Ramazan ve Bayram Sonrası Tavsiyeleri
Merhum Es'ad Coşan Hocaefendi Ramazan sonrası için önemli uyarılarda bulunuyor.
İslâm, “insan”a ve “cemiyet”e çok büyük değer atfeder:
İnsan, eşref-i mahlukâttır, yaratıkların en şereflisidir, en mükemmelidir, en itibarlısıdır, en yücesidir. Allah (celle celâlüh) onu “mükerrem” varlık kılmıştır, iki cihanı onun için yaratmıştır, cümle mahlukâtı onun hizmetine vermiş, istifadesine sunmuştur; insan, helal olarak, diğer canlıların etinden, sütünden, derisinden, kılından, emeğinden, ürününden istifade eder, av avlar, kurban keser, onlara tarla sürdürür, onları binek edinir, evcilleştirir, bitki, sebze, meyve üretir, tüketir... Yeri, göğü, havayı, suyu kullanır.
İnsan, iman ile daha da azizleşir, yüceleşir, sâfîleşir, melekleşir, meleklerden de üstün bir mertebeye yükselir; ama küfür ile “esfel-i sâfilîn”e düşer, muazzam değer kaybeder, berbat ve perişan hâle gelir, azaba müstahak olur, ebedî hüsrana uğrar.
İslâm’da insan kadar içtimaî vazifeler, âdâb-ı muâşeret, cemiyet hayatı, düzeni, refahı, salahı, felahı da çok mühimdir. İslâm, “cemiyet”i, toplumu, şefkatle, hararetle, dikkatle, kuvvetle ve şiddetle korur. Cemiyeti mutluluğa götüren her şey “sevap”, huzuru bozan her şey de “günah”tır, katiyetle yasaktır.
Onun için şahısların arasını bozan fitne, fesat, gıybet, iftira, dedikodu, laf taşıma, suizan, yalan... yasaklanmıştır, bütün insanlar Hz. Âdem’in evladıdır; mü’min mü’minin kardeşidir; müslümanın müslümana üç günden fazla dargın durması haramdır; komşuluk haklarına çok dikkatle riayet etmek lâzımdır; yapılan kusur ve hataları affetmek fazilettir, Allah için kardeş ve dost olmak çok sevaptır; zenginler fakirlere sadaka ve zekât vermeye mecburdur; sıla-i rahîm yapmak, akraba ve dostları yoklayıp kollamak görevdir; anne ve babaya, büyüklere hürmet, küçüklere şefkat ve riayet şarttır; dostların birbirlerini ziyaret etmesi emredilmiştir; hudutlarda murabıt olmak, nöbet tutmak, müslümanların emniyetini sağlamak fevkalade sevaplıdır.
İyi bir müslümanın, İslâm’ın ruhunu, ibadetlerin amaç ve hedefini, şeriatın emir ve yasaklarındaki ulvî gaye ve hikmetleri çok iyi anlayıp kavraması lâzımdır; çünkü alacağı mânevî ecir ve mükâfat; şuuru, izan ve irfanı, sevgisi, ihlası, anlayış ve sezgisi ile orantılıdır; sığ ve sathî, bön ve kaba, savruk ve dikkatsiz, cahil ve gafil müslüman çok hatalar yapar, çok pot kırar, çok çam devirir, çok şeyler kaybeder, çok zarar ve ziyana uğrar, çok cezaya çarpılır.
Koca bir Ramazan geçti; muazzam bir feyiz ve bereket, zevk ve şevk mevsimi kapandı, gece gündüz muhteşem bir mânevî eğitim uygulandı, bir ay boyunca şahâne bir iman ve irfan devresi yaşandı... Günahlar bağışlandı, gönüller nurlandı, ödüller dağıtıldı, makamlar kazanıldı, rütbeler yükseltildi, imanlar kuvvetlendi, vicdanlar aklandı, bedenler paklandı, sıhhatlendi, mübarek bayrama kavuşuldu, kardeşlik duyguları coştu, sevgi pınarları gürül gürül aktı, camiler doldu taştı, milyonlarca mü’min rahmete gark oldu; tekbirler, tehliller, tesbihler, zikirler ve dualar ile tebrikleşildi, bayramlaşıldı, ziyaretleşildi...
Ne yazık, nefsini ve şeytanı, bunca güzel imkân ve fırsata rağmen yenemeyenlere, düşmanlığı dostluğa döndüremeyenlere, kötü huyları ve alışkanlıkları atamayanlara; sevgiyi, saygıyı, af ve safhı, güzel ahlâkı, fazileti, cemal ve kemali öğrenemeyenlere, İslâm’ın, iman ve irfanın zevkine varamayanlara!
Ramazan’ın feyiz ve bereketinden faydalanamayanlara!
Bayramda bile inadı, küslüğü, nekesliği üzerlerinden atamayanlara!
Mâlumdur ki küçükler, büyükleri; rütbesi aşağı olanlar, yüksek rütbelileri; makamı altta olanlar, üstte olanları; evlatlar babaları; dervişler şeyhlerini ziyaret eder; tebriklerini, hürmetlerini sunar.
Allah (celle celâlüh) şaşıranlara inayet ve hidayet eylesin!
Kaynak: www.iskenderpasa.