Osmanlı tarihinin en utanç verici resmi
Darbe mantığının Türkiye tarihini nasıl tarumar ettiğini göz önüne seren iki önemli tarihi vesika. İşte darbecilerin 'Millet' adına kendi yöneticilerini aşağılayacak kadar alçalabileceklerine dair tarihi belgeler
İki önemli tarihi vesika yayınlıyoruz. Bunlardan bir tanesi Haber 7'nin arşivlerden bulduğu bir fotoğraf karesi diğeri ise Yedi Kıta Dergisi'nin bu ay bayilerde okurlara sunulan Temmuz 2010 tarihli 23. sayısında yayınlanan bir mektup.
Her ikisi de aynı Padişah'a ait. Ve gerek Yedi Kıta dergisinin yayınladığı mektup, gerekse Haber7'nin yayınladığı fotoğraf bir cihan devletinin en büyük yöneticisinin nasıl utanç verici hallere sokulabildiğinin sorgulanması açısından büyük önem içeriyor...
Yedi Kıta dergisi bu ayki sayısında Osmanlı tarihinin Maktül Padişahı Abdülaziz'in intihar ettiğine dair raporun düzmece olduğunu gözler önüne sererken onun neden ve nasıl öldürüldüğüne dair bilgi ve belgelere yer verdi.
Ömer Faruk Yılmaz imzalı "intihar etmedi, şehit edildi" başlıklı makalenin sunuşu " Tarihin unutmayacağı vahim hadiselerin en mühimlerinden biri şüphesiz, Sultan Abdülaziz Han'ın tahttan indirilip şehid edilmesidir. Belki de, Osmanlı tarihinin en geniş tertibi neticesinde ortaya konulan bu zulüm, millî tarihimizin bir dönüm noktası olmuştur. Birkaç nankör devlet adamı haksız yere padişahı tahttan indirmekle kalmamış, onu şehid ettirerek ellerini kana bulamışlardır. İşte, uzun müddet üzeri kapatılan ve türlü yalanlarla saklanan ihanetin perde arkası..." şeklinde yapılırken alt başlık olarak kullanılan Sultan Abdülaziz Han'a ait ifade oldukça dikkat çekiciydi: "Devlet Adamları bana ihanet ettiler..."
Sultana, "Devlet adamları ihanet ettiler" dedirten pazarlıklarla ilgil ayrıntılar hayli ilginç:
"Çarşaf kadar fetva veririm"
Padişahın tahttan indirilmesi hususunda birkaç yıldan beri çalışmalar yapılıyordu. Hüseyin Avni Paşa, Şûrâ-yı Askerî reisi Müşir Redif Paşa'yı elde etmiş, Redif Paşa da bu hal' hadisesinde büyük payı olan Süleyman Paşa'yı elde etmişti. Bu dörtlü, kendilerine taraftar olmayan devlet ricalini: "Eğer bu ittifaktan ayrılırsanız Bâyezid meydanında, milletin sizi paramparça edeceğini bilmelisiniz." diyerek tehdit ile elde ediyorlardı. Hüseyin Avni Paşa, yine bacanağı olan Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî azasından Mirliva Hüseyin Sabri Paşa'yı, Mirliva Necib Paşa'yı, Seraskerlik seryaveri Miralay Mustafa ve Hassa Meclisi azasından Miralay Hacı Reşid beyleri de kendi tarafına celbetmişti.
Bütün bu hazırlıklardan sonra sıra bu hal' işinin meşruluğunu sağlayacak bir fetvanın yazılmasına gelmişti. Mithat Paşa Anadolu kazaskerlerinden Fetva Emini Kara Halil'i konağına çağırarak, "Padişahın mülk ve milleti tahrip ve beytülmâli isrâf ettiğinden" bahsetmiş, Kara Halil de: "Böyle hayırlı bir işe çarşaf kadar fetva veririm" demiş, eski İstanbul kadısı Şirvânî-zâde Ahmed Hulusi Efendi'yi de, Şeyhülislâm Hayrullah Efendi kandırarak kendi aralarına almışlardı. Verilen fetva, tamamen düzmece ithamlarla doluydu...."
Sultanın Hal fetvasının nasıl alındığına dair bilgilerin yer aldığı makalede bakın Osmanlı Tarihinin en talihsiz darbelerinden biri nasıl gerçekleştiriliyor:
30 Mayıs 1876, Saat 04.30
Hüseyin Avni, Mithat ve Rüştü Paşalar darbenin 29 Mayıs günü öğle üzeri yapılmasında ısrar ediyorlardı. Fakat Süleyman Paşa, "Öğle saatinde Sultan Abdülaziz Han'ı saraydan almak mümkün değildir", diyerek itiraz etmiş ve darbenin, ertesi sabah saat 4.30 civarlarında yapılmasında ısrar etmiş ve bunu da kabul ettirmişti.
Hüseyin Avni Paşa daha önceden talim için Suriye ordusundan getirttiği askerlerin, kışlalarda yer açılana kadar saray bahçesinde kurulacak çadırlarda kalması için sultandan izin almıştı. Süleyman Paşa, işte bu askerler ile 300 Harbiye talebesine, Dolma-bahçe Sarayı'nın düşmana karşı korunması için sarayın ablukaya alınması icap ettiğini söyleyip inandırmıştı. Hal'in vukuu gecesinde Avni Paşa, Mithat Paşa, Rüştü Paşa, Redif Paşa ve Şeyhülislâm Hayrullah Efendi, Hüseyin Avni Paşa'nın Kuzguncuk'taki yalısında idiler. Donanma kumandanı Ârif Paşa tarafından, o gece modern harp gemileri ve zırhlılardan mürekkep donanma, Dolmabahçe açıklarına getirildi.
Süleyman Paşa hal' gününün gecesi, padişaha bir suikast yapılmak istendiğini, sabah erkenden tedbir alınacağını, emirlere aynen riâyet etmelerini, Şam'dan gelen askerlere telkin etmişti. Hatta kim olursa olsun içeri ve dışarı bir kimseyi bırakmamalarını, bunun padişahın emri olduğunu da söylemişti. İşte bu askerler gece saat dört civarında uyandırılıp, hazır vaziyete getirildiler.
Askerler hemen saray kapılarını tuttular. Henüz uykuda olan Sultan Abdülaziz Han, her şeyden habersiz bulunuyordu. Harbiye talebeleri ile Şam askerleri sarayı kuşattılar. Donanma deniz tarafını tuttu. Süleyman Paşa darbeyi karadan yürütüyordu. Hal'in esas tertipçileri ise hâlâ Hüseyin Avni Paşa'nın yalısında, idiler. Buradan dürbünlerle sarayı gözetliyorlardı. Burada bulunmalarının esas maksadı, eğer darbe muvaffak olmazsa kendilerini temize çıkarmak içindi. Saray ablukaya alınıp her şey darbecilerin kontrolüne geçince, Mithat Paşa, Rüştü Paşa, Şeyhülislâm Hayrullah Efendi Bâb-ı Seraskerî'ye gitmek üzere kayıkla Bahçekapı'sına geçtiler. Hüseyin Avni ve Redif Paşalar da Salıpazarı'na çıktılar.
"Millet Sultan Abdülaziz Han'ı hal' etti.."
Süleyman Paşa, Harem dairesinin önündeki karakola geldi. Arkasında bir elleri silahlarında, bir elleri kılıçlarında olan birkaç subay vardı. Bu subaylar süngülerini de takmışlardı. Bu hâdise alışılmış bir şey değildi. Padişahın sarayının etrafında, vazifeli olmadığı halde süngü takarak dolaşmak büyük suç sayılırdı, fakat bu sefer durum farklıydı ve bu subaylar padişahı hal' etmek için gelmişlerdi.
Süleyman Paşa, Dârüssaâde ağası ile konuşmak istediğini söyledi. Cevher Ağa alelacele yarı giyinmiş bir şekilde tık nefes geldi. Bir bakışta durumun ciddi olduğunun farkına vardı. Süleyman Paşa:
"Ağa efendimiz, millet Sultan Abdülaziz Han'ı hal' etti. Şahs-ı hümâyûnlarına karşı bir kastımız yoktur. Kendilerini uyandırınız ve hazırlayınız. Topkapı Sarayı'na götüreceğiz." dedi. Bu tebliğ esnasında kullanılan ve mutlaka üzerinde durulması gereken bir kelime vardır: "Millet"
İşte bu hal' tebliğinin birinci siması olan Süleyman Paşa, tarihimizde, üç-beş kişinin menfaati ve garazı için yapılan nâmeşru işte ilk defa "millet" adını kullanıyordu. Hâlbuki millet dediği kimselerin birkaç gün sonra sadece 63 darbeci âsîden ibaret olduğu anlaşılacaktı. Fakat onun bu yolda kullandığı "millet" kelimesini, muhteris politikacılar ve kumandanlar hiçbir zaman unutmayacaklar ve pek çok defa tekrar edeceklerdir.
Kendi elimle silahlandırdığım asker beni bu hâle koydu...
Kısmı alıntılara yer verdiğimiz derginin kapak konusunu oluşturan hayli uzun 14 sayfalık önemli makalede Sultan Abdülhaziz Han imzalı bir de mektup yer alıyor. Mektup hayli ilginç ve tarihi önem arz ediyor....
"Sultan Abdülaziz Han, Topkapı Sarayı'na nakledildiği sırada, Sultan Beşinci Murad'a şu mektubu yazdı:
"Evvelâ Cenâb-ı Hakk'a, sonra atebe-i şevketlerine sığınırım. Cülûs-ı hümâyûnlarını tebrik ile berâber, millet hizmetinde mesâî sarf etmiş isem de muvaffak olamadığıma teessüf, zât-ı mülûkânelerinin muvaffakiyetini temennî ederim. Milletin i'tilâ-i şânına, devletin temin-i istikbâline vâsıta olabilecek sebepleri zât-ı mülkdârilerine^mâde etmiş olduğumu unutmazlar sanırım.
Kendi elimle silahlandırdığım askerin beni bu hâle koyduğunu hatırlamalarını arz ve tavsiye ederek, mürüvvet ve insanlık, sıkıntıdakilere yardım etmek meziyetini gösterdiğinden, bulunduğum feci ızdırap-tan halâs ile husûsî bir mekân için, inâyet-i şehriyârilerini rica eder ve Saltanat-ı Aliyye-i Osmanî'yi, Sultan Mecid hânedânına terk eylerim"
VE UTANÇ VERİCİ FOTOĞRAF
kullan
Haber7.com olarak bu habere katkı sağlayacağına inandığımız tarihi bir fotoğraf yayınlamayı ulgun görüyoruz. Hal' edilen padişahın omzuna kollarını koyarak fotoğraf çektiren iki Osmanlı(!)...
Sultan Abdulaziz'in bu fotoğrafı bir cihan devletinin padişahının bürokrat ve asker eliyle gerçekleştirilen darbe sonrası nasıl zelil gösterilmek istendiğinin tarihi vesikası... Ve bu kareografiyi hazırlayanlar, gözlerini iktidar hırsı bürüyen insanların, kendi yöneticilerinin acizliğini böylesine adice tavırla göstermek isteyecek kadar aşağılaşabildiklerinin en somut göstergesi..
Haber7.com