Özkök gerçekten de başarılı mıydı?
Fehmi Koru bugün Özkök'ün gerçekte ne kadar başarılı olduğunu sorgulamış. Koru bu konuda yaygın olan kanıyı paylaşmıyor.
GAZETECİLER.COM
Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru bugün nihahyet Ertuğrul Özkök'ün gidişini değerlendirmiş. Koru'nun Taha Kıvanç şapkasıyka kaleme aldığı yazıda Özkök'ün gerçekte ne kadar başarılı olduğu sorgulanıyor. Koru bu konuda yaygın olan kanıyı paylaşmıyor.
Büyük 'başarı' öyküleri
En son dün Melih Aşık ve Bekir Coşkun'un da 'güzelleme' yazılarıyla kendisini emeklilik hayatına uğurladıklarını görünce “Bu işten hiç değilse yazılarımla uzak durayım” kararlılığımı sonuna kadar sürdüremeyeceğimi anladım.
Ertuğrul Özkök de suskunluğumu yanlış yorumlayabilir.
Neredeyse herkes “Hürriyet'te başarıdan başarıya koşarak geçirdiği 20 yıldan” söz ediyor ne zaman Ertuğrul Özkök muhabbeti açılsa... Hürriyet'in önce Ankara temsilcisi sonra yayın yönetmeniydi tabii, ama etkisi yalnızca kendi gazetesiyle sınırlı değildi. Hatta yöneticilerinden olduğu Doğan Grubu'nu aşan bir etkisinden bile söz edilebilir.
Bugün varolan medya düzeninde sesleri yüksek çıkanların hemen hepsi bu durumlarını Ertuğrul Özkök'e borçludur; kendisiyle aynı çizgide durmayı kabul edenleri, hangi gazetede olursa olsunlar, koruyucu kanatları altına almıştı. Son zamanlarda işi bir 'çete' oluşturmaya kadar vardırdığı bile söylenebilir.
Sabah gazetesi el değiştirdiğinde kurduğu medya düzeninin sarsılacağından korktu korkmasına, ama sonunda birkaç akıllı manevrayla ve çok dolaylı yollarla, oranın da kendi varlığını ve kurduğu düzeni tehdit eder hale gelmesini önleyebildi. Bir ara, burada itiraf etmesem bile, “Etkisi altına düşürmediği gazete kalmayacak mı acaba?” endişesine düştüğümü söylemem gerek...
ÖZKÖK BAŞKA GAZETELERE ADAM YERLEŞTİRDİ Mİ?
Biri “Kendi eliyle başka gazetelere yerleştirdiği beş mevkidaşı” diye söz etti Hürriyet kökenli olup da başka gazetelerde sorumluluk üstlenenleri kast ederek... Oktay Ekşi de, “Öteki genel yayın yönetmenleri, bir gün kendi yerini alabilir diye kendi gölgelerinden bile korkar, bir başka deyişle 'yetenekli' gençleri meslekte yaşatmazlardı” diye yazdı dün... O yaşatırmış...
Oysa grup yöneticileri “Git demesi kolay da, yerine gazete içinden kimi getirebiliriz?” sıkıntısı yaşamışlarsa hiç şaşırmam... Kendisinin yerini alabilecek tek bir kişiyi bile Hürriyet mutfağında tutmamıştı... “Benim yanımda beş eski yayın yönetmeni çalışıyor” diye övünen Ertuğrul Özkök'ün yanıbaşında kendisinin yerini alabilecek biri yoktu. “Kim olabilir?” diye soranlar şu yakınlarda yanına birini yerleştirdiler... Bir de Ankara temsilcisi...
'Amiral gemisi' koca gazetede görevi devralabilecek sadece iki kişi...
Kurduğu çarpık medya düzeninin değişik gazetelerdeki uzantılarının kaç gündür 'büyük başarı' diye sözünü ettikleri bu mu?
ÖZKÖK 3 YILDIR NEYİ SAVUNDUYSA ELİNE GÖZÜ BULAŞTIRMADI MI?
Günlerdir 'çeteleşme' dışında kendisine atfedebileceğim bir 'başarısını' arayıp duruyorum. 1 Mart (2003) tezkeresinin Meclis'ten geçmesi için cansiperane çabalar gösterdi göstermesine, ama sonucu biliyoruz: Tezkere Meclis tarafından reddedildi. “Bundan böyle ancak Beyaz Saray sekreterine muhatap olurlar” manşeti, cumhurbaşkanı ve başbakanı âl-yı vâlâ ile ağırlayan Beyaz Saray tarafından kaç kez tekzip edildi.
Yeniden hepsini saymama gerek yok sanırım; 2007 yılı başından bugüne neyi savunduysa eline yüzüne bulaştırmadı mı? “Abdullah Gül cumhurbaşkanı olmasın da kim olursa olsun” âcizliğine kadar indirdi çıtayı; Çankaya Köşkü'nde bugün istemediği kişi oturuyor... 23 Temmuz (2007) günü, “Güle güle AKP, güle güle Tayyip” manşeti atmaya hazırlandığını etrafı biliyor, patronunu o sonuca inandırdığını da... Oysa biraz da onun muhalefeti sayesinde, her iki seçmenden biri oyunu onun istemediklerine verdi.
PATRONUNU PATRONLUKTAN EDEN BİRİ BAŞARILI SAYILIR MI?
Medyada yerlerini Ertuğrul Özkök'e borçlu olduğunu bilenler korosunun, hep bir ağızdan, “Çok başarılıydı” diye övdükleri kişinin kısa 'başarı' bilançosu bu...
Patronlarını patronluktan eden birinin 'başarısı'ndan söz edilebilir mi?
Hürriyet'in her beş yılda bir yaptığı muhteşem yıldönümü davetlerini hatırlıyorum. Devrin başbakanının uzak duramadığı, Bakanlar Kurulu'nun tam takım katıldığı, “Türkiye'de kim, kimdir” kitabından fırlamış yüzlerce önemli şahsiyetin, Aydın Doğan görüntüsünün üzerine “Doğan Medya Grubu bir imparatorluktur” sözleri düştüğünde hep birlikte ayağa kalkıp patronu alkışladığı davetler...
Siz bu yazıyı yeni yılın ilk günü okuyorsunuz ve ülkemizin en büyük medya grubunun patron koltuğunda artık Aydın Doğan oturmuyor. 'Başarılı' yayın yönetmeniyle birlikte patron da koltuğunu bırakmak zorunda kaldı. Yalnız o da değil, patronun kendisinden sonra yönetimi ellerinde tutacak şekilde yetişmeleri için elinden geleni yaptığı ailesinin diğer fertleri de...
GRUBUN EN 'BAŞARILI' İKİNCİ ADAMI OKTAY EKİİ!
Borsaya gönderilen yazıda, 'Doğan' soyadını taşıyan herkesin altı ay içerisinde yerlerini profesyonel yöneticilere bırakacakları bildirildi.
Piyasalar bu haberi coşkuyla karşıladı; Doğan Grubu'nun medyayla ilgili şirketlerinin hisse senedi değerlerinin tavana vurması bunu gösteriyor.
Oktay Ekşi, “Ertuğrul giderse bir gün bile burada durmam” demişti Nagehan Alçı'ya verdiği mülâkatta; şimdi o sözü söylememiş gibi davranıyor.
Bence grubun ikinci 'en başarılısı' o