Para masa tenisinde bir dünya markası: Abdullah Öztürk
Son iki paralimpik oyunlar şampiyonu milli masa tenisçi Abdullah Öztürk, zorlu şartlara rağmen pes etmediği kariyerinde engelli vatandaşlara örnek oluyor.
ANKARA (AA) - ERKAN TİRYAKİ - Son iki paralimpik oyunlar şampiyonu milli masa tenisçi Abdullah Öztürk, zorlu şartlara rağmen pes etmediği kariyerinde engelli vatandaşlara örnek oluyor.
2016 Rio Paralimpik Oyunları ve 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları'nda sınıf 5 kategorisinde altın madalya kazanan ve kategoride şu anda dünyanın en iyi sporcuları arasında gösterilen Abdullah Öztürk, Engelliler Haftası'nda kariyerinde başarıya giden yolu AA'ya anlattı.
Abdullah Öztürk, Trabzon'da 1989 yılında doğuştan kas erimesi hastalığıyla dünyaya geldi. 8 yaşına kadar yürüyebilen ancak kaslarının gelişmemesi nedeniyle yürüme yetisini kaybeden Abdullah Öztürk, çocuk yaşta yaşamını tekerlekli sandalyeyle devam ettirmek zorunda kaldı. Milli sporcu, Trabzon'dan Ankara'ya geldi ve Doğan Çağlar Özel Meslek Okulu'nda masa tenisiyle tanıştı.
"Ben o okulda büyüdüm." diyerek o günlerini duygulanarak anlatan milli sporcu, "Okulda yapabileceğimiz çok aktivite yoktu. Bir tane tenis oynayabileceğimiz masamız vardı. Arkadaşlarımızla kendi aramızda oynardık. Kantine haftada bir top gelirdi. Topumuz kırılmasın diye ona gözümüz gibi bakardık. Şu an milli takımdaki 12 sporcunun 9'u da o yatılı okulda büyüdü." ifadelerini kullandı.
"Dünyaya bir daha gelsem yine masa tenisi oynamak isterdim." ifadesini kullanan Abdullah, tesadüfen yatılı okulda spora başladıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Selami ve Yusuf hoca yatılı okulumuza gelip sporcu yetiştirmeseydi, en iyi ihtimalle devlet memuru olan sıradan bir engelli olacaktık. Bir salata, bir bulgur pilavıyla günü geçirip antrenman yapıyorduk. Evet, olimpiyat şampiyonlukları yaşadım, bunu 1 dakikada anlatıyorum ama bu öyle kolay değil. Yaşadıklarımız, antrenmanlar hiç kolay değildi. 17 yaşımdan 30 yaşıma kadar geçen süreyi inanın hiç hatırlamıyorum. Emin olun, konsantrem dağılmasın diye o yaşlarda bir kız arkadaşım bile olmadı."
- "Sırada Paris var"
Hayal kurmaktan hiçbir zaman geri durmayan Abdullah Öztürk, zirvede olmasına rağmen asla hedeflerinin bitmediğini dile getirdi.
Olimpiyatları bir sporcunun gelebileceği en üst nokta olarak nitelendiren 34 yaşındaki Abdullah Öztürk, "Olimpiyata hazırlanırken sosyal hayatımızı sıfırlıyoruz. Tamamen madalyaya odaklanıyorsunuz. Kariyerimin ilk paralimpik madalyasını da Rio'da aldım. Tarifini edemeyeceğim karmaşık duygular yaşadım. Takım arkadaşlarımla birlikte ağladım. Rio 2016, olimpiyatlarda masa tenisinde kazanılan ilk altın madalyaydı. Tokyo'da da altın aldım ama hala hedefim bitmedi sırada Paris var." şeklinde konuştu.
Tokyo'da altın madalya aldıktan sonraki sevincinde tekerlekli sandalyeden düştüğünü hatırlatan Abdullah, "Her akşam uykuya dalmadan önce hala paralimpik oyunları düşünüyorum. Paris'i hayal ediyorum. Nasıl oynayacağım, kazanırsam nasıl sevinirim onu düşünüyorum. Ama kazanırsam bu sefer sandalyeden düşmeyeceğim. Tokyo'da son sayıdan sonra sevinirken tekerlekli sandalyeden düşmüştüm. Bunda düşmeyeceğim, farklı bir sevinme bulacağım." değerlendirmesinde bulundu.
Masa tenisinde sporcu psikolojisinin önemli olduğunu aktaran Abdullah Öztürk, "Masa tenisi tam bir psikoloji sporu. Her şey saniyeler içinde olup bitiyor. 1 saniye içinde 2 ya da 3 kere topa vurabiliyorsunuz. İnanılmaz konsantre olmalısınız. Sporcunun psikolojisinin çok sağlam olması lazım. Her aldığım sayıda rakibimin gözlerinin içine bakarak 'benden kork' mesajı veririm. 2-3 sayı alıp rakibin yüzü kızardığı zaman anlarım ki rakip istediğim kıvama geldi. Ondan sonrası disiplinden kopmadığım sürece benim için kolay oluyor." ifadelerini kullandı.
- "Her engelli birey mutlaka sporun bir branşıyla uğraşmalı"
Engelli çocuklara sahip ailelere seslenen Abdullah, sözlerini şöyle tamamladı:
"Her engelli birey mutlaka sporun bir branşıyla uğraşmalı. Bu konunun tartışmaya kapalı olması lazım. Burada en büyük görev anne ve babalara düşüyor. Çocuğuma en iyi evde ben bakarım zihniyetinden kurtulsunlar. Sizler bugün varsınız yarın yoksunuz. Engelli çocuğunuzun hayata tutunması lazım. Bu da eğitim, spor ve sanatla olur. Biz sporu seçtik, sizler de seçin. Bir kere çocuğunuzu spor salonuna getirmeniz yeterli, gerisi çorap söküğü gibi gelir. Yaptığınız spor dalında profesyonelleşince çocuğunuza Türk bayrağını temsil etme fırsatı verilecek. Bu mutluluğu kelimelerle ifade edemezsiniz. Başarılı olursanız İstiklal Marşı'nı okutmanın tarifi yok. Çocuklarınıza güvenin, biz başardıysak onlar da başarır."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.