Oruç ne zaman farz kılındı?
Hicri 2. yılda, kıblenin değiştirilmesinden hemen sonra, Bedir savaşından hemen önce farz kılınan oruç ibadetine, Allah Resulü (sav)'nün çok büyük önem verdiği bilinmektedir.
Oruç ibadeti tarih boyunca insanlığın bildiği ve icra ettiği bir ibadettir. "Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız." (Bakara 2/183) Her ne kadar zaman zaman yapılış şekli, zamanı ve kuralları değişse de, Oruç, başta ehli kitap olmak üzere diğer dinlerin de inanç esasları arasında olan bir ibadettir.
Oruç ne zaman farz kılındı?
Hicri 2. yılda, kıblenin değiştirilmesinden hemen sonra, Bedir savaşından hemen önce farz kılınan oruç ibadetine, Allah Resulü (sav)'nün çok büyük önem verdiği bilinmektedir. Hadis kaynaklarına bakıldığı zaman bu konuda pek çok açıklamanın olduğu görülür. Bunlardan birkaç tanesini teberrüken burada belirtelim:
Ebû Hüreyre (ra)'dan rivayete göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim gerçekten inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutar, gecesini de ibadetle geçirirse geçmiş günahları affedilir. Her kim de inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Kadir gecesini değerlendirirse geçmiş günahları bağışlanır." [Buhârî, Müslim, Tirmizi]
Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Rabbiniz buyuruyor ki; Her iyiliğe on katından başlayarak yedi yüz katına kadar sevap yazılır. Oruç ise böyle bir değerlendirmeye tabi olmayıp onun mükâfatı bana ait olup onu ben mükâfatlandıracağım. Oruç ateşe karşı koruyucu bir kalkandır. Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Bilgisiz birisi, siz oruçlu iken size sataşırsa "ben oruçluyum" desin, başka cevap vermesin." [Buhârî, Müslim, Tirmizi]
"Oruçlunun uykusu ibadettir. Susması tespihtir. Amelleri misliyle kabul edilir, duası makbuldür, günahı affedilir." [Kütüb-i Sitte]
Orucun anlam ve hikmeti
İlk insandan itibaren var olan oruç ibadeti elbette pek çok hikmet ve sırları barındırmaktadır. Ruhi, bedenî, ferdi, içtimaî ve manevî yararları saymakla bitmez.
Bir Müslüman elbette ibadetlerini asla bir çıkar ve yarar amacıyla yerine getirmez. O; tamamen Allah rızası için, O emrettiği için, Peygamberi uyguladığı için yapar. Ancak bunu yapmakla elde edeceği yarar sadece bir sonuçtur.
Oruç ahlakı nedir?
Oruç ibadeti başlı başına bir disiplindir. Ve riyanın karışmadığı en önemli ibadettir. Nasıl ki her ibadetin bir yapılış şekli varsa, orucun da kendine has kuralları vardır. Bir oruçlu yemeden içmeden ve cinsel yönelişlere girmeden gününü geçireceği gibi, bunun ötesinde de göz önünde bulunduracağı temel ilkeler vardır.
Oruçlu, sadece yemek ve içecek bekçisi değildir. Davranışlara, sözlere, hareketlere yansıyan bir oruç vardır. Yani dilimiz de oruç tutacaktır. Ellerimiz, gözümü, ayaklarımız, kulaklarımız, ruhumuz, zihnimiz de oruç tutacaktır.
Oruç ve yalan söz
Ebu Hüreyre (ra)'dan gelen bir rivayete göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini terk etmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur." [Buhari, Müslim, Sıyam: 29; İbn Mâce, Sıyam: 21, Tirmizi]
Rabbimiz bizim sadece aç kalmamızı istememektedir. Aç ve susuz kalmak şeklî bir haldir.
Onu davranışlarımızla tamamlamak, bütünlemek gerekmektedir. Bize sataşan birine, kavgaya gelen birine, tartışmak isteyen birine, aldatmak isteyen birine, günaha çağıran birine, "Ben oruçluyum" dememiz istenmektedir: "Oruç perdedir. Biriniz oruçluyken kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız bir laf edecek veya kavga edecek olursa, "Ben oruçluyum" desin" [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi]
Ben oruçluyum. Yani tüm kötülüklere, hatalara, günahlara, yanlışlıklara kapalıyım.
Özel bir konumdayım, korumadayım...
Oruç nedir?
*Oruç; Allah'ın bir emri ve Resulünün vazgeçilmez bir uygulamasıdır.
*Allah'ın rızasını kazanmaya bir vesiledir.
*Cennetteki mertebeyi yüceltme aracıdır.
*Nefsi dizginleme, şehevî isteklerini frenleme, onu hizaya getirmedir.
*İradeyi kullanma, kendine hâkim olmadır.
*Zihne gelen kötü düşünceleri def etme, onları alt etme, elinin tersiyle itmedir.
*Yokluk içindeki Müslümanların haliyle hallenme, dertlerine ortak olma, onların çektiği acılara yakın olmaktır.
*Zengin de olsa, tüm imkânlara sahip de olsa, günün belli bir kısmı için, yeryüzündeki tüm Müslümanlarla ortak bir noktada buluşmadır.
*Merhamet ve İslam kardeşliğini en güzel bir biçimde hissetmedir.
*Yaşamın sadece kendi hayatından ve çevresinden ibaret olmadığını anlamadır.
*İlerde karşılaşacağı bazı yokluklara ve çekeceği sıkıntılara karşı, hareket tarzını şekillendiren, güç veren bir tatbikattır.
*Bedeni on bir aylık sürekli çalışmadan sonra dinlenmeye alma ve doğal bir perhizdir.
*Sabrın güzel meyvelerini elde etmedir.
*Şeytanın elini kolunu zincirleme, onu ümitsizliğe sevketme, alt etme, perişan etmektir.
*Rabbimizin verdiği nimetlerin kıymetini hakkıyla bilme, O'na şükretme ve fark etmedir.
*Kişiliğimizi olgunlaştırmadır.
*Ruhumuzu yüceltmedir.
*Günahları dondurma, onları hayatın dışına atma, tevbeye sığınmadır.
*Mü'min ile Rabbi arasında bir ay boyunca kurulan, sırlarla dolu özel bir hattır.
*Ateşten koruyan bir kalkandır.
* Özetle, takvaya yönelme, onu elde etme, gerçek bir kul olma sürecidir.