: Bünyamin ALBAYRAK - Ahmet ÜNAL 137
Cenab-ı Hakk’ın “Oku!” emrine sıkı sıkıya bağlanmış öncü bir âlim. Ömrünü yüce dinimiz İslam’ı öğrenmeye ve öğretmeye adamış bir dava adamı. Camiyi hayatının merkezine almış bir din görevlisi. Talebelerini evlatlarından ayırt etmeden onların yetişmesi için var gücüyle çalışan bir gönül insanı, Ekrem Doğanay Hoca.
Ekrem Doğanay, 1938 yılında Gerede’nin Mercekiraz köyünde dünyaya gelir. Babası İhsan Efendi, annesi Zehra Hanım’dır. Ekrem Doğanay, daha çocuk yaşta Kur’an öğrenmeye başlar. İlme olan iştiyakı ve kıvrak zekâsı köyün imamının dikkatini çeker ve babasına, “Bu zeki talebeyi köyde tutma! Çalıştırmak için de sakın ha yanına alma! Onu Gerede’ye gönder. Orada hafızlık yapsın, ilim öğrensin.” diye nasihatte bulunur. Babası, hocasının bu tavsiyesini dinler ve daha sekiz yaşındaki Ekrem’i Gerede’ye getirir. Ekrem Doğanay, burada hafızlığını tamamladıktan sonra Arapça tahsiline başlar. Bölgenin önemli âlimlerinden Şeref Hoca’nın rahle-i tedrisinde bulunur. On beş arkadaşıyla çıktığı bu ilim yolculuğundan arkadaşları birer birer ayrılır. Artık tek başına derslere gider gelir. “Diğer arkadaşlarımın hepsi ayrıldı, ben de bırakayım.” düşüncesini hocasıyla paylaşır. Bunun üzerine Şeref Hoca, kendisine şöyle bir nasihatte bulunur: “Evladım, sakın yapma. Senin zekân, hafızan çok iyi. Sen anlattığım her şeyi anlıyor ve hemen kavrıyorsun. Evladım, sakın ilmi bırakma, devam et!” Ekrem Doğanay, hocasının bu içten tavsiyesine icabet eder ve ilim yolculuğunu tamamlamanın gayreti içinde olur. Ekrem Hoca’nın, ilmî birikimine katkı sağlayan diğer iki hocası ise zamanın Gerede müftüsü Kemaleddin Üstün Hoca ve Hacı Ömer Cevahiroğlu’dur.
Ekrem Doğanay’ın Allah vergisi çok keskin bir zekâsı vardır. O, okuduğunu, dinlediğini ve öğrendiğini asla unutmamıştır. İlk imamlık tecrübesine 1955 yılında Gerede’nin Havullu köyünde başlar. Böylelikle hayatı boyunca bırakmayacağı din görevliliğine ilk adımını atmış olur. Bu yıllarda Meliha Hanım’la evlenir, ikisi kız ve bir erkek olmak üzere üç çocuğu dünyaya gelir. Havullu’dan sonra Samat köyünde din görevliliğini sürdürür. Her iki köyde de imam hatiplik görevinin dışında vaaz ve irşat faaliyetlerinde bulunmuştur. Köy halkının problemleriyle hemhâl olmuş, onların çözümü için canla başla gayret göstermiştir. Yine kendisinden yaşça küçük arkadaşlarını yanına almış ve bilgilerini onlara aktarma çabasında olmuştur.
1963 yılına gelindiğinde Ekrem Doğanay, Yeniçağa Yukarı Camii (Sultan Reşad Camii) imam hatipliğine getirilir. Böylelikle Diyanet İşleri Başkanlığında resmî görevine başlamış olur. 1986 yılından emekli olacağı güne kadar 23 yıl kesintisiz hizmet edeceği yer artık burasıdır.
Ekrem Doğanay, Yeniçağa’da imam hatiplik görevinin yanında vaaz ve irşat programları icra etmeye devam eder. Ev ev, kahvehane kahvehane dolaşır. Her ortamda sohbet eder. Talebe okutmayı da asla ihmal etmez. Ekrem Doğanay’ın gelişi ile Yeniçağa, manevi bir kimlik kazanır. Bu güzel ilçemiz artık ilmin yurdu, hafızların beşiği olmuştur.
Ekrem Doğanay, Yeniçağa’da devrin ihtiyaçlarını karşılayacak yatılı bir Kur’an kursunun yapılması için çalışmalara başlar. Konuyu bir yandan görev arkadaşlarına diğer yandan da Yeniçağalılara anlatır. İhtiyacı karşılayacak bu kurs için bir yer aranır. Ve nihayetinde yer bulunur. Cüzi bir fiyatla arsa alınır. Ancak bu hayrı yapan kişinin bir isteği vardır. Ekrem Doğanay’a “Hocam! Bu kursun karşısında bir yerim daha var. Söz hiçbir ücret almayacağım. Orayı size vereyim. Siz de oraya bir ev yapın. Sizin eviniz bu kursun karşısında olsun.” der. Bunun üzerine Ekrem Doğanay, “Eğer sizin isteğinizi kabul edersem, ahali, ‘Hocanın maksadı Kur’an kursu yaptırmak değil, kendine ev yapmakmış.’ derler de bu hayırlı hizmete engel olurlar.” diyerek bu teklifi kabul edemeyeceğini ifade eder.
Kur’an kursu kısa bir sürede yapılır ve hizmete açılır. Bu kurs, talebelerin sadece hafızlık yaptığı bir yer değildir. İmam hatip talebeleri, ilahiyat öğrencileri hatta yurt dışından gelen öğrencileri barındıran, onlara başta Arapça olmak üzere diğer temel İslami ilimlerin öğretildiği bir kurs hâline gelmiştir. Ekrem Doğanay, bir defasında bu hizmetlerin önemini şu cümleyle ifade etmiştir: “35 yıl konuştum. Ama gördüm ki esas olan talebe yetiştirmekmiş.”
1986 yılında emekliye ayrılan Ekrem Doğanay, emekliliği asla durmak ve dinlenmek olarak görmez; vatanımız, milletimiz ve ümmet-i Muhammed için koşuşturmaya devam eder. Özellikle gençlere yönelik sohbet ve konferanslar icra etmek için var gücüyle çalışır.
Ekrem Doğanay, emeklilik günlerinde yazmaktan da geri durmaz. Onlarca kitap kaleme alır. Onun kitapları devrin ihtiyaçlarını karşılayacak konular üzerinedir. Sade ve anlaşılır bir dil kullanan Ekrem Doğanay, kitaplardan kendisine gelen telif ücretlerinin bir kısmını harçlık ve yol parası olmayan ancak ilim elde etmek isteyen talebelerine vermiştir.
Ekrem Doğanay, çok kuvvetli bir Kur’an hafızıydı. Namazlarını hatimle kılardı. Notlarını Arapça ve Osmanlıca tutacak kadar bir ilmî birikime sahip idi. Binlerce hadis-i şerifi ezbere bilen bir muhaddis, Bolu Eğitim Merkezinde hizmet içi kurslarda fıkıh dersi okutan bir mufakkih, Anadolu’yu dolaşıp İslam’ın evrensel mesajlarını anlatan bir dava adamıdır. Başta gençler olmak üzere etrafında bulunan tüm insanlara örnek bir Müslüman ve rol model bir din görevlisi oldu. Onun yetiştirdiği ve yönlendirdiği nice genç, yurt içi ve yurt dışında okudu. Hâlihazırda yüzlerce talebesi Diyanet ve ilahiyat fakülteleri başta olmak üzere çeşitli devlet birimlerinde hizmet etmeye devam etmektedirler.
Ekrem Doğanay, 22 Ekim 2002’de bir sonbahar günü fâni âlemden baki âleme göç eyledi. Binlerce seveni tarafından kılınan cenaze namazının ardından Yeniçağa Mezarlığına defnedildi. Bu vesileyle Ekrem Doğanay Hocamızı, onun şahsında tüm hademe-i hayratı minnetle, şükranla ve hayırla yâd ediyoruz. Yüce Rabbim cümlesine rahmet eylesin.
MEKÂNI CENNET OLSUN.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.