Oğuzhan Asiltürk "Bizim görevimiz hakkı söylemektir” dedi.
“MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİN GÖREVİ TARAF OLMAK DEĞİL, HAKKI SÖYLEMEKTİR”
Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, gündemdeki konular ile ilgili bir yazılı açıklama yaptı. ‘Olaylara Müslüman Gözüyle Bakarsak’ başlıklı açıklamasında Asiltürk, “Milli Görüşçüler çatışan tarafların hiçbirinin destekçisi olamazlar. Bizim görevimiz hakkı söylemektir” dedi.
Asiltürk açıklamasının giriş kısmında gündemdeki sıkıntılara değinerek, “Memleketimizde son günlerde çok ciddi çatışmalar yaşanmaya başlandı. Tartışmanın tarafları ve yandaşları birbirlerini en ağır şekilde tenkit ediyorlar. Vatan hainliğine varacak şekilde suçlamalar yapılabiliyor. Olayı soğukkanlılıkla inceleyelim. AKP’nin iktidar olmasından bir süre sonra, belediyelerde bazı yolsuzlukların olduğu kamuoyunu ciddi şekilde rahatsız etmeye başladı. Arkasından imar plânlarında noktasal değişiklik yapma yetkisi ilgili bakanlığa verildi. Böylece belediye meclislerinde her partiden üyelerin bulunduğu dolayısıyla kamuoyunun bilgi sahibi olacağı konular kamuoyunun haberi olmadan yapılır oldu. Bunların birtakım yandaşlara maddi imkân sağlamak için yapıldığı kamuoyunda dile getirildi. Rant getirebilecek alanların plân tâdilatlarıyla çok katlı bina ruhsatları verilmesi, yeşil alanların imara açılması gibi konularda yapılan değişiklikler büyük dedikoduları da beraberinde getirdi. İhalelerin belli kimselere verildiği dedikoduları da yayılınca sonunda rüşvet ve yolsuzluk iddiaları daha üst makamlara taşındı. Olayın bir yönü budur. İktidarın görevi yolsuzluk konusunda ilgili her kişi ve kuruluşun üzerine giderek hesabını sorumaktır. Yolsuzluğun üstünün örtülmesi kabul edilemez” dedi.
“Ancak bu yolsuzluk iddiaları yeni değil, bir kısmı yıllar öncesine dayanıyor” diyen Asiltürk, operasyonların zamanlamasına ise dikkat çekti. Asiltürk, “Yolsuzlukla mücadele ettiklerini, görevlerini yapmakta olduklarını söyleyen, basına açıklamalar yaparak soruşturmaların gizliliğini ihlal eden bürokratlar yıllarca bu yolsuzluk iddialarının üzerine gitmeden bekleyip de dershaneler üzerinde bir müdahale olacağı duyulunca yolsuzluklarla mücadele etmeye kalkarlarsa elbette kamuoyu bu işin içinde başka bir şey olduğunu düşünür” diye konuştu.
BU DIŞ DESTEKLİ OPERASYON
Asiltürk, Başbakan Erdoğan’ın Batı bloğu ve Avrupa Birliği ile ilgili sözlerine de dikkat çekerek, “Ayrıca dikkatlerden kaçmayan diğer bir konu da şudur. Başbakan’ın Amerika’dan almak istediği üç adet füze bataryasına Amerikalılar 10 milyar dolar istediler. Aynı bataryaları Çin üç milyar dolara teslim edeceğini bildirince, çok doğal olarak, bu silahların Çin’den alınmasına karar verildi. Bu karardan Başbakanın stratejik ortağı çok rahatsız oldu. Bir de Putinle birlikte yapılan basın toplantısında Başbakanın gazetecilerin önünde Avrupa Birliği’nden ve genel mânâda Batı’dan şikâyet ifade eden “Bizi bu sıkıntılardan kurtarmak için Şanghay topluluğuna alın demesinin mânâsı, ‘Ben batı bloğundan ayrılmak istiyorum. Bizi Avrupa Birliği’nin kapısında bekletiyorlar. İçeri de almıyorlar. Bizi bu sıkıntıdan kurtarın’ anlamında algılanır. Avrupa Birliği ile ilgili bu tesbit doğru bir tesbittir. Ancak Türkiye’yi yola getirmek için dış merkezli bir operasyon kararı da uygulamaya konuldu. Yaşanan olay budur” şeklinde konuştu.
Milli Görüşçüler olarak her dış müdahalenin karşısında olduklarını da ifade eden Asiltürk, “Milli Görüşçüler olarak bizler her dış müdahalenin karşısındayız. Her dış müdahale içerde herhangi bir şekilde iktidardan istediklerini alamadığı için rahatsız olanlar kullanılarak yapılır. Geçmişte hep böyle oldu. Bugün de böyle oluyor” dedi.
OKUL DIŞINDA BU KADAR YAYGIN DERSHANE OLAMAZ
Açıklamasının son kısmında ise Asiltürk, eğitimin temel sorunlarına da değinerek, dershaneleri meselesini değerlendirdi. Asiltürk, konuyla ilgili şunları ifade etti:
“Olayın diğer bir yönü şudur. Bir ülkede eğitimden sorumlu bir Milli Eğitim Bakanlığı varsa o ülkede Milli Eğitim okullarının dışında bu kadar yaygın dershane olamaz. Eğer bu kadar çok sayıda dershaneye ihtiyaç varsa ‘o ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı görevini yerine getiremiyor’ demektir. Yıllarca eğitim verdiği öğrencilerin, yine kendi bünyesindeki okullara girebilmesi için gerekli bilgiyi, iktidarın Milli Eğitim Bakanlığı veremiyor da eğitim yapan başka bir kuruluşu veriyorsa bu çok çarpık bir durumdur. Bundan çıkan tek sonuç vardır. İktidarın Milli Eğitim Bakanlığı düzgün eğitim veriyorsa YÖK yanlış imtihan sorusu hazırlıyor. YÖK düzgün soru hazırlıyorsa Milli Eğitim Bakanlığı yanlış eğitim veriyor. İktidarların görevi doğruyu bulmaktır. Yanlışta ısrar ederek milleti mağdur etmek değil.
Bugünün dershanelerinin üstlendikleri görev bilgi öğretmek yerine test imtihanlarında nasıl başarılı olunacağını öğreten kuruluşlar şeklinde görev yapmaktır. Hiç değilse bu dershanelerin bilgi öğreten özel okullar haline getirilmesi gerekir. Milli Görüşçü eğitimciler bu dershanelerin kapatılması yerine bilgi veren özel okullar haline getirilmesi için hazırladıkları projeyi Milli Eğitim Bakanlığı’na takdim ettiler. Bakalım iktidar ne yapacak? Bu şartlarda ‘dershaneler kapatılıyor’ diye ortalığı savaş alanına döndürmenin hiçbir haklı ve bilimsel tarafı bulunmuyor.
Milli Görüşçüler yukarıdan beri arz ettiğim sebeplerden dolayı çatışan tarafların hiçbirinin destekçisi olamazlar. Bizim görevimiz hakkı söylemektir. Kamuoyuna saygıyla arz olunur”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.