Onlar İsa'nın futbolcuları, vurun bizimkilere!

Onlar İsa'nın futbolcuları, vurun bizimkilere!

Kaka, "Ben İsa'ya aidim", Ze Roberto ise "İsa için her şeyi yaparım" diyor. Kezman rahip hayatına özeniyor. Ribery, sahadaki gücünü İslam'dan aldığını söylüyor. Peki onlar bu açıklamalarından dolayı eleştirildi mi?

Soru: Avrupa Şampiyonası finalinde attığın bir golden sonra formanı çıkardın, içindeki atlette "Allah" yazıyordu... Cevap: "Evet, Hollanda'yla oynadığımız final maçıydı. O dönemde Bayer Leverkusen'de oynayan Brezilyalı Lucio'dan görmüştüm. Gol attıktan sonra formasını çıkardığında göğsünde "100 % Jesus" yazıyordu. O olay aklımda kaldı. Kampta oda arkadaşım Nuri'ye final maçından önce "Biz de böyle bir şey yapalım mı?" diye sordum. "Olur" dedi ve o kendisi bir şey yaptı, ben de bunu yaptım. Golü attıktan sonra da formamı sıyırdım ve o yazı göründü. Ama böyle tepkiler alacağımı bilseydim yapmazdım. Oysa Lucio hiç kimseden tepki görmemişti."

Tevfik Köse bugün Ankaraspor futbol takımında oynuyor. 2005 yılında Hollanda'da Avrupa şampiyonu olan U 17 millî takımının golcüsüydü. Final maçında attığı golden sonra tişörtünü çıkarttığında başına geleceklerden habersizdi. Almanya'da gördüğü bir olaydan etkilenmişti; ama o bir Türk'tü! Büyük bir suç işlemişti! Gazeteler onun çok yanlış yaptığını yazıyordu. 16 Mayıs tarihli Hürriyet Gazetesi'nde 'Bir daha buna izin vermeyiz' başlığı atılmıştı. Ne yapmıştı Tevfik? Adam mı öldürmüştü? Hayır. Ama burası Türkiye'ydi. Burada böyle şeylere izin yoktu. Tevfik gibi oyuncuların başı hemen ezilmeliydi. O zamanki hocası Abdullah Avcı gazetecilere şöyle diyecekti: "Çocuk doğru dürüst Türkçe bile bilmiyor. Yazık etmeyin Avrupa şampiyonluğumuza."

Avrupa şampiyonluğu kimsenin umurunda bile değildi. İnsanın gözü dönmeye görsün. Linç girişiminden zor kurtuldu Tevfik. Allah'tan o sıralarda Almanya'nın Bayern Leverkusen takımında oynuyordu. Yoksa çoktan jübile bile yaptırılırdı kendisine.

KÖŞELER, ŞÜKÜR'Ü TOPA TUTTU

Geçen hafta da yeşil sahalarımızda "görmek istemediğimiz" bir olay yaşandı! Türk futbolunun rekor makinesi Hakan Şükür, Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajda G.Saray ile F.Bahçe arasında oynanacak derbinin derbinin Kutlu Doğum Haftası'na denk geldiğini, maçın bu haftaya layık bir havada geçmesini, taraftarların stada taşlarla değil güllerle gelmesini temenni etti. Etmez olaydı. "Allah kime nasip ederse o kazansın" dediyse de dinletemedi. Vay sen misin bunu söyleyen! Bir kısım medya ve bazı yazarlar Hakan Şükür'e dört köşe çullandı. Milliyet'in Hakan Şükür'e saldıran kadrolu yazarı Ercan Güven, ülkede kardeşler arasında çıkacak bir olaydan bile Hakan Şükür'ü sorumlu tuttu. Bakın neler yazdı Güven: "Bir gün bu ülkenin başına (daha) büyük dertler açılırsa, kardeş kardeşe düşmanca davranırsa, rejim sallanır, halk yerlerde yuvarlanırsa, bilin ki, Hakan Şükür'ün bunda çok emeği olacaktır! Kim imal etmiştir bilinmez, ama Türk malı olmadığı kesindir. Yine yapmış yapacağını ve kızışmış Türkiye'nin altına 'düz ve kuru' bir odun daha atmış: Kutlu Doğum Haftası'na layık bir derbi olsun!' Kutlu Doğum Haftası, yasadışı bir şey mi? Hayır. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nın Peygamberimizin doğum gününe denk düşen bir organizasyonu. Tamamen ruhani ve kul ile Allah arasında. Laikliğe bir diş daha geçirilecek ya..." Yazı zehir zemberek bir üslupla uzayıp gidiyor.

Aynı gazetenin duayen ismi Atilla Gökçe ise "Laik kültüre ters düşen, spor felsefesine aykırı bir durum söz konusudur Hakan'ın davranışlarında" diyecektir köşesinde. Fatih Altaylı ise G.Saray divan heyetine gönderdiği mesajda; "Batı'ya açılan pencere olarak bilinen camiamızın vitrini niteliğindeki kulübümüzün son günlerde bir tarikat lideri ile olan ilişkileri medyanın gündeminden düşmemektedir. Futbol takımımızın bazı oyuncularının Fethullah Gülen cemaati ile olan yakınlıkları artık bir iddia olmaktan çıkmış, vaka haline gelmiştir. Hakan Şükür'ün bir derbiyi Kutlu Doğum Haftası olarak bazı kesimler tarafından kutlanan bir hafta ile bağdaştırması son derece manidardır. Galatasaray'ın imajını ve toplumdaki algılanış biçimini derinden etkileyen bu durumun, bir komisyon tarafından incelenmesini arz ederim..."

Burası Türkiye. Yok öyle! Ya Batı'da durum nasıldı? Hani hep kendimize örnek aldığımız Batı'da. Orada futbolcular düşüncelerini söylerken yerden yere vuruluyorlar mıydı? Mesela laik Fransa'da futbol oynayan Franck Ribery, Müslümanlığı seçtikten sonra sahada gücünü Allah'tan aldığını söylediğinde yerden yere vurulmuş muydu? Ya da FIFA tarafından 2007 yılında dünyada yılın futbolcusu seçilen ve aldığı ödülü sergilenmesi için ülkesi Brezilya'nın Sao Paulo şehrindeki bir kiliseye ödünç veren Kaka eleştirilmiş miydi?

İşte size dünya futbolunda söz sahibi, inancını medya aracılığıyla açıklamaktan çekinmeyen ve bu açıklamaları yüzünden de 'laiklik elden gidiyor' gibi temelsiz tepkilere maruz kalmayan futbolculardan bir demet. Onlar birazdan okuyacağınız bu düşüncelerini Türk ve Müslüman kimliğiyle Türkiye'de açıklasalardı neler olurdu bir düşünün...

KAKA: BEN İSA'YA AİDİM

Kaka ya da uzun ismiyle Ricardo Izecson dos Santos Leite. Kaka'nın idolü Hz. İsa (as). Futboldaki rol modeli Rai ve Zico. İncil'den en çok sevdiği ayet: Beni güçlendiren İsa için her şeyi yapabilirim. Kaka kimdir sorusuna verdiği cevap: "Sakin, çok sabırlı, samimi, dürüst ve Tanrı'nın rızasını arayan birisi." Hazreti İsa'ya olan inancını her fırsatta dile getiren 25 yaşındaki futbolcu, attığı her gol sonrasında kollarını göğe kaldırmasıyla tanınıyor. O aynı zamanda her sözleşme imzaladığında kazandığı paranın yüzde 10'unu üyesi bulunduğu İsa'nın Sporcuları derneğine bağışlıyor. Son FIFA Dünya Kulüplerarası Futbol Şampiyonası'nda AC Milan, Boca Juniors'u yendiğinde, Kaka formasını kaldırıp, "İsa'ya aidim" yazılı tişörtünü göstermiş, daha sonra da bu tişörtü Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva'ya hediye etmişti...

Zaman - Aksiyon